• İstanbul 19 °C
  • Ankara 21 °C

Altan Çetin: Millet Neden Devlet Babanın Zeminidir?

Altan Çetin: Millet Neden Devlet Babanın Zeminidir?
…Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız.

İnsan varlık, oluş/düşünce yahut yaradılışı nüvesinde bir muallak/soyut kavramın esasını içinde bilkuvve taşır. İnsan teki diğer fertlerle birlik oluşturuldukça bir öz/soyut açılış ortaya çıkar; bilfiil/müesses bir durum teşekkül eder. Bu suretteki kavram gelişerek millet haline gelecektir ki somutlaşan varlık kendi oluşunun mükerrer/mütedavil esasına ulaşır. Yani insan tekinin bilkuvve esasında millet olmanın potansiyel imkânı meknuzdur. İnsan medeni bir varlık olarak ictimai varoluşu içerisinden yaşayacağı birliktelikler yahut çatışmalarla mahsus kimlik ve şahsiyetini kurarak özünü teşekkül ettirir; nihayet millet bünyesi ortaya çıktığında varoluş kavramının manasına, bilkuvve imkân bilfiil oluşuna erişmiş olur. Kültür bu manada bir öz halinde varlığın/oluşun/potansiyel fikriyatın/kendindeki bir kendiliğin kendisini aşikâr etmesidir dense yanlış olmaz. İnsan medeni doğası böylece kimliğine ulaşmış olur. Bunun izleneceği, aşikâr olacağı zemin tarih ve coğrafyadır. İnsanın kendini bir millet içinde düşünmesi, mefkûresinin bu kavrama istinadı varlığın esasına koyduğu öz üzerinden yeniden oluşunun cevherine ulaşması demektir. Bu teorik görünen izah insan tekinin kendini anlamlandırmasının münferit hikâyesi, tarihi tecrübe ve güncel durum bahsedilen mantığın işleyişini pratiğinde kendisini gösterir niteliktedir. Millet kavramına en muarız cephede bile bir millet intisabının söz konusu olduğu görülecektir. İnsanlığın millet olgusunu “müşterek yaratılış doğasına” atıf ile “varoluş mantığının gerçeğini” evrenselcilik, insancıllık vs. gerekçelerle yok sayanların ya silinmiş hafızaları ya da silmek istedikleri büyük bir hafıza vardır! Hülasa millet kavramı siyasi değil varoluşsaldır. Hegel bahsedilen süreci “Bireyin bu ruhla ilişkisi, kendisini ve hayatını bu aslî varoluşla var ve anlamlı kılıyor olmasıdır. Bu ruh, milletin sahip olduğu bu ruh, dünyada, onu, kesin bir yere sahip kılabilen karakteri ve kabiliyeti olur; birey, bu ruhla bir şey olur. Zira birey, kendisini mensubu olduğu bir halkın varlığında, kendisini onunla ilişkilendirildiği- kendisine objektif olarak sunulan-, halihazırda tesis edilmiş, muhkem bir dünya bulur. Bir halkın varlığından hoşnut ve memnun olduğu ve tatmine ulaştığı şey, işte bireyin bu yükümlülüğü ve bu dünyasını mümkün kılan millet ruhu'dur.”, tespitiyle ortaya koyar. İnsanın mahut özgürlük ve insanlık mefkûresi bahsedilen millet varoluşunun üstüne bilinci, kendi milleti ve sair milletlerle kuracağı bir yardımlaşma ve faydalı olma bakış açısına bağlanmakla manasına ulaşacaktır. Bunun imkânı ise Farabî'nin bize tanıttığı küresel dünyanınsa tam tersi istikamette insanlığı zorladığı erdemli şehrin teşekkülü ile mümkündür. 

Yukarıda bahsedilen ve Hegel'e atıf ile temellendirilen çerçevenin ayakları İbn Haldun'un millet vakıasının varoluşunda özü ve mantığı ortaya koyan tespitleri iyice yere basacak ve millet olmak gerçeğinin varoluşa dair doğası daha iyi tezahür edecektir: İbn Haldun'a göre “Tek bir nesep ve asabiyet mevcut olmadıkça, onların savunma ve koruma faaliyetleri sadakatle ifa olunmaz. Çünkü onların şevket ve kudretleri bu sayede kuvvetlenir ve kendilerinden korkulur hale gelirler. Zira her insan, kendi asabesinden ve nesebinden olan kimselerin imdadına koşmaya, daha çok önem verir. (Asabesinden gelen feryat, kişiyi galeyana getirir). Allah'ın kullarının kalbine yarattığı dar ve sıkışık zamanlarda hısım ve akrabanın imdadına koşma ve onlara karşı şefkatli olma duygusu insan tabiatında mevcuttur. Yardımlaşmaya ve dayanışmaya vesile olan bu duygu olduğu gibi, düşmanlarına daha çok korku salmalarının sebebi de budur.” Neseplerdeki semere ve fayda, yardımlaşmayı ve gayrete gelerek imdada koşmaya vesile olan asabiyetten ibarettir; asabiyetten kast olunan müdafaa ve mücadelenin gerçekleşmesi de neseple olur. İbn Haldun'a göre burada bir birleşme, dayanışma ve kaynaşma söz konusudur. İbn Haldun ve Hegel zaviyesi millet kavramının mefhumunu aşikar eder niteliktedir. Milleti var eden ve bugün de milliyetçi düşüncenin özde millet kavramının esasında gördüğü telakkiler Hegel çerçevesinin içini doldurur mahiyette İbn Haldun'da yukarıdaki şekliyle ortaya konulur. Bireyi tatmin eden ve mesuliyetini gösteren ruh millet gerçeği ile insanı tamamlar. İşte insan teki bu yolla şey iken bir şey olur. Pozitivist bir mantıkla ortaya konulan biyolojik/ırkçı millet tasniflerini merkeze alarak, muhtelif unsurlara dayanarak millet kavramına bakan ve üst kavramlar öneren tüm enternasyonelcilikler sadece hedef bir toplumu hafızaslaştırma hedefine matuftur denirse çok da büyük bir iddia ortaya atılmış olmayacaktır. 

Millet mefhumunun üstünde ise, tarihi pratiğimizde baba sıfatıyla anılan, devlet gelir. Devlet'in millet merkezli esasını Hegel'in şu tespitlerinden anlamak mümkündür: Devlet, bir milletin ruhu, milletin bütün nispetlerine girmiş olan kanun olduğuna göre, anayasa da, tabiatıyla, millî ruhun özelliğine bağlı olacaktır; çünkü devletin içeriğini millî ruh meydana getirir. Millî ruh, din, hukuk, bilim, sanat sanayi gibi türlü özel alanlara ayrılır. Millî ruhun bu türlü anları içten bir bağ ile birbirlerine bağlıdırlar. Bir milletin tarihi, idenin millî ruhun türlü alanlarında gerçekleşmesinin tarihidir. Gerçek devlet, millî ruh ile doygun olan bir devlettir. Görüleceği üzere İbn Haldun zaviyesinde gösterilen millet mefhumu Hegel'in ortaya koyduğu bu tarifle varoluşunun gerçeğine ciddi manada yaklaşmış olacaktır. İbn Haldun da devleti milletin düzen arayışının teşkilatı olarak görür.  

Devamı: http://www.yenisoz.com.tr/millet-neden-devlet-babanin-zeminidir-makale-40967

Bu haber toplam 297 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim