• İstanbul 15 °C
  • Ankara 24 °C

Altan Çetin: Türkistanlılık 12: Farabî-Musikî

Altan Çetin: Türkistanlılık 12: Farabî-Musikî
Musiki bir milleti müşterek duyguda birleştirip, adeta bir vatan olabilme özelliği olan, milli ve aynı zamanda da cihanşümul çerçevede kendi ifade etmenin müstesna bir imkânıdır.

Milli ses, makam ve usullerle öyle bir duygu var olur ki cihanın muhtelif zevkleri bu yerli biçim lakin cihanşumul zemin ve duyguda o milletle paydaş hale gelir; o kültürle kendini ifade eder, insanlığını hisseder, zevk-i selimini bu üslup ile izah etmeyi tercih eder. Varlık adeta estetik bir değer olarak varoluşu anlatır ve açıklar. Kültür tarihimiz bunun numuneleri ile doludur. Farabî'nin Türk olarak İslam medeniyeti dairesinde medeniyetin büyük ırmağından kovasını doldurup üstad-ı sani olması bu bakımdan ilham vericidir. Türkistanlıların bu büyük Türk âlimi, İslam çevresinde böyle cihanşümul bir değer üreterek tarihe izimizi bırakmıştır. Bugün arafta kendini arayan entelijansiyamız için bu örnek fevkalade ufuk açıcı olmalıdır.

Farabî öncelikle Kindî ve Mevsilî gibi musiki nazariyatı konusunda nakille iktifa edenleri eleştirerek bu konuda ciddi manada ilk çalışmayı yapan kişi olmuştur. Yani bir tenkit usulü vardır. Öncelikle tasavvurumuzu kuran bu büyük Türksitanlı âlim Türk'ün kültür sahasında var edeceği büyük çağın taşlarını adeta döşemiştir. Bunun yanında ud icrasındaki ustalığı ve hanende olarak maharetiyle bu nazariyatı, adeta kendi felsefi dizgesine uygun olarak, tasdik eden Farabî, tatbik ile nazariyatı birleştirerek yolda olanlara yolun usul ve adabını göstermiştir. Bahsedilen tasavvur ve tasdik meselesi Farabî tarafından şu şekilde izah edilir; “İnsanda var olan amelî müziğin birinci esası iki şeyin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. İlk olarak zihindeyapılan bir kaç müzik cümlesinin icadı, ikinci olarak ise terkip edilen müzik cümlesini uzvuyla icra edebileceği yetenek. Buradaki uzuv insanın doğal müzik aleti olan hançeresi ya da telli, üflemeli, yaylı olan yapay bir müzik çalgısıdır. Ud ve diğer çalgılarda perdelerin tayini ve perdelerin bağlanması ustalık gerektirir… Fârâbî amelî müziğin ikinci esasının basit beste denemeleri yapmak olduğunu belirtir. İnsan fıtrî olarak ya da çalışma yoluyla uyum ve uyumsuzluğu ayırt ederek nağmeleri kulağa hoş gelecek bir şekilde terkip edebilir, küllî anlamda makamsal melodiler besteleyebilir. Ancak bu şekilde insan amelî müziğe sahip olabilir. (Kubilay Kolukırık, Bir İslâm Filozofu Olan Farâbî'nin Müzik Yönü, ERUIFD, 2014 / 2, Sayı: 19, s.29-53, s.45)” Muhakeme ile tecrübenin birleşmesiyle ortaya çıkan sonuç bugün eğitim sistemimiz içinde ufuk açıcıdır. Medeniyetçi Milliyetçiliğimiz bu zaviyeden nazari ve tecrübi mirasından yeni umranlar kurmak noktasında yararlanmalı ve sürekliliğin içindeki yeniliği ile kendini ifade etmenin yollarını aramalıdır. Farabî'nin kendi zamanındaki bu “evrensel” başarısını Henry George Farmer, Doğu Batı ayırımı yapmadan Fârâbî'nin eserinin, “Günümüze kadar müzik teorisine en büyük katkıyı sağladığını” ifade ederek ortaya koyarken, Will Durant'a göre bugün elimize ulaşan bu konudaki Yunan kaynaklarından daha üstün olduğu kabul edilmese bile onlara eşdeğer bir eserdir. (Fazlı Arslan, Müslüman-Türk Bilginlerin Müzik Bilimine Katkıları (x-xııı. Yüzyıllar), Türkiyat Mecmuası, C. 24/Güz, 2014 s. 5)” Bu ifadeleri aktarmaktaki amaç “Batılılara” Farabî'yi onaylatmaktan ziyade cihanşümul düzeye çıkmanın numunesi olarak O'nun gücünü göstermek maksadına matuftur. Sadece savaş meydanlarının cengâverleri olarak gösterilmek istenen Türklerin medeniyet zaviyesinden uzak kaldığı tarih bakışı ve felsefesi elbette onun ve müntesibi olduğu kitap medeniyetinin çok gerisinde ve kasıtlı bir bakıştır.

Farabî, el-Mûsîka'l-Kebir,  Kitâbu'l-Îkâ‘ât, Kitabu İhsâ' el-Îkâ‘ât, Kitâbu İhsâi'l-Ulûm adlı eserlerinden musikiye dair değerlendirmelerini yapmıştır. Farabî kendi fikri zemininde öncelikle usul bilmenin önemine yaptığı vurguyla bunu yapmış, sonra bu usule dayanarak deliller çıkarmış ve icabında yanlışları tespit ederek tenkitleri ile musiki sahasındaki incelemesini geliştirmiştir. Görüleceği üzere cihanşumul bir mesele olan musiki bir Türk âlimi Farabî tarafından kendi medeniyet çevresi içinde ele alınarak nazari ve teorik olarak ortaya konmuştur. Onun bestesi olarak bize kadar ulaşan eserlerin dinlenmesi de icrası da Türkistanlılar için zevk-i selim ve idrak meselesi olarak ortadadır. Farabî için musikinin mana ve maksadını açıklar; “Melodileri içerdiği söylenen bu sanatın iki kısmı vardır: Birisi; sanatı dinleyicilere duyulur biçimde tamamlanmış olan melodileri meydana getirme içerikli olan sanattır. İkincisi; kapsamı melodileri duyulur biçimde icra etmediği halde, kalıba dökmek ve sadece birleştirmek olan sanattır. Fârâbî bu ikisine birden “Amelî müzik sanatı” deneceğini belirtir. Ne var ki Fârâbî'ye göre “amelî müzik” adı birincisinde, ikincisinden daha çok kullanılır. Kubilay Kolukırık, "İbni Sinâ'nın Mûsikînin Temel Konularına Yaklaşımı ve Onun Mûsikî Anlayışında Fârâbî'nin Etkisi", C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, XIII/2 - 2009, s.376.”

Devamı: http://www.yenisoz.com.tr/turkistanlilik-12-farabi-musiki-makale-39061

Bu haber toplam 440 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim