• İstanbul 22 °C
  • Ankara 18 °C

Batman yazıları 2; İki sembol köprü: Hasankeyf ve Malabadi

D. Mehmet DOĞAN

Kitap okuyan bir valinin varlığı ve Millî Eğitim Müdürü’nün ilgisi Batman’ı farklılaştırıyor. 20 kadar yazar İstanbul’dan, Ankara’dan, Bursa’dan Batman’a geliyor. Burada epeydir göremediğimiz birçok dostumuzla beraberiz. Hemen hatırıma gelenler: Metin Önal Mengüşoğlu, Mustafa Özçelik, Nurullah Genç, İbrahim Eryiğit, Vural Kaya, Abdurrahman Adyan, Ali Erkan Kavaklı, Bestami Yazgan...

Yazarlar liselerde gençlerle buluşuyor. Arta kalan zamanlarda çevre gezileri yapılıyor. Biz eski göz ağrımız Hasankeyf’e gitmek istedik önce. Tam da Anadolu’da eşi benzeri bulunmayan bir mimarî eser olan Zeynel Bey kümbetinin taşınacağı haberlerini okuduğumuz günlerde buralardayız. Yaklaşık altı asır önce yapılan türbenin yürütülmesini içinde yatan zâtın kerametine mi yormalı? Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, namı diğer “Hasan Padişah”ın oğlu Hasankeyf Beyi Zeynel, Otlukbeli muharebesinde vefat edince, buraya Türkistan tarzı, alt kısmı taş, üstü tuğladan bir türbe yaptırılıyor. Bu silindir şekilli türbe, firûze, mor, kahverengi, siyah ve beyaz mozayik çinilerle kaplanmıştır. Çini mozayikle yazılan Allah, Muhammed, Ahmed ve Ali isimleri kümbedin duvarında altı asırdır okunuyor.

Sanat eserleri insanlık mirası. Bu türbenin ilk zamanlar çok ziyaretçisi var mıydı? Pek sanmıyoruz. Fakat 5 asır sonra ziyaretçi sayısında büyük artışlar olduğunu söyleyebiliriz. Dünyanın dört bucağından bu sanat harikasını görmek isteyenler hesaba gelmeyecek kadar çoğalmıştı.

Bizim onu ilk görüşümüz, 1983’de Kaybolan Şehirler dizisini çekerken olmuştu. Önce Hasankeyf kalesini, sonra karşı yakasında Dicle kenarındaki bu türbeyi ziyaret etmiştik. Metruktu, harabeye yüz tutmuştu, temmuz sıcağında keçilerin dinlenme mekânı olmuştu...

Keramet Zeynel Bey’de mi, yoksa bu Anadolu’da tek örnek mimarî miras eser de mi?

Akkoyunlu Zeynel Bey olmasa, bu dünya mirası türbe olmazdı...diyerek keselim.

Zeynel Bey türbesi Hasankeyf’deki tarih tabakalarının en sonuncusunun sembolü. Öncesinde Eyyübî eserleri, Artuklu eserleri var. Daha öncesi de var elbette. Fakat artık elle tutulur, gözle görülür durumda değiller.

Batmanın köprüleri

Batman Çayı, Batman şehrinden kadim elbette; şehrin ismi de buradan alınmış olmalı.  Hani Evliya Çelebiye göre, iki boynuzlu İskender’in suyundan içtiği “Nehr-i Batman”. Evliya, bir defasında da “Nehr-i zülâl Batman” (saf, tatlı sulu Batman nehri) der.

Siirt’in batısından kaynayan sular daha sonra başka dereleri de bünyesine alarak 120 kilometrelik bir yolculuktan sonra Dicle’ye kavuşuyor. Bu çayın üzerindeki Silvan’a yakın köprü, döneminin mühendislik harikası. Artuklu Timurtaş bin İlgazi tarafından 1147 yılında yaptırılmış. Eni 7 ve uzunluğu 150 metre. Kilittaşının su seviyesinden yüksekliği 19 metre. Sonradan yakınındaki köye nisbetle “Malabadi köprüsü” olarak adlandırılan bu yapı, görünüş ve açıklık itibariyle Mostar köprüsü ile kıyaslanabilir belki. Mostar’ın su seviyesinden yüksekliği daha fazla. Malabadi Köprüsü, dünyada taş köprülerin en geniş kemerlisi olarak biliniyor.

Evliya Çelebi, Osmanlı mülkündeki Mostar, Çekmece, Geyve, Osmancık, Vişegrad gibi büyük cisr(köprü)ler arasında sayıyor “Batman cisri”ni. Başka bir yerde, Edirne’de Mihal Bey köprüsünü anlatırken “Batman köprüsü ve Mostar köprüsü kadar tâkları âli (yüksek)” değildir diyor.

Evliya Çelebi, “Cisr-i Batman-ı ibretnüma” (ibret verici Batman köprüsü) olarak nitelendirdiği bu yapıyı Seyahatname’sinde muhtelif vesilelerle anıyor.

“Nice yüz cisr-i ibretnümalar (ibret verici köprüler) vardır, amma bu cisr-i Batman binası ve tarzı tavrı ve vaz’-ı esası (konuluş esası) ve kadd u kamet (boyu ve bosu) ü metaneti (sağlamlığı) bir cisrde (köprüde) yoktur. Bu nehr-i azimin (büyük nehrin) bir tarafı kayadır, bir tarafı rimal (kum)dirÜstad-ı benna (yapı ustası) bu nehr-i mecnûn (deli nehir) üzre bir göz cisr (köprü) olmakdan gayri ilaç (çare) yoktur” diyerek yapmış.

“Gerçi diyar-ı Hersek’de Mostar köprüsü de bir gözdür, amma bu cisr-i Batman hendese-i batmanda gayet ağır mosttur.”...O kadar yer gezdim “Böyle mehib (heybetli) ü mahuf (korkunç) kantara (büyük köprü) görmedim.” “Hasılı kelâm, bu cisrin midhatinde (övgüsünde) lisan kasır (eksik) ve kalemler kâsir(kısa)dir.”

Tohma çayı üzerindeki Kırkgöz köprüsünü anlatırken de “Batman cisri ve Kasankeyf pülü (köprüsü) kadar âli değildir” der Evliya Çelebi.

Malabadi bugün Batman ilinin sınırları içinde değil, fakat Batman çayının üstünde olması onu Batmanla ilgili kılıyor. Fakat bir başka Artuklu köprüsü var ki, o Batman sınırları içinde. Hasankeyf’de, Dicle üzerinde ancak devasa ayakları günümüze ulaşabilen muazzam köprü. Evliya Çelebi onu da şöyle anlatıyor:

“Hısn-ı Keyfa’da nehr-i azim Şat üzere bir cisr-i azim vardır kim diller ile tâbir ve kalemle tahrir olmaz, amma deryada katre ve güneşde zerre kadar tavsif edelim.” Hasankeyf’de büyük Şat nehri üzerinde bir büyük köprü vardır ki, dillerle anlatılılıp kalemle yazılamaz, ama denizde damla ve güneşte zerre kadar tarif edelim. Evvela bu büyük köprü öyle bir benzersiz büyük köprüdür ki, kemer örtüsüne insan gözü zorlukla bakar. Mimarî ilminden haberdar olanlar, tam bir dikkatle baksa şaşırarak hayran kalır.

Evliya Çelebi, bundan sonra Mostar köprüsünden başlayarak Osmanlı ülkesindeki büyük köprüleri sayıyor. Bu arada Batman köprüsünü de zikrediyor. Daha nice köprüler görmüştür, amma Hasankeyf köprüsü seyri gereken ibret verici bir köprüdür. Bu köprünün kemerleri yanında Sasanilerin başkenti Medayin’deki kisra takı sıradan bir kemerdir.

Evliya Çelebi, bölgedeki iki köprü ile ilgili bir usta çırak efsanesi naklediyor. Batman köprüsü daha önce yapılmıştır, Turan Şah Hasankeyf köprüsünü, Batman köprüsünün mimarının şakirdine (çırağına) inşa ettirmiştir. Bu köprü inşa edilirken Batman köprüsünü yapan üstad çırağının eserini görmek istemiş, bu muazzam yapıyı görünce de kıskanmış. Çırağının yaptığı köprünün kilit taşına gece vakti bir tulum “yedi yıllık Argana sirkesi”ni dökmüş, keskin sirkenin tesiriyle köprünün kemer kısmının en üst bölümü nehire dökülmüş. Bundan sonra çırak ne kadar kemeri tamamlamaya çalıştıysa da muvaffak olamamış, bu açıklığı ahşapla kapatmış, hâlâ da bu kısım tahta imiş.

Evliya Çelebi daha sonra gördüğü bütün büyük köprüleri bu iki köprü ile kıyaslar. Hasankeyf köprüsünü öve öve bitiremez. Bugünün gezginleri yüzlerce yıl sonra bu azgın nehre direnen dev ayaklarının cesametini görüp hayretlerini gizleyemezler.

imag0938-001.jpgimg-20170421-wa0065.jpg

Bu yazı toplam 1538 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim