• İstanbul 14 °C
  • Ankara 11 °C

Atçılıkta "yedek" kelimesi

Atçılıkta "yedek" kelimesi
(Bizim Külliye Dergisi Sayı 73)

 

Kelimeler mensup

oldukları milleti

temsil eder. Hayat

bulmaları uzun zaman

alır ve ihtiyaca göre

kelimeler oluşurlar.

Herkes her olaya,

görüntüye, oluşuma

bir anlam yükler ama

önemli olan toplum

tarafından kabul

görmesidir. Kelimeler

temsil ettikleri

insan toplumunun

hafızasıdır. Onun

için yok edilmek

istenen milletlerin

önce dillerine saldırı

başlatılır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk kültüründe atın önemli yeri vardır.

Kendisiyle eş, Türk’le at kardeş, kol-kanat

kabul edildiğinden verilen değer de ona

göre olmuştur. Türkler ata hayvan demez, onu at olarak

kabul ederler; “hayvan” sözü at için hakaret sayılır.

Birçok yiğidin ismi atın ismiyle beraber anılır. Türklerde

at, evin bini bereketi olarak kutsanmıştır; “Atta

uğur vardır” derler. Atlarda renk kelimesi kullanmaz

“don” denir. Hayvanlar için kullanılan “kuzlama” kelimesi

ata yakıştırılmaz, “kulunlama, gulunlama” denir.

Atın doğurduğu yavru “kulun, gulun” dur, sonra

tay olur. At, Türk Tarihinde, Edebiyatında fazlaca rol

almıştır. Birçok kelime yalnız at ile ilgili kullanılır.

“Eyer” at içindir, “semer” diğer bineklere yakıştırılır.

Kaşağısı özel olur, gebresi kıldan yapılır ve temiz silme

bezi vardır. Yeleleri kadın saçı gibi taranır ve örülür.

İnsanda bir de atta “kâkül, perçem” olur. “Seki” at

için bir değerdir. “Terki heybesi” en güzel desenlerden

yünden örülür. At terimlerini doğru kullanmak

bir marifettir; “kır” ata beyaz at, “al” ata kırmızı at

demek cehalet sayılır.

Kelimeler mensup oldukları milleti temsil eder.

Hayat bulmaları uzun zaman alır ve ihtiyaca göre kelimeler

oluşurlar. Herkes her olaya, görüntüye, oluşuma

bir anlam yükler ama önemli olan toplum tarafından

kabul görmesidir. Kelimeler temsil ettikleri insan

toplumunun hafızasıdır. Onun için yok edilmek istenen

milletlerin önce dillerine saldırı başlatılır.

Cemil Meriç hayatı boyunca dil meselesini na-

 

 

 

 

mus meselesi saydı. “Kamusa uzanan el namusa

uzanmıştır” diyerek kestirip attı. “Her mukaddesi

yıkan Fransız İhtilali, tek mukaddese saygı göstermiş:

kamusa.” Bizde ise en başta kamus ayaklar

altına alındı. Türkçede dil tahribatının artçıları

bir türlü dinmek bilmiyor. Bundan dolayı kelime

atçılıkla ilgili olsa da asla sessiz kalamayız.

Ahmet Kabaklı hoca, “Türkçeyi en doğru olarak

Palandöken ve Bayburt’un ücra dağ köylerinde

konuşulur” derken çok önemli bir meseleye

dikkat çekmiştir. Dil her zaman aydın kesimlerde

yapılıp geliştirilmez. Bazen ücra yerlerde yapılır,

muhafaza edilir ve doğru kullanılır. Milletin harcı

olan dil, hangi alanda olursa olsun, hastalıksız

kullanılmalıdır.

Türklerde at o kadar önemlidir ki aynı gözeden

su içip aynı çadırı paylaşmışlardır. Kaşkarlı

Mahmut “At Türkün kanadıdır” sözüyle bu durumu

anlatmıştır. Bu kadar uzun süren dostluk

sayesinde at terimleri de oldukça gelişmiştir. Bu

yazımızda atçılıkta önemli yeri olan “yedek” kelimesi

üzerinde duracağız.

“Yedek” Türkçe bir kelime olup birden çok

anlamda kullanılmaktadır. Kelimelerin dilde birçok

anlama gelmesi ömrünü uzatır. Yazılış ve ses

açısından değişiklik olmaz yalnız cümle içerisinde

kullanıldığı yere göre anlamlandırılır. Bu kelimenin

atçılıkta kullanımı da kayda değerlik arz eder.

“Yedek” kelimesi

“Yedek” kelimesinin sıfat olarak kullanılma

şekliyle; “Gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan,

asıl karşıtı. Gereğinde kullanılmak için

fazladan bulundurulan, ayrılmış olan, anlamlarına

gelir: Yedek akçe, yedek asker, yedek besinler,

yedek lastik, yedek oyuncu, yedek parça, yedek

subay, yedek teker.”1 “Bir kişi ya da şeyin gerektiği

zaman kullanılmak yahut yerine konulmak

üzere elde bulundurulan eşi veya benzeri, ihtiyat:

Yedek kuvvet.”2 Sözlüklerde bu şekilde anlamlandırılmıştır.

”Yedek” kelimesi sıfat olarak bu anlamlarıyla

Türkçede çok yaygın kullanılır. Birçok şeyin yedeğini

oluşturabilirsiniz, uzantısı çok olan kelimelerden

biridir.

Atçılıkta “yedek”

“Yedek” kelimesi Türkçe bir kelime olup

Divan-i Lugat-it Türk’de “yétgek” (heybe, bohça)

olarak geçmektedir. Yét- (yedeğine almak, yedmek)

fiilinden ek alarak türetilmiştir. “Yedmek”

kelimesinin fiil hali çok yaygın olmasa da bazı

Türk boyları arasında kullanılmaktadır; “(Hayvanı)

yularından tutup götürmek çekmek: Bir ata

binmişti, diğerini de yanında yediyordu.”3

“Yedek” kelimesi atçılıkta önemli bir yer tutmaktadır;

“Yularından çekilerek götürülen boş

binek hayvanı. Hayvanı yedeğe alan ip.”1 “Hayvan

çekecek ip, yular sapı. Yularından çekilerek

götürülen boş at: Seyis bir yedek götürüyordu”.3

“Hayvan çekilen ip, yular sapı. Yanından çekilip

götürülen binek hayvanı: Yedeğe almak: Arkaya

bağlayarak çekmek.”2 Gibi açıklamalar sözlüklerde

geçmektedir.

Türkçe terimlerde yörelere göre ses kaymaları/

değişimleri olsa da bu bir güzellik ve zenginlik

 

olarak kabul edilir. Bu durumlarda kelimede anlam

bakımından bir değişme olmaz. Kelimelerde

yapılan ek değişikliğinde çok farklı manalara gelebilirler.

Terimler yapılan işe, ihtiyaca, topluma

göre meydana getirilirler. Onun için o terimleri

en doğru kullananlar o işle haşir neşir olanlardır.

At, Türk toplumunda çok öncelerden beri

gelen bir kültürdür. Dolayısıyla atçılık ile ilgili

malzeme ve terminoloji Türklerde çok gelişmiştir.

Türk Atçılığında kelimelere anlam ve tarih

yüklenmiştir. Öğle ki, nallar, yularlar çeşit çeşit

isimlendirilir, eyerler yörelere göre sınıflandırılır,

üzengiler ustasına göre adlandırılır. Türklerde

atın her hareketine bir isim konulmuş.

“Yedek” kelimesi Türkçede atçılık terimlerinde

çok eskiden beri kullanılmaktadır. Bu kelimenin

özünü atı olanlar, at yetiştiricileri, at çalıştırıcıları,

seyisler, at binicileri ve at bilgisi/ ata

yakın olanlar bilirler. Atçılık ile anlam yüklenen

“yedek” kelimesi ata ilgi devam ettikçe yaşayacaktır.

İsim olarak iki şekilde kullanılır.

1.) “Yedek” at malzemeleri arasında bulunan,

“yulara takılarak çekilen ip”e verilen isimdir. Bu

ip genellikle renkli ipliklerden elle örülerek yapılmış

yaklaşık 1,5-2 metre boyunda olur. Atı

çekmek için kullanılan “yedek”, Türk boyunun

uğraştığı işle ilgili, keçi kılından, koyunyününden,

kendirden zamanımızda pamuktan yapılmaktadır.

Çoğunlukla renkli iplikler kullanılır.

Bu renkler ise milleti, aşkı, sevgiyi, dostluğu, başarıyı

anlatır. Günümüzde ise kullanılan renkler

daha çok tuttuğu takımı hatırlatır.

2.) “Yedek” atın yularına yedek ipi takılarak

seyis/ler tarafından çekilerek götürülmesidir. Binicinin

bir ata binmiş olması diğerini de yular

ipinden çekerek yanında götürmesine de “yedek”

denir. Atın yedek götürülmesi bir kişi tarafından

olacağı gibi iki kişi tarafından da götürülebilir.

At, asabi ve itaat etmezse yuların iki tarafına yedek

ipi takılarak iki kişi tarafından götürülür.

Atların bu şekilde yedek ipiyle “yedek” götürülmesinden

de “yedekçi” kelimesi türetilmiştir.

“Yedekçi”: Atı çeken kişi. Atı yedek ipinden çekip

götüren seyis anlamına gelir. “Yedeklemek”:

Atın koşum takımlarını giydirip hazırlamak.

Yedekte çekmek, yedeğe almak anlamlarını taşımaktadır.

Yanlış kullanım

Atçılıkta “Yedekli” kelimesi yoktur. Yarışa giren

at, seyis tarafından çekilerek götürülüyorsa

buna “yedek” ya da “yedekte” denir. “Yedekli” kelimesi;

yedeği olan anlamında kullanılmak istenirse

de koşan atın yedeği olmaz. “Yedek” bir kişi

tarafından yulara bağlı yedek ipiyle çekip götürülen

attır. “Yedekli” de ise sanki atın yedeği varmış

anlamına gelecek bir yanlış anlaşılma olmaktadır.

Edebiyat kaynaklarında, “yedekli” kelimesi âşık

edebiyatında müstezâd. Şiirdeki kafiyeden sonra

tekrarlanan ek veya kelimedir.

Atçılık terimlerini bilmeyen kişi/kişiler tarafından

böyle bir yanlış anlamaya sebep olunmaktadır.

Onun için atçılıkla uğraşanlar, görev alanlar

eğer bu işi seviyorsa terimleri doğru kullanmak

zorundalar. Bir şeyi yakıştırma ya da uydurmakla

binlerce yıllık at geleneğimize faydalı olunmaz.

Atçılıktaki gelişmeler ve ihtiyaçlar mutlaka o işle

uğraşanlar tarafından gözden geçirilip yerine getirileceğinden

kimsenin şüphesi olmasın. Sokak

dilinin ya da argo kelimelerin Türkçeye yakıştırılıp

ol orta kullanılması konuşmacıyı komik duruma

düşüreceği gibi dile de zarar verir.

Sonuç olarak

Türk Dili, Türk Milletini bir arada tutan

harçtır. Bazı Türk boylarında da atın birlik beraberliği

sağladığına inanılır. Atçılığımızın dili

Türkistan’dan Balkanlara kadar gelişerek Türkçe

gelmiştir. Dilin her alanına özellikle edebi bölümlerine

saldırılar bilerek ve kötü niyetli olarak

yapılmaktadır. Dil yaşayan bir canlıdır; elbette

zamana göre kendini geliştirecek ve yok olan kelimeler

olacaktır. Dilin dokuları kelimeler, hücreleri

hecelerdir, zarar verilirse yara alır. Dildeki

gelişmeler normal akış içinde gerçekleşecektir,

zorlamayla olmaz.

Atçılık terimleri atın ehlîleştirmesiyle Türkçeye

girmiş hâlen devam etmektedir. Binlerce yıldan

beri at ile haşir neşir olan Türkler bu konuda

çok büyük birikime sahiptir. Bu birikim Türk

kültürünün zenginliğidir.■

Kaynakça

1.) TDK Sözlük

2.) D.Mehmet Doğan; Doğan Büyük Türkçe Sözlük

3.) Şemseddin Sami: Kâmûs-ı Türk-î

Bu haber toplam 4274 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim