• İstanbul 13 °C
  • Ankara 11 °C

Ahmet Varol'dan: Avrupa’da mülteciler sorunu

Ahmet Varol'dan: Avrupa’da mülteciler sorunu
Son günlerde Avrupa’nın gündemini oluşturan önemli konulardan biri mülteciler sorunu.

Batılı güçler Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin devrilmesi için baş gösteren halk hareketlerinin İslâmî eğilim göstermesinden rahatsız olduğu için “zulüm rejimleri yerinde kalsın, halk hareketleri bastırılsın” anlayışını destekledi. O yüzden halkların zafer kazandığı ülkelerde bu zaferlerin geri alınması için çıkarılan fitne savaşlarını destekledi. Henüz zafer elde edilememiş Suriye gibi ülkelerde de eli kanlı zalimlere fırsat verilmesinden yana bir politika izledi. Bu da tabii ki milyonlarca insanın can telaşına düşmesine neden oldu. 

Can telaşına düşenlerin büyük çoğunluğu komşu ülkelere sığındı. Ama onların bazıları sığındıkları ülkelerde kapasitenin dolması, ihtiyaçlarının karşılanmasında zorluk çekilmesi, bazıları da maruz kaldıkları kötü muamelelerden dolayı o ülkeleri de terk etmek ve Batı’ya doğru ilerlemek istediler. Onların hayatlarını kurtarma telaşıyla yaptıkları bu ilticalara Avrupa’nın kısmen de olsa kapıları açmak zorunda kalmasını bazıları da “daha iyi hayat şartları elde etmek” amacıyla değerlendirmek istediler. Böylece onlar da fırsattan yararlanıp sığınmacıların arasına karışarak Avrupa ülkelerine göçmek, oralara yerleşmek, zamanla iş sahibi olmak, en azından çocuklarını okutacakları ve onların da kendilerinin yaşadığı şartlara mahkûm olmayacakları bir gelecek elde edebilecekleri ortama kavuşmak istediler. 

Ekonomik sebeplerle Avrupa’ya göç etmek isteyenlerin, can telaşıyla iltica etmek isteyenlerin arasına karışması zor değildi. Çünkü Avrupa’ya iltica hareketinin hızlanmasından sonra bazı ülkelerde Avrupa’ya insan taşıma ticareti başladı. Bu işten büyük para kazanmak mümkündü. Çünkü can kurtarma ve hayat şartlarını iyileştirme arzusuyla Avrupa tarafına geçmek isteyenler, araç sahiplerine normal yol parası değil hayat kurtarma parası veriyorlardı. 

Bu şekilde hayat kurtarma parası alanlar da araçlarına bazen kapasitesinin üstünde yolcu alıyorlardı. Çünkü “bir kişi daha” derken bir tekne dolusu balıktan kazanabileceğini hatta daha fazlasını alacaktı. İnsanın gözünü de para doldurmuyor. Kendisi ve takımı için tedbirini almıştı. Tekne için de “batarsa batsın biz zaten bir yolcudan teknenin parasını çıkarıyoruz” diye düşünüyordu. Yolcuların hayatlarını onun düşünmesi gerekmiyordu. Yolcular kendilerini düşünmüyorlarsa kaptana sorumluluk düşmüyordu. 

Kapasitesinin iki katı yolcuyla yola çıkan teknenin yolcularını Avrupa kıyılarına çıkarması neredeyse imkânsızdı. Teknenin batması halinde kaptan ve takımı hazırladıkları kurtarma aletleriyle kıyıya çıkarken yolcular denize yayılıyordu. Onların da imdatlarına yetişen olursa belki hayatları kurtarılıyordu ama birçoklarının hayatları kurtarılamıyordu. 

Bir taraftan diğer tarafa yolcu değil hayat taşıyanlardan, “bu kadar para neyime yetmiyor” diyerek insaflı düşünen ve kapasitelerinin üstünde yolcu almamaya özen gösterenler de oluyordu. Ama onlardan bazılarının araçları denizin ortasındaki şiddetli dalgaları karşılayacak güçte olmadığından batabiliyordu. 

Devamı için: http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-varol/avrupada-multeciler-sorunu-11800.html

Bu haber toplam 504 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim