• İstanbul 21 °C
  • Ankara 25 °C

Akif İnan sordu, Esad Coşan Hocaefendi yanıtladı

Akif İnan sordu, Esad Coşan Hocaefendi yanıtladı
Mayıs 1981 tarihli Mavera dergisinde Akif İnan'ın M. Esad Coşan ile gerçekleştirdiği röportaj, tasavvuf konusuna önemli ölçüde açıklık getiriyor. İsmail Kaplan değindi.

Geçmişte olduğu gibi, günümüzde de Müslümanlar arasında en fazla merak edilen, ilgi duyulan, yanlış anlaşılan ve tartışılan konulardan birisi tasavvuftur. Özellikle son dönemde popüler kültürün tasavvuftan kendi çıkarları doğrultusunda istifade etmesi, birçok insanın tepkisini çekiyor ve maalesef kimi zaman bu tepki, tasavvufu sulandıran ve yozlaştıranlardan ziyade, tasavvufun kendisine yöneltiliyor.

Tasavvufun ne olduğunu, tarifini, gereklerini; bu işin pîri olan birisinden, merhum Mahmud Esad Coşan Hocaefendi’den dinlemek imkânı vermesi açısından, merhum Akif İnan’ın kendisiyle gerçekleştirdiği ve Mavera dergisinin Mayıs 1981 tarihli 54. sayısında yayınlanan röportaj metni çok önemli.

Doç. Dr. Halil Necatioğlu ile Tasavvuf Üzerine Sohbet” başlıklı röportaj, sonraki yıllarda İslam Mecmuası Yayınları ve Seha Neşriyat tarafından kitapçık olarak da yayınlanmış, fakat bugün artık piyasada bulunmuyor. Bunun yerine röportaj metnine iskenderpasa.com adresinden veya Mavera dergisinin Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlanan online arşivinden erişmek mümkün.

Cevaplar kadar sorular da mühim

Röportajlarda gözden kaçabiliyor olsa da, sorular, en az cevaplar kadar önemlidir. Öncelikle Akif İnan’ın yönelttiği soruların açıklayıcılığına ve netliğine dikkat çekmek gerekiyor bu röportajda. Konunun dışına çıkmadan, konuşulan alanın derinlemesine açıklanması, Esad Coşan Hocanın birikiminin yanında, Akif İnan’ın sorularından da kaynaklanıyor.

Röportajda temel alınan ve her noktada vurgu yapılan üç temel kavram var: Şeriat, tasavvuf ve tarikat.

Şeriat, İslâm’ın bireysel ve toplumsal manada tüm kurallarını, görevlerini, yasaklarını kapsayan bir alan. Esad Coşan’a göre şeriat ve tasavvuf birbirinden asla ayrılamaz. Hatta bunu şu veciz ifadeyle röportajda da dile getiriyor: “Tasavvufu şeriattan ayırmak, insanın derisini yüzerek etinden ayırmak gibi bir şeydir.” Tarikat ise, şeriat hükümlerinin hâle intikalidir. 

İki temel soru

Tasavvuf mevzubahis olduğunda iki temel soru gelir karşımıza. Bunlardan birisi, tasavvufun kökeninin nereye dayandığı, ikincisi ise tasavvufî uygulamaların şeriata uygunluğu.

Esad Coşan, tasavvufun temellerini Asr-ı Saadet’e dayandırıyor. Bunu söylerken de tasavvufu bir disiplin olarak değil, bir hâl olarak ele alıyor. Zaten ona göre tasavvuf, Resulullah (s.a.v.) ve ashabı gibi yaşama yöntemidir. Buna delil olarak da yine veciz bir ifade kullanıyor ve diyor ki “Buhari’nin hadisleri yazması sebebiyle hadis şu zamanda ortaya çıkmıştır demek ne kadar yanlış ise; tasavvufun da sonradan ortaya çıktığını söylemek o kadar yanlıştır.” Bu açıdan baktığımızda tasavvuf en baştan beri İslâm’ın hükümleriyle şekillenmiş, fakat sonraki yüzyıllarda diğer disiplinler gibi isimlendirilerek farklı bir tanıma tâbi tutulmuştur diyebiliriz. Hocaefendinin tasavvuf’u “söz değil hâldir” diyerek tanımlaması da bu yaklaşımı doğrular niteliktedir.

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/23028/akif-inan-sordu-esad-cosan-hocaefendi-yanitladi.html

Bu haber toplam 2299 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim