Tarihini bilen insanlar, yaşadıkları topluma ve topraklara derin bir bağlılık duyarlar. Vatan ve millet sevgisinin ne demek olduğunu bilirler. Vefa duyguları gelişir.
Bugüne kadar, bazı şeylerin hakkını tam anlamıyla verdiğimizi söyleyemeyiz. Mesela, şehirlerin caddelerine, parklarına, kültür merkezlerine Aliya İzetbegoviç ismini veriyoruz ama Balkan edebiyatı ile ilgili yayınlara gereken ilgiyi göstermiyoruz.
Neredeyse her şehirde bir meydana Başçarşı’daki sebilin bir kopyasını inşa ediyoruz ama Balkan tarihine, siyasetine ve bu ülkelerdeki gelişmelere gereken ilgiyi göstermiyoruz.
Sadece heyecanın yeterli olmadığı, bu heyecanın bilgiyle takviye edilmedikçe geçici olduğu, bilinen bir gerçektir.
Bir de bu: Emek israfı hayli yaygın. Liyakat ve ehliyet gibi değerler, ilişkilerin gerisinde kalıyor. Artık, yapılan işlere değil, kurulan ilişkilere dikkat ediliyor. İlişkileriniz sağlamsa, işinizi iyi yapıp yapmadığınızla ilgilenen pek yok. Durum bu olunca, işinin hakkını verenler, hakkını alamaz oluyor.
İsmet Özel’in “titizlik, ahlakın ta kendisidir” sözünü ilke edinip işinizi özenle ve ahlakla yapmak istediğiniz vakit, şanslıysanız “yavaş olmakla” değilseniz “abartmakla” itham ediliyorsunuz.
Malum: Bıçak, cerrahta şifa, katilde ölüm dağıtır. Cerrahlar, dikkatli ve rikkatli çalışmak zorundadır. Katillerin böyle bir mecburiyeti yoktur.
Gördüğümüz: Söz, yerli düşünürlerin, milli zihinlerin elinden alınıp yersiz ve yeteneksiz ama ilişkileri kuvvetli kişilere verilmiştir.
İthal isimlerden, yerli fikir çıkmaz. Bu tür kişilerden sağlıklı fikirler, parlak çözümler, merhem olacak çareler beklemek, yaz ortasında kar yağmasını beklemek gibidir.
Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ayhan-demir/balkanlar-kime-emanet-29708.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.