Başkentin kötü ezberini bozan kitap: Ömrüm Ankara

Başkentin kötü ezberini bozan kitap: Ömrüm Ankara
D. Mehmet Doğan’ın “Ömrüm Ankara” kitabı; “yoktan varedilen başkent” ile “mabedsiz şehir” ikilemi arasına sıkışan Ankara’nın “mutedil” bir anlatımla ele alındığı birikim ve perspektifiyle dikkât çekiyor.

Taceddin Ural

Merhum Necip Fazıl, “Dükkânları seyrek ve yapıştırma, asfaltı ham ve göstermelik Yenişehir muhitiyle Amerikalı bir sinema kumpanyasının bir günde kurabileceği, ‘Ben de yapabilirim’ iddiasının özenti planından öteye geçmeyen, içten oluş yerine dıştan oldurmaya çabalayışın kısır gayretini ihtar eden bir şehir” der Ankara için. Türk dostu Fransız edebiyatçı Claude Farrere da, “Ankara çirkin bir şehirdir. Zira, yapıcının ihtirası dev çerçeveler içinde. Bu ihtirası bir tarafa bırakalım ama günün birinde bunun ne mükâfatını görür? Ne işe yarar? İlk netice; estetik meydanda… Kısacası yeni Ankara’yı zevksiz, ruhsuz insanlar yapmış” diye yazar. Cumhuriyet döneminde “muhafazakâr” duyuş ve düşüncelerle Ankara’ya bakanların çoğu da, Kısakürek ya da Farrere’ın düşüncelerini paylaşan; dahası, daha da ileri giden mütalaaları serdetmişlerdir Ankara için.

Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan’ın yeni çıkan kitabı Ömrüm Ankara’yı okurken, yazarın 40 yıl öncesinden başlayarak yazarlık sürecindeki pek çok kitabında var olan “Cumhuriyet’in merkezi Ankara’ya bakışı”ndan izler elbette görülüyor. Bu normal. Zirâ, yukarıda da zikredilen “bu bakış”ı inşa eden isimlerden birisi D. Mehmet Doğan. Onun “kült kitabı” Batılılaşma İhaneti’ni okumayan – 2015’de bile – çok az “muhafazakâr, İslâmcı vardır. Başta Batılılaşma İhaneti olmak üzere Doğan’ın düşünce / kitap izleğinde de; Ankara’da, belki daha doğru bir ifadeyle “Başkent”te sembolleşen Batıcı, Batılı, muasır ve gide gide bu topraklara yaban bir anlayışa - en hafif tabiriyle - bir “yan bakış” vardır.
Sağlam kitaplar, ezber bozucudur bir yanıyla. Ömrüm Ankara da, bizatihi yazarının uzun yıllarda kafamızda oluşturduğu ön kabulleri, yine aynı yazarın şöyle bir sarsmasına, “Bak bunlar da var” demesine yol açıyor. Belki 12 Eylül öncesinin sert siyasî vasatında veya ancak 90’ların başında zeminini bulabilen “Batıcılar’la hesaplaşma” pratiğinde ya da 28 Şubat’ın “ağır militarist ve çağdaş yoğun aura”sında bir yere oturan, işlev gören sert, köşeli değerlendirmeler; Ömrüm Ankara’da yerini daha mutedil bir “Cumhuriyet Ankara’sı” yaklaşımına bırakıyor. Türkiye’nin; son 13 yılda, seçeniyle seçileniyle yan yana oluşturduğu “normalleşme” paradigmasıyla, bu yolda kâtettiği mesafelerle birlikte düşünüldüğünde, bu tercih gayet isabetli görünüyor.

İSTANBUL’UN FETHİ’NİN ‘MANEVÎ LOJİSTİĞİ’

“Ankaralı’, 1923 öncesine ait bir kavramdır, sonrasında Ankara’ya gelenler ‘başkentli’ olarak adlandırılabilir. ‘Başkentli’, Ankara’da yaşar, yer yurt tutar, fakat şehrin gerçek tarihi, kültürü ve hayatı ile ilgilenmez. Ankara’ya bu bakımdan, ‘sakinlerinin en az tanıdığı şehirdir’ desek yanlış olmaz” diye yazan D. Mehmet Doğan; okuyucuyu az tanıdığı alana, Ankara’nın manevî, kültürel ve tarihî dokusuna götürüyor. Ehil bir rehber önümüze düşmüş, Ankara’ya dair ezberlerimizi bozuyor.

Öncelikle eser; adıyla sanıyla Ankara’ya dair olmasına karşın, Ankara ile İstanbul arasındaki “manevî irtibat”ı vukufiyetle ve şaşırtarak anlatıyor. Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri’nin merkeze alındığı bu anlatımda, pek çok şey var. O devrin şartlarında meşakkâtli bir Edirne yolculuğu yapan Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri’nin, Saray’daki bebeğin kulağına ezanla adını koyması meselâ. Hacı Bayram’ın, “Sen Fatih’sin, senin adın Fatih” diye kulağına konuştuğu bebek, Fatih Sultan Mehmet. Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri’nin, II. Murad’a, “Senle ben görmeyiz ama şu beşikteki çocuk ile bizim Akşemseddin İstanbul’u alacaktır” deyişi keza.
İstanbul’un “Manevî Fatihi” Akşemseddin’in Ankara günleri ile Bayramîler’in – ki, 20 bin civarında bir mevcutla yeni başşehre giderler - İstanbul günleri, Fatih’in fetih sonrası Ankara’da Hacıbayram Mahallesi sakinlerine vergi muafiyeti getirmesi de, Ömrüm Ankara’daki diğer “İstanbul’a müteallik” detaylardan.

D. Mehmet Doğan, kitabında “yoktan varedilen başkent” ile “mâbedsiz şehir” sloganları etrafında yaşanan ve yaşatılan kıyasıya kavgaya da değiniyor. Doğan, iki yaklaşımı da problemli bulduğunu şu satırlarla anlatıyor: “Bizce; böyle Ankara övgüsü yapanlar, gerçekte Ankara’nın dostu değiller. Çünkü Ankara olmayan bir Ankara’dan bahsetmektedir onlar. Diğer taraftan, Ankara olmayan / olamayan bu Ankara’dan memnun olmayanlar da, Ankara’ya pek hoş nazarlarla bakmazlar. Ankara, ne reklamcılarının ne de karşıtlarının Ankara’sıdır aslında.”

BİR ANKARA ŞEHRENGİZİ

Ankara’nın bir ilçesinde doğmuş, Ankara merkezde neredeyse 60 yılını geçirmiş, şehrin kimliğini koruması için bir şehir plancısı gibi çalışmış, bu cümleden merhum Âkif’in İstiklâl Marşı’nı yazdığı Taceddin Dergâhı ve çevresini âdeta yıkım ekiplerinin elinden çekip almış, İstiklâl Marşı Bahçesi / Parkı projesini hazırlayıp, hayata geçirilmesine vesile olmuş, kitaplarında, köşe yazılarında, röportajlarında, konferanslarında sözü sık sık Ankara’ya getirip “hayırhah bir hemşerilik” göstermiş D. Mehmet Doğan’ın Ömrüm Ankara’sı, “kitap gibi kitap” özetle. Usta bir edebiyatçının; kişisel tanıkları, tarih - kültür rotalı şehiriçi seyahat şahitlikleri ve orijinal, esaslı, kapsamlı okumaları eşliğinde ortaya çıkan Ömrüm Ankara’ya, Divan edebiyatımızın unutulan verimlerinden birisi olan “Şehrengiz”in günümüz versiyonu da denebilir.

Ömrüm Ankara; yarım asırdır bu milletin, bu ülkenin, bu devletin meselelerine kafa yoran bir fikir adamının, zor zamanlarda daha çok ve yüksek perdeden konuşup, yazıp, duruş sergileyen bir aksiyon adamının, bir yetkin edebiyat adamının “usta işi” tarifini de geride bırakan bir çalışması. Ankara›yı; görünen ve gösterilen bildik Ankara›nın ötesine geçerek, şehrin binlerce yıllık özünü, ruhunu kavrayarak anlatmak gibi zor bir işin üstesinden gelmiş bir Türkçe dostunun, hem muhtevasıyla hem de tasarımıyla pırıl pırıl parlayan eseri olmuş Ömrüm Ankara.
Velhasılı kelâm; çoğu “çağdaşlık, aydınlanma” ve benzeri prizmalardan bakılarak “güzelleme kaleminden” yazılmış Ankara kitapları arasında Ömrüm Ankara, farklılığını ortaya koyuyor. Başta Ankara’da yaşayanlar olmak üzere, bu şehre dair “bir şeyler bildiğini” söyleyenlerin, daha doğrusu sananların acilen temin etmesi gereken bir kitap. Başşehrin ruhuna, manasına nüfuz etmenin ve ona haksızlık yapmamanın da bir gereği bu. Birden fazla nesli düşünceleriyle, kitaplarıyla beslemiş, aksiyonerliğiyle yüreklendirmiş, fikriyatı pratize etmiş; hasseten fakirin; hem meslekî hem kitabî çalışmalarında eli hep üzerinde olmuş D. Mehmet Doğan’ın Ömrüm Ankara’sı için daha fazla mütalaada bulunmak müeddep olmaz.

Kitabın künyesi:

Ömrüm Ankara
D. Mehmet Doğan
Yazar Yayınları
Aralık 2014
368 sayfa

Yeni Şafak

Bu haber toplam 3308 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim