• İstanbul 16 °C
  • Ankara 18 °C

Bilal Sambur'dan: İslam ve hayat ilişkisi

Bilal Sambur'dan: İslam ve hayat ilişkisi
İslam, hem Müslümanlar hem diğer insanlar tarafından yoğun bir şekilde tartışılan bir dindir. İslam, şiddet, modernite, Batı, DAİŞ, cihat, kadın, devlet gibi konular arasındaki ilişki yoğun olarak konuşulmaktadır.

.İslam, yoğun bir şekilde tartışılmasına rağmen, İslam ve hayat arasında sahici ve sahih bir ilişkinin nasıl kurulacağına dair başarılı bir perspektif ve pratik ortaya konmuş değildir. İslam ve hayat arasında sahih bir ilişkinin nasıl kurulacağı, sadece Müslümanların sorunu değildir. Bütün insanlığın kaderi, İslam ve insanlık arasında  kurulacak ilişkinin  niteliğine bağlıdır. Günümüzde insanlık, İslam’la kuracağı ilişkinin niteliği konusunda ciddi bir çaba sarf etmelidir.

İslam, insanlar arası ilişkiyi nasıl bir anlayışla ele almaktadır sorusu önemlidir. Günümüzde din, dil, mezhep, kültür, örgüt ve ideoloji gibi aidiyetler,  bütün insanları Allah’ın eşit kulları ve Adem’in çocukları olarak gören anlayışın önüne geçmiş bulunmaktadır. İnsanlar, kabilelerini, ırklarını, kültürlerini ve  tarihlerini fıtri aidiyetlerinin önüne geçirmiş durumdadırlar. Kimliklerimiz, birer fanatizm kaynağına dönüşmüş durumdadır. Suriye’de Arap, Nusayri, Sünni, Türkmen, Kürt, Asuri gibi kimlikler,  barış içinde bir arada yaşamak yerine, birbirini yok etmenin tek çıkış yolu olduğuna dair bir anlayışı içlerinde barındırmaktadır. Kimlikleri çatıştıran  aidiyetler fanatizmi, İslam’ı kendisi için meşrulaştırıcı bir araç olarak kullanmaktadır. İslam, hiçbir kimlik fanatizminin aracı olamaz. İslam ve hayat arasında sağlıklı bir ilişki kurmak için, İslam’ın yapay kimliklerimizi besleyen  bir araç olmaktan çıkarılması gerekmektedir.

İslam’ın  dünyaya dair açık olarak niteleyebileceğimiz  yaklaşımı iyi anlaşılmalıdır. Allah, bütün dünyayı insan için yaşam alanı olarak yaratmıştır. Bütün dünyayı Allah’ın kendisine  sunduğu  büyük bir nimet olarak görmek yerine, günümüzde insanlık  dünyaya tahakküm edilecek bir  olgu olarak bakmaktadır. Dünya, insanın hakim kurması gereken bir yer değildir. Dünya üzerinde  küresel hakimiyet kurmak gibi amaçları gerçekleştirmeye çalışmak, yıkım ve kandan başka bir sonuç üretmemektedir. İslam, insanın dünyayı imar ve inşa etmesini istemektedir Aleme nizam vermek veya din adına dünyada egemenlik kurmak  tehlikeli bir  illüzyondur. İslam, insanın dünyaya değil, kendisine nizam vermesini, kendisini değiştirmesini ve geliştirmesini istemektedir. DAİŞ, gibi bir çete, dünyaya nizam vermeyi kendilerinin kutsal görevi ve hakkı olarak görmektedirler. Ancak DAİŞçiler, dünyayı değiştirmek için her türlü barbarlığı işlerken kendilerini değiştirmeyi unutmaktadırlar. İslam, dünyevileşme karşıtlığı adına dünyayla savaşan bir  ideoloji haline getirilemez.

İslam, hayata  hakikate şahitlik tecrübesi olarak bakmaktadır. Hakikate şahitlik etmek ile hakikat adına hayatı yok etmek arasında çok ciddi fark vardır. Şahitliği,  ölme ve öldürmeye indirgemek büyük bir saptırmadır. Şahitlik, hakikati yaşama ve yaşatmadır. Şahitlik kavramının hayatla birlikte ele alınması gerekmektedir. Şehitlik ve şahitliğin, Kaide, Taliban ve DAİŞ gibi örgütlerin elinde bir ölüm teolojisine indirgenmesi büyük bir  yanlışlıktır.

Devamı için: http://www.milatgazetesi.com/Islam-ve-hayat-iliskisi/72174#.VeBSm_ntmko

Bu haber toplam 1144 defa okunmuştur
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim