• İstanbul 13 °C
  • Ankara 12 °C

Ak Parti FETÖ ile mücadelenin amiral gemisidir

Ak Parti FETÖ ile mücadelenin amiral gemisidir
Fetö ile başından beri en etkili mücadele veren isimlerden birisi olan İstanbul Milletvekili Metin Külünk ile Fetö'ye karşı yürütülen mücadeleyi ve son gelişmeleri konuştuk.RÖPORTAJ: FATMA GÜLŞEN KOÇAK

FETÖ uzun yıllar boyunca nasıl fark edilmedi? Bir ihmal mi? İyi niyet mi? Yoksa üst akılın stratejik başarısı mı?

Hayır. Fetö başka bir operasyondur. Fetö nün arkasındaki kirli aklın küresel ölçekte özellikle Avrupa merkezli Türkiye’nin de içerisinde olduğu bir “gladyo” yapılanması vardır. Soğuk savaş döneminde Komünizme karşı olmak üzerinden dünyayı dizayn etmek isteyen akıl gayrinizami harp yöntemleriyle devletlerin içerisinde illegal yapılarda meşruiyetin içerisine saklanarak meşruymuş gibi gözüken yapılar üzerinden devletlerin istikametini belirlemek istediler. Dolayısıyla FETÖ yapılanmasını okurken dindar bir grup temelli dini referanslar üzerinden okunması eksik ve de bizi yanlışa götürecek bir okumadır. Bu doğrudan dünyayı son 100 yıldır kontrol eden egemen gücün ki bu ulus üstü bir yapıdır, devletlerin üstünde devletleri ve toplumları kontrol etmek isteyen dünyanın finansal mimarisini kontrol etmek isteyen bir yapıdır. Üst akıl tabirini doğru bulmuyorum. Çünkü şeytan üst akıl olamaz. Karşımızda bir şeytan var ve biz onunla mücadele ediyoruz. Akıl çok değerlidir. Akıl ile şeytanı ifadelendirmeyi doğru bulmuyorum. Üst akıl tanımı bu kirli yapıya değer atfetmektir. Oysa galip olan Hak’tır. Hiçbir zaman batıl galip olamayacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanımız birkaç yıldır bunu dile getiriyordu ve yalnız bırakıldığını düşünüyorum. Neden yalnız bırakıldı?

Ben üç senede yaklaşık 400-500’e yakın konuşma yaptım. Bütün konuşmalarımın merkezinde bu örgütün anlaşılması vardı. Ama Sayın Cumhurbaşkanımızın bu süreçte 17-25 Aralıktan sonra “bu mesele bir devlet meselesidir, partiler üstü bir meseledir” cümlelerine üzgünüm Türkiye’de hiç kimse doğru anlamadı. Sayın Cumhurbaşkanımız yalnız bırakıldı. Ama milletimiz de önemli bir şey yaptı. 15 Temmuz’da millet Sayın Erdoğan ile arasındaki bütün mesafeleri attı. Herkesi kaldırdı kenara attı. Dedi ki, “ben sadece sana teslimim, bu devleti biz sana teslim ediyoruz” dedi. Şimdi neredeyiz? Üzgünüm 15 Temmuz’dan sonra dahi anlamayanlar var. Çünkü girift ilişkiler, kulakları var duymazlar, gözleri var görmezler, kalpleri var hissetmezler noktasındalar.

 

Cumhurbaşkanımızı neden anlayamadılar efendim? Bu örgütün zamanında anlaşılmasını güçleştiren sebepler nelerdir?

Musab Bin Umeyr olmaya kimse talip olmadı. Hiç kimse sırtlarındaki elbiselerden vazgeçmedi. Hiç kimse mal varlığından vazgeçmedi. Hiç kimse refah şovenizminden vazgeçmek istemedi. Oysa bu örgüt devleti topyekûn çökertme odaklı bir örgüttü. Sayın Cumhurbaşkanımız 17-25’ten sonra bu işi bir devlet meselesi olarak ifade ederken toplumun bütününe bir çağrı yaptı. İş dünyası bir cevap verdi mi, üniversiteler bir cevap verdi mi, kamuda üst düzey bürokratlar cevap verdi mi, sivil toplum örgütleri cevap verdi mi? Bırakın onu aynı mahalleden olduğuna inanılan sivil toplum kuruluşları dahi Sayın Cumhurbaşkanımızın bu devlet meselesidir kararlılığına ayak uydurdu mu? Hatta şu cümleleri söylediler “bu mesele Sayın Erdoğan’ın şahsi meselesidir”. Asla değildi. Sayın Cumhurbaşkanımız bu coğrafyanın 500 yıllık kaderine hizmet ediyor. Eğer 15 Temmuz başarılı olsaydı bu ümmet 5 asır daha ayağa kalkamayacaktı. Biz Karlofça’dan bu yana yenilgideyiz. 17.yydan bu yana yenilgideyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız Karlofça’dan bu yana devam eden yenilgiyi 15 Temmuz’da milletle beraber varoluşu ve liderliğiyle galibiyete dönüştürme noktasında büyük bir alan açtı.

Bu örgüt nasıl tamamen tasfiye edilecek?

Millet temizleyecek. Ben bu milletin bu kararlılığının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir ihanet ile karşı karşıyayız. Bakınız 15 Temmuz olayı olmasaydı biz Cerablus’a giremezdik. 15 Temmuz amacına ulaşsaydı Cumhurbaşkanımız küresel manifestoyu okuyamazdı. Bunu göre göre hala 15 Temmuz’u anlamayanlar var.

Eğer güç hakkın, hukukun, adaletin emrinde değilse güç sadece hevese hizmet ediyorsa teslim olursunuz. Şimdi millet temizliyor. Sokaklar da siz de milletin kararlılığını soruyor. Ben son derece ümitliyim, asla ümitsiz olacak bir şey yoktur. Bu örgütün etrafına tel örgü çekildi. Devletimiz artık bu örgütün varlılığından kılcal damarlarına kadar haberdar. Bu büyük bir şeydir. Tel örgüyü devlet çekti. Bundan sonra olacak olan nedir? Bu örgütü tamamen tasfiye etmek, kontrol altına alma noktasındaki bu mücadele başarıya ulaşacaktır. Bundan şüpheniz olmasın.

Halkın merak ettiği diğer bir nokta da temizliğin aşağıdan yukarıya doğru yapıldığı düşünülüyor. Bu da halkı tedirgin ediyor. Bunu nasıl tanımlıyorsunuz?

Biz halkımızın bu düşüncesine tamamen katılıyoruz. Devlet her ildeki imam kadrosuna, üniversitedeki imam kadrosuna, hastanedeki imam kadrosuna, ilçedeki örgüt kadrosuna ve merkez komitelerine odaklanmalıdır. Dolayısıyla diğerleri zaten devletin gözetimi altındadır. Devlet dilediği zaman onları hesaba çekebilir. Ama asıl öncelikli olarak bu örgütün gazetesini yayın organını almak, sürekli hale getirmek ölçü müdür, evet. 17 Aralığa kadar orada hat çekiyoruz. Bu örgütün bankasına, para hareketi sağlamak devamlı örgüt üyeliğine ölçü müdür, evet. Mecburiyetler, zorakilikler vs. onlara bir şey demem. Bunlar anlaşılır zorakiliklerdir. Ama bu örgütün finans kurumuna trilyonları yatıranlar, trilyonları yatıran kamu kurumlarındaki yöneticiler ve trilyonları yatıran başka yerlerdeki yöneticilere niçin hesap sorulmuyor?

Millet bunu kabul etmiyor. Dolayısıyla milletin bu noktada sorgulayıcı ve hesap sorucu olma özelliğinin devam etmesi gerekir. Topyekûn temizliğe ihtiyaç var, sadece siyaset değil. Toplumun bütün katmanlarında arınmaya ihtiyaç vardır. Millet de bunu başaracak. Ondan dolayı vatandaşın hassasiyeti önemlidir. Ben ısrarla ifade ediyorum; geçen bir televizyon programında söyledim. Kurumlardaki, şehirlerdeki, çelik çekirdeği çökertmeliyiz. İşbirlikçileri çökertmeliyiz. Millet bunun hesabını haklı olarak soruyor. Çünkü bir ay boyunca nüfusun yarısından fazlası dimdik ayaktaydı. 2 saatlik uykuyla ne için ayaktaydı? Vatan, millet, devlet, bağımsızlık, özgürlük, Sayın Erdoğan içindi.

Çok cesur bir şekilde bu terör örgütüyle mücadele ediyorsunuz. Bazı eleştiriler var. AK Parti içerisine sızmış Fetöcülerle yeteri kadar mücadele edilmiyor diye. Ne dersiniz?

Ak Parti’de yol alınmıyor değildir, hayır alınıyor. Tabi ki Ak Parti bu mücadelenin amiral gemisidir unutmayınız. Bu ülkenin kaderi ile Ak Parti’nin kaderi birdir. Dolayısıyla bu terör örgütüyle mücadele edilirken, bu mücadelenin liderliği Ak Parti’dedir. Bu işi Ak Parti başarıyor. Türkiye’nin en büyük şansı bu 15 Temmuz kalkışmasında güçlü bir Ak Parti grubunun olmasıdır. Güçlü bir Ak Parti liderliğinin olması ve beraberinde cumhurbaşkanımızdır. Bundan dolayı sürecin yönetilmesinde disiplinli, koordineli hassasiyetler üzerinde bu mücadeleyi yürütüyor olmasını doğru anlamamız gerekir. Onun için Ak Parti hiçbir şekilde bu terör örgütüne bu ülkede tahammül etmiyor ve etmeyecektir. Ak Parti’de hiç kimse bu mücadeleyi akamete uğratmak için var değildir. Tam zıttı bu mücadeleyi başarıya ulaştırmak için vardır. Bizim bu mücadeledeki varlığımız da Ak Parti’nin gücü ve büyüklüğü içerisinde kendi karşılığını buluyor. Onun için ben Ak Parti Milletvekili olarak bu mücadelenin içerisindeyim.

Siz 15 Temmuz’dan sonra sık sık Avrupa’ya gidip geldiniz. Bu mücadele Avrupa’dan nasıl görünüyor? Avrupa samimi davranıyor mu?

Avrupa’da özgür basın yoktur. Avrupa’da özgürlükler sınırlandırılmış özgürlüklerdir. İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü de sınırlıdır. Şu anda Avrupa’da cadı avı yapılmaktadır. Türkler eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sahip çıkıyorsa, demokrasiye sahip çıkıyorsa bazı ülkede polisler o kişileri evlerinden alıyor ve sorguya çekiyor.  Şu anda Fransa’da bir kardeşimiz ceza aldı. Suçu Sayın Erdoğan’ı savunmak, suçu bu terör örgütüne sen terör örgütüsün demek. Neyin arkasına saklanıyorlar: tahrik.

Hani basın özgürlüğü vardı? Siz bu, devlete karşı olan kalkışmayı basın ve ifade özgürlüğü üzerinden meşrulaştırmaya çalışacaksınız ama Avrupa’da vatandaşlarımızın Türkiye’deki demokrasiye sahip çıkması karşısında travma yaşayacaksınız ve hepsini gözaltına alıp sorguya çekeceksiniz. Sorguda da şunu söyleyeceksiniz, “Erdoğan’ın aleyhinde yazarsan seni serbest bırakırız”.

Şimdi karşımızda bir müstakil bir Avrupa yok. Küresel egemenlere teslim olmuş bir Avrupa var. Avrupa, Türkiye’siz olmayacağını biliyor ve Türkiye’ye düşmanlık etmenin yanlış olduğunu da biliyorlar. Fakat küresel egemenlerin kontrolünde… Dolayısıyla Avrupa özgür ve özgün değildir. Onların belirlediği kadar özgürdürler. Darbeye rağmen darbe diyemeyen, teröre terör diyemeyen bir Avrupa var. Türkiye’nin de Avrupa’da savunulmasından rahatsız olan bir Avrupa var.

Son olarak HDP'yi sormak istiyorum. HDP’nin PKK terör örgütünün sözcüsü gibi davranmasına ve konuşmasına ne diyorsunuz? Fetö yapılan yaptırımın PKK'yı destekleyen herkese ve her kuruma yapılması gerekmiyor mu?

Elbette ki. Çünkü HDP kandilin Ankara’daki sözcüsü ve PKK’nın takım elbiseli halidir. HDP bir Türkiye partisi değildir. HDP bir terör partisidir. Şunu unutmamak gerekir iki terör örgütü arasında doğrudan bağ vardır. Bu iki terör örgütünün doğrudan bağının siyasi uzantılarını 7 Haziran seçimlerinde kapı arkalarında yapılan görüşmelerden biliyoruz. Kullandıkları dil itibariyle ve PKK terör örgütünün 15 Temmuz’dan bir hafta öncesinde ve bir hafta sonrasında hiçbir eylem yapmamasının ve saldırılarının nasıl şekillendiğine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bundan dolayı Türkiye, eş zamanlı 3 örgütle birlikte mücadele ediyor. PKK’ya yönelik olağan üstü hal sürecinde Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Bey’in göreve gelir gelmez 29 tane belediyeye kayyum ataması ve bu milletin kaynaklarını teröre yönlendiren bu yapının tasfiye edilmesi noktasındaki attığı adım son derece kıymetlidir. Terör örgütleri arasında hiçbir fark yoktur. FETÖ de bir terör örgütüdür, DAEŞ de bir terör örgütüdür, PKK da bir terör örgütüdür. 

Bu haber toplam 705 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim