• İstanbul 14 °C
  • Ankara 17 °C

Batısızlaşan Batı!

D. Mehmet DOĞAN

Batılılaşma bir zamanların büyülü kelimelerindendi. Öncesinde “garplılaşma” vardı.

Avrupa’nın dünyaya hâkim olduğu, sömürgeciliğin zirve yaptığı dönemde bu güç karşısındaki konumumuzla ilgili bir kavramdı bu. Biz Batı karşısında mağlubiyete giden bir eğri çizmiştik. Olağan mağlup tavrı, galibi taklit etmektir. Modernleşme ihtiyacı yalpalamalara, toptancı yaklaşımlara, hatta ihanete varan iradesizliklere yol açtı. Tanzimat batılılaşması, o dönemde yetişen Namık Kemal gibi aydınlar tarafından da eleştirildi.

Abdülhamid, batılılaşma konusunda daha sâlim bir yol tuttu. Onun uygulamalarını batılılaşmadan çok modernleşme olarak görebiliriz. Türkiye’nin modernlik altyapısı Abdülhamid döneminde oluşturuldu. Makul, mantıklı, şartlara bağlı bir modernleşmedir bu. Şekille değil, özle ilgili bir yenileşme yani. Cumhuriyet döneminde Abdülhamit aleyhdarlığının temelinde onun başarısızlığı değil, başarısı vardır. Cumhuriyet makul, mantıklı ve çatışmasız modernleşme yerine batı taklitçiliğini, çatışmacılığı öne çıkardı. Batı kıble edinilmişti, Atatürk heykellerinin yönü batıya dönük yapılırdı, batılılaşma eleştirilemezdi. Mümtaz Turhan 1950’lerin sonunda batılılaşma eleştirisi yaptığı kitabına Garplılaşmanın Neresindeyiz? adını koymuştu. Ancak yanlış batılılaştığımızı iddia edebiliyordu. 

Batılılaşmayı devlet ideolojisi olduğu zaman eleştiren bir isim Nureddin Topçu’dur. Daha 1939’da Hareket dergisinin ilk sayısında şunları yazar: 

“19. asrın milliyet avrupasını yaşatıcı kuvvetlerin başında büyük sanayi bulunmaktadır ve büyük sanayiin 20. asırda kazandığı rakipsiz hâkimliği, zümre istibdadını hazırlayan gayesi her şeyi tanımaktan ibaret olan 19. asrın idealsiz müsbet ilimciliği olmuştur. Müsbet ilim ruhî ve ahlâkî kıymetlerle insanlık içinde bir Rönesans yaratacak yerde Avrupa milletlerinin insanlığı gittikçe daha mükemmel ve teminatlı şekilde istismar edebilmeleri için asrın hammaddeleri üzerindeki sarsılmaz saltanatını temin etti.” 

Nureddin Topçu, “Rönesans hareketleri” başlıklı bu yazının devamında, Avrupa’nın bu haliyle insanlığı kucaklıyacak bir rönesans yapamayacağını belirtiyor ve Avrupa mütefekkirlerinin her sene yaptıkları felsefe kongrelerinde “insanlığa karşı Avrupa’nın kendini haklı gösterebilir şekilde daha kuvvetli olmasını temin edecek çareler araştırıyorlar” diyor. 

Bu bahse niye girdik? 

15-17 Şubat’ta toplanan “56. Münih Güvenlik Konferansı”nın 2020 Raporu’nun hâkim fikri Batı’sız bir dünyanın geleceğiyle ilgili kaygılar imiş. “Dünya daha fazla Batı’sız hâle geliyor. Daha da kötüsü, Batı’nın kendisi de daha az Batı’lı hâle gelebilir” deniliyormuş…

Avrupa hâlâ ekonomik olarak güçlü, siyasi kurumları oturmuş, fakat artık dünyanın güç merkezi konumunu kaybetmiş durumda. Yeni güç merkezleri ile de rekabet hususunda sıkıntılar var. Sömürüden kaynaklanan iktisadî eşitsizlik, sanayileşmenin doğurduğu küresel ısınma gibi konularda Avrupa’nın sonuç doğurucu bir tavrı yok. Mülteci meselesine yaklaşımları çözüm odaklı değil. Kendini kurtarmaktan başka biri şey düşünmeyen bir yapı kimi kurtarabilir ki? 

Diğer taraftan “Avrupa değeri” olarak öne sürülen liberal demokrasi, insan hakları, serbest piyasa temelli iktisadî yapı ve milletlerarası kuruluşlar aracılığıyla sürdürülen iş birliğine bağlılık gibi hususlarda son yıllarda ciddi aşınma söz konusu. Avrupa güçle yapamadığını bu değerleri öne sürerek yapabilecek konumdan da uzaklaşıyor. İngiltere’nin ayrılmasından sonra Avrupa Birliği’nin geleceğinde belirsizlik var. Avrupa içinde insan hakları ihlalleri ciddi boyutlarda. Irkçılık, yabancı düşmanlığı yükselişte… 

Bu Avrupa resmi artık kimseye itimat telkin etmiyor. Avrupa’nın kendisi dahi kendine güvenini kaybediyor. Geleceğin dünyasında Avrupa ne ölçüde belirleyici olacak? Meselelere Avrupa merkezlilikten uzaklaşmadan bakan bir Avrupa’nın dünyada güçlü bir rol oynaması artık mümkün görünmüyor… 

25.02.2020-Karar

Bu yazı toplam 246 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim