• İstanbul 14 °C
  • Ankara 17 °C

Ayşe Şener: Kitap okumak bizi bozar

Ayşe Şener: Kitap okumak bizi bozar
Koca yaz bitti. Saz bitmedi gitti. Saz susmasın tamam. Fakat okumak neden bu kadar "sıkıcı" olsun ki...
Bu yazıyı içime kaydettiğim kaç tip kaleme aldı bilmiyorum. Kitap okumayanların hayatı, hayat okumayanların da kitabı ve aslında her ikisini de karşılaştırmalı olarak okumalarını dilediğimin yazılı resmidir.
 
...
 
"Boşver"en dolu alamaz. Biliyoruz. Olsun. Boşveer, kitap mitap okumayalım. Bizi sıkar kitaplar. Kitap okumak bizi bozar anadın mı... Uzun uzun cümleler. Edebiyatlar. Aklı baştan alan duygusallıklar. Kalbi kaçıran makaleler. Soğuk akademik dil. Mesajları alan insanların kendilerince mesajları. Bir nevi ikinci el mürselat... O da ne? Neyse ne. Hoş kelimeymiş yine de...
 
Fakat evrenin sayfalarıda mı sıkıcı? Şu çizgiler, bu renkler... Biz sıkılmayalım diye sürekli bir değişim, dönüşüm, oluşma, olgunlaşmalar, olumla ölüm arasında elele adeta halay çeker gibi, bir folklor oyunu gibi yaşatılan bu hayat devinimleri... Büyük laflar ediyoruz bakın dikkatinizi çekerim. Bunların sıkıcı ve okumaya değer olmadığını söyleyemeyiz şimdi Allah için. Bizde yalan yok anadın mı...
 
Hayatta, -sade kitabı, hep kitabı değil- bize gönderilip duranları okuduğumuzda bazen kitap okuyanları bile solda sıfır bırakabiliriz. Daha essah bir okuma biçimidir, hayatı okumak. Kitabı, kitaptaki mürselatı, gönderilenleri okurken; yaşamak için okursun. Hayatı yaşayarak okursun. Hayat üniversitesi dediğimiz şey tam da bu işte. Ölünce mezun olunuyor ama olsun. Zor karne marne işleri.
 
Tabiat; kapısı bize daima açık, çayı ocakta kısmetini bekleyen bir ev gibidir. Teklifsizligi telkin eder, duvarın, şehrin aksine. Küçücük, sıvalı, boyalı salak bir duvar "Şşşt! Atlama!Sakın!' derken, koca dağ "Aşkolsun, durma zıpla, tırman!' der mesela...
 
Madem kitap okumuyoruz. Madem sıkıyor, bozuyor bizi kitap. İmkanımız varken, tabiatı en küçük unsurlarıyla müşahedeye, onu çocuklarından, bebeklerinden, tohumlarından izlemeye, onunla tanış olmaya çalışmayalım mı? Onun ne kadar kimlikli, kişilikli olduğunu görerek kimliğimize kişilik katmayalım mı? O tanrısal duruşundan utanıp biz de sorumluluğa, işe-güce, hayata kalkmayalım mı mesela.
 
Yemin ederim şair yapacak bizi bu serili, bu koca sayfalar...
 
Allah'ın bir kedisini bile okusak büyük bir kitap okumuş gibi olmazsak ne olalım? Adam olmayacağımız kesin de, ne olacağımızı bilemedik şimdi.
 
Kuş dilini bilene selam olsun. Mesela kedi dilini çözdük biz bu büyük serili kitabı okurken. Bir kaç örnek verelim mi? Az namussuz değil bu meretler. Mesela. miyak: o kedinin muziplik dininin muntesibi olduguna alamet. O miyak var ya, o miyak: " Abim, ablam sen et edecegini... ben ediyorum zati." anlamında...
Bu haber toplam 597 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim