• İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C

Batı’nın bilinçaltı portresi Batı Düşüncesi'nde

Batı’nın bilinçaltı portresi Batı Düşüncesi'nde
Kasım Küçükalp ve Ahmet Cevizci, 'Batı Düşüncesi'nde günümüzün Batı dünyasının davranışlarını anlamlandırma ve temellendirme yolunun açılması noktasında oldukça etkili bir işe imzalarını atmışlar. İsmail Özcan yazdı.

Adına bilinçaltı denilen muamma, çoğu zaman günlük hayatımızda ve ikili ilişkilerimizde göz önünde bulundurmayı unutsak da, insan davranışlarının ve reflekslerinin illî dayanaklarını bünyesinde muhafaza eder. Bilinçaltı, düşünsel dünyamız ile davranışlarımız olmak üzere iki faklı yansıması olan bir aynadır. Kasım Küçükalp ve Ahmet Cevizci hocalar, İSAM Yayınları’ndan çıkan Batı Düşüncesi adlı çalışmaları ile günümüzün Batı dünyasının davranışlarını anlamlandırma ve temellendirme yolunun açılması noktasında oldukça etkili bir işe imzalarını atmışlar. Çünkü Batı Düşüncesi, bilinçaltı dediğimiz aynanın düşünsel boyuttaki yansımasına değiniyor. Bu boyutu Batı’nın klasik döneminden çağdaş dönemine kadar sebep ve sonuçlarını göz ardı etmeden, illiyet bağını koparmadan inceleme ve detaylandırmaya tabi tutuyor. Bu yönüyle kitap bir bakıma da psikolojik okumalar üzerine kurulu. Böylelikle Batı Düşüncesi, yaptığı tarihi sürece dönük psikolojik okumalar vasıtasıyla okura günümüz Batı’sını daha iyi yorumlama ve eylemlerini daha kapsamlı telakki edebilme fırsatını sunmuş oluyor.

Batı Düşüncesi” adında geçen düşünce kelimesi ile kastedilen nokta, yazarların kendi ifadesi ile ‘Batılı anlamda felsefe yapma ve düşünme tarzı’dır. Yani kitapta Batı’nın klasik dönemden günümüze uzanan felsefi birikimi, zihinsel hareketleri, dünya görüşü gibi hususlar ele alınmıştır. Batı karakteristiğinin yapı taşları klasik dönem, modern dönem ve çağdaş dönem olmak üzere üç başlıkta irdelenmiştir.

Klasik dönemin özellikleri

Eserde klasik döneme dair en dikkat çekici tespit, bugünkü Batı’dan farklı olarak mistik formların ön planda oluşu, hakikatin merkezinde insanın bulunmayışıdır. Yine klasik dönemde dünya görüşünün ve insanın evrende konumlandırıldığı noktanın günümüz Batı’sından oldukça farklı olduğuna vurgu yapılmıştır. Klasik dönemin anlatım konusu yapıldığı bölümde, mükemmel olanın/mükemmelliğin bu dünyaya yakıştırılamadığı, klasiklerin bu yönde ay altı âlem -ay üstü âlem gibi bir tasnifleme getirdiği, bazı ekollerde hakikate giden yolun araştırıldığı gibi bilgilerle karşılaşmak yapılan vurguyu zihninizde netleştirmektedir.

Sokrat’a göre insan ruhunun hakikati madde ile birleşmesinden sonra unutmuş olması, Eflatun’un dünya hayatına yönelik mağara benzetmesi ve ruhun bu dünyada cisimleşme sonucu hapsolduğunu ileri sürmesi, Plüralistler ekolünde hakikate giden yolun araştırılması klasik dönemin zihinsel eğilimini idrak edebilmek açısından kitapta geçen diğer önemli örneklerden. Bununla birlikte Sokrat’ın geçici olandan uzak durma felsefesi,Aristo’nun insan olmanın amacını ‘nefsanî haz ve istekler yerine kalıcı mutluluğu yakalamak’ olarak nitelemesi, Eflatun’un insanın ontolojik yapısına dair akıl, tin/gönül ve iştiha sınıflandırması, mezkûr dönemin zihinsel yapısının İslam felsefesi ile de yakınlık arz ettiğini söyleyebilmek için dayanaklar teşkil etmektedir.

Modern dönemin özellikleri

Modern döneme geçildiğinde Ortaçağ Hıristiyan düşüncesinin temel esasları, tanrı tasavvuru ve dünya görüşü açısından bakıldığında antik Yunan felsefesi ile prensipleri dolayısıyla hafife alınmayacak bir ayrışma içinde olduğu aktarılıyor. Antik dönem felsefesinin ‘evreni yaratmış olan ancak sonrasında hiçbir müdahalede bulunmayan tanrı’ anlayışının genel olarak kitaplı dinlere mensup insanların felsefeye mesafeli tavır takınmaları sonucunu doğurmuş olması, bahsi geçen ayrışmaya temel olarak sunuluyor. Ortaçağ Avrupa’sı da başlangıçta bu minvalde hareket ederken daha sonraları felsefe, Ortaçağ Hristiyan düşüncesi için inanılanı meşrulaştıracak ve din tezini haklılandıracak forma büründürülerek bir araç haline getirilmiştir. Kitaba göre bu tavır, aynı zamanda antik kültürün Hristiyanlaştırılması ideali ile de örtüşmektedir.

Skolastik dönemin baskısı ve dogmalarının sonucunda Rönesans’la birlikte bireysel dindarlık fikri ve dönemin getirdiği bunalıma bağlı olarak seküler bir yapı arzusu zuhur etmiştir, ayrıca mistik metafizik formlardan olanca hızyla bir uzaklaşma söz konusudur. İşte Avrupa’nın bugün vazgeçilmezleri arasına koyduğu sekülarizmin de bilinçaltı yansımalarını, geçmişe dönük nedenleriniBatı Düşüncesi’nde görmek mümkün. Benim çıkarımım, günümüz Avrupa’sının sekülarizm ile mevcut sıkı ilişkisinin refleksif bir vakıa olduğudur. Kanaatimce sekülarizm bir tepki ideolojisi ve tecrübelerden yola çıkılarak hazırlanmış geleceğe yönelik bir ön sözleşmedir.

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/21648/batinin-bilincalti-portresi-bati-dusuncesinde.html

Bu haber toplam 1017 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim