Kelimeler mensup
oldukları milleti
temsil eder. Hayat
bulmaları uzun zaman
alır ve ihtiyaca göre
kelimeler oluşurlar.
Herkes her olaya,
görüntüye, oluşuma
bir anlam yükler ama
önemli olan toplum
tarafından kabul
görmesidir. Kelimeler
temsil ettikleri
insan toplumunun
hafızasıdır. Onun
için yok edilmek
istenen milletlerin
önce dillerine saldırı
başlatılır.
Türk kültüründe atın önemli yeri vardır.
Kendisiyle eş, Türk’le at kardeş, kol-kanat
kabul edildiğinden verilen değer de ona
göre olmuştur. Türkler ata hayvan demez, onu at olarak
kabul ederler; “hayvan” sözü at için hakaret sayılır.
Birçok yiğidin ismi atın ismiyle beraber anılır. Türklerde
at, evin bini bereketi olarak kutsanmıştır; “Atta
uğur vardır” derler. Atlarda renk kelimesi kullanmaz
“don” denir. Hayvanlar için kullanılan “kuzlama” kelimesi
ata yakıştırılmaz, “kulunlama, gulunlama” denir.
Atın doğurduğu yavru “kulun, gulun” dur, sonra
tay olur. At, Türk Tarihinde, Edebiyatında fazlaca rol
almıştır. Birçok kelime yalnız at ile ilgili kullanılır.
“Eyer” at içindir, “semer” diğer bineklere yakıştırılır.
Kaşağısı özel olur, gebresi kıldan yapılır ve temiz silme
bezi vardır. Yeleleri kadın saçı gibi taranır ve örülür.
İnsanda bir de atta “kâkül, perçem” olur. “Seki” at
için bir değerdir. “Terki heybesi” en güzel desenlerden
yünden örülür. At terimlerini doğru kullanmak
bir marifettir; “kır” ata beyaz at, “al” ata kırmızı at
demek cehalet sayılır.
Kelimeler mensup oldukları milleti temsil eder.
Hayat bulmaları uzun zaman alır ve ihtiyaca göre kelimeler
oluşurlar. Herkes her olaya, görüntüye, oluşuma
bir anlam yükler ama önemli olan toplum tarafından
kabul görmesidir. Kelimeler temsil ettikleri insan
toplumunun hafızasıdır. Onun için yok edilmek istenen
milletlerin önce dillerine saldırı başlatılır.
Cemil Meriç hayatı boyunca dil meselesini na-
mus meselesi saydı. “Kamusa uzanan el namusa
uzanmıştır” diyerek kestirip attı. “Her mukaddesi
yıkan Fransız İhtilali, tek mukaddese saygı göstermiş:
kamusa.” Bizde ise en başta kamus ayaklar
altına alındı. Türkçede dil tahribatının artçıları
bir türlü dinmek bilmiyor. Bundan dolayı kelime
atçılıkla ilgili olsa da asla sessiz kalamayız.
Ahmet Kabaklı hoca, “Türkçeyi en doğru olarak
Palandöken ve Bayburt’un ücra dağ köylerinde
konuşulur” derken çok önemli bir meseleye
dikkat çekmiştir. Dil her zaman aydın kesimlerde
yapılıp geliştirilmez. Bazen ücra yerlerde yapılır,
muhafaza edilir ve doğru kullanılır. Milletin harcı
olan dil, hangi alanda olursa olsun, hastalıksız
kullanılmalıdır.
Türklerde at o kadar önemlidir ki aynı gözeden
su içip aynı çadırı paylaşmışlardır. Kaşkarlı
Mahmut “At Türkün kanadıdır” sözüyle bu durumu
anlatmıştır. Bu kadar uzun süren dostluk
sayesinde at terimleri de oldukça gelişmiştir. Bu
yazımızda atçılıkta önemli yeri olan “yedek” kelimesi
üzerinde duracağız.
“Yedek” Türkçe bir kelime olup birden çok
anlamda kullanılmaktadır. Kelimelerin dilde birçok
anlama gelmesi ömrünü uzatır. Yazılış ve ses
açısından değişiklik olmaz yalnız cümle içerisinde
kullanıldığı yere göre anlamlandırılır. Bu kelimenin
atçılıkta kullanımı da kayda değerlik arz eder.
“Yedek” kelimesi
“Yedek” kelimesinin sıfat olarak kullanılma
şekliyle; “Gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan,
asıl karşıtı. Gereğinde kullanılmak için
fazladan bulundurulan, ayrılmış olan, anlamlarına
gelir: Yedek akçe, yedek asker, yedek besinler,
yedek lastik, yedek oyuncu, yedek parça, yedek
subay, yedek teker.”1 “Bir kişi ya da şeyin gerektiği
zaman kullanılmak yahut yerine konulmak
üzere elde bulundurulan eşi veya benzeri, ihtiyat:
Yedek kuvvet.”2 Sözlüklerde bu şekilde anlamlandırılmıştır.
”Yedek” kelimesi sıfat olarak bu anlamlarıyla
Türkçede çok yaygın kullanılır. Birçok şeyin yedeğini
oluşturabilirsiniz, uzantısı çok olan kelimelerden
biridir.
Atçılıkta “yedek”
“Yedek” kelimesi Türkçe bir kelime olup
Divan-i Lugat-it Türk’de “yétgek” (heybe, bohça)
olarak geçmektedir. Yét- (yedeğine almak, yedmek)
fiilinden ek alarak türetilmiştir. “Yedmek”
kelimesinin fiil hali çok yaygın olmasa da bazı
Türk boyları arasında kullanılmaktadır; “(Hayvanı)
yularından tutup götürmek çekmek: Bir ata
binmişti, diğerini de yanında yediyordu.”3
“Yedek” kelimesi atçılıkta önemli bir yer tutmaktadır;
“Yularından çekilerek götürülen boş
binek hayvanı. Hayvanı yedeğe alan ip.”1 “Hayvan
çekecek ip, yular sapı. Yularından çekilerek
götürülen boş at: Seyis bir yedek götürüyordu”.3
“Hayvan çekilen ip, yular sapı. Yanından çekilip
götürülen binek hayvanı: Yedeğe almak: Arkaya
bağlayarak çekmek.”2 Gibi açıklamalar sözlüklerde
geçmektedir.
Türkçe terimlerde yörelere göre ses kaymaları/
değişimleri olsa da bu bir güzellik ve zenginlik
olarak kabul edilir. Bu durumlarda kelimede anlam
bakımından bir değişme olmaz. Kelimelerde
yapılan ek değişikliğinde çok farklı manalara gelebilirler.
Terimler yapılan işe, ihtiyaca, topluma
göre meydana getirilirler. Onun için o terimleri
en doğru kullananlar o işle haşir neşir olanlardır.
At, Türk toplumunda çok öncelerden beri
gelen bir kültürdür. Dolayısıyla atçılık ile ilgili
malzeme ve terminoloji Türklerde çok gelişmiştir.
Türk Atçılığında kelimelere anlam ve tarih
yüklenmiştir. Öğle ki, nallar, yularlar çeşit çeşit
isimlendirilir, eyerler yörelere göre sınıflandırılır,
üzengiler ustasına göre adlandırılır. Türklerde
atın her hareketine bir isim konulmuş.
“Yedek” kelimesi Türkçede atçılık terimlerinde
çok eskiden beri kullanılmaktadır. Bu kelimenin
özünü atı olanlar, at yetiştiricileri, at çalıştırıcıları,
seyisler, at binicileri ve at bilgisi/ ata
yakın olanlar bilirler. Atçılık ile anlam yüklenen
“yedek” kelimesi ata ilgi devam ettikçe yaşayacaktır.
İsim olarak iki şekilde kullanılır.
1.) “Yedek” at malzemeleri arasında bulunan,
“yulara takılarak çekilen ip”e verilen isimdir. Bu
ip genellikle renkli ipliklerden elle örülerek yapılmış
yaklaşık 1,5-2 metre boyunda olur. Atı
çekmek için kullanılan “yedek”, Türk boyunun
uğraştığı işle ilgili, keçi kılından, koyunyününden,
kendirden zamanımızda pamuktan yapılmaktadır.
Çoğunlukla renkli iplikler kullanılır.
Bu renkler ise milleti, aşkı, sevgiyi, dostluğu, başarıyı
anlatır. Günümüzde ise kullanılan renkler
daha çok tuttuğu takımı hatırlatır.
2.) “Yedek” atın yularına yedek ipi takılarak
seyis/ler tarafından çekilerek götürülmesidir. Binicinin
bir ata binmiş olması diğerini de yular
ipinden çekerek yanında götürmesine de “yedek”
denir. Atın yedek götürülmesi bir kişi tarafından
olacağı gibi iki kişi tarafından da götürülebilir.
At, asabi ve itaat etmezse yuların iki tarafına yedek
ipi takılarak iki kişi tarafından götürülür.
Atların bu şekilde yedek ipiyle “yedek” götürülmesinden
de “yedekçi” kelimesi türetilmiştir.
“Yedekçi”: Atı çeken kişi. Atı yedek ipinden çekip
götüren seyis anlamına gelir. “Yedeklemek”:
Atın koşum takımlarını giydirip hazırlamak.
Yedekte çekmek, yedeğe almak anlamlarını taşımaktadır.
Yanlış kullanım
Atçılıkta “Yedekli” kelimesi yoktur. Yarışa giren
at, seyis tarafından çekilerek götürülüyorsa
buna “yedek” ya da “yedekte” denir. “Yedekli” kelimesi;
yedeği olan anlamında kullanılmak istenirse
de koşan atın yedeği olmaz. “Yedek” bir kişi
tarafından yulara bağlı yedek ipiyle çekip götürülen
attır. “Yedekli” de ise sanki atın yedeği varmış
anlamına gelecek bir yanlış anlaşılma olmaktadır.
Edebiyat kaynaklarında, “yedekli” kelimesi âşık
edebiyatında müstezâd. Şiirdeki kafiyeden sonra
tekrarlanan ek veya kelimedir.
Atçılık terimlerini bilmeyen kişi/kişiler tarafından
böyle bir yanlış anlamaya sebep olunmaktadır.
Onun için atçılıkla uğraşanlar, görev alanlar
eğer bu işi seviyorsa terimleri doğru kullanmak
zorundalar. Bir şeyi yakıştırma ya da uydurmakla
binlerce yıllık at geleneğimize faydalı olunmaz.
Atçılıktaki gelişmeler ve ihtiyaçlar mutlaka o işle
uğraşanlar tarafından gözden geçirilip yerine getirileceğinden
kimsenin şüphesi olmasın. Sokak
dilinin ya da argo kelimelerin Türkçeye yakıştırılıp
ol orta kullanılması konuşmacıyı komik duruma
düşüreceği gibi dile de zarar verir.
Sonuç olarak
Türk Dili, Türk Milletini bir arada tutan
harçtır. Bazı Türk boylarında da atın birlik beraberliği
sağladığına inanılır. Atçılığımızın dili
Türkistan’dan Balkanlara kadar gelişerek Türkçe
gelmiştir. Dilin her alanına özellikle edebi bölümlerine
saldırılar bilerek ve kötü niyetli olarak
yapılmaktadır. Dil yaşayan bir canlıdır; elbette
zamana göre kendini geliştirecek ve yok olan kelimeler
olacaktır. Dilin dokuları kelimeler, hücreleri
hecelerdir, zarar verilirse yara alır. Dildeki
gelişmeler normal akış içinde gerçekleşecektir,
zorlamayla olmaz.
Atçılık terimleri atın ehlîleştirmesiyle Türkçeye
girmiş hâlen devam etmektedir. Binlerce yıldan
beri at ile haşir neşir olan Türkler bu konuda
çok büyük birikime sahiptir. Bu birikim Türk
kültürünün zenginliğidir.■
Kaynakça
1.) TDK Sözlük
2.) D.Mehmet Doğan; Doğan Büyük Türkçe Sözlük
3.) Şemseddin Sami: Kâmûs-ı Türk-î
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.