Yeni Şafak Kültür Sanat Servisi şefliği yıllarımda Mustafa Kutlu da köşe yazarımızdı. (Bugün hala aynı gazetede yazıyor.) Gazeteye her geldiğinde muhakkak servisimize uğrar, sigarasını yakar, dostumuz Mehmet Şeker’in ısmarladığı çaylarımızı yudumlarken, ‘Bedirciğim, geçen biriyle röportaj yaptın, müziğe dair enteresan şeyler anlatmış. Neşet Ertaş’ın ‘Leyla’ türküsünü rock tarzında yorumlamış ya... Dinledim onu… İyi bir albüm, lakin Leyla’yı güzel okuyamamış. Sinek vızıltısı gibi kalmış. Beğenmedim. Neşet Baba’nın Leyla’sı, nerde onunki nerde...’ deyiverirdi.
Bu örneği niçin verdim? Mustafa Kutlu takip ederdi; Adımlarınızı izler, etrafta ne olup bitiyor gözlemler, yeri gelir över, icabında eleştirirdi. Çoğu yönetmenimizin bile gelmediği İstanbul Film Festivali’nde film izlerken de görürdüm onu. Ressamdı. Fırçasından çıkan birkaç eseri Dergah Dergisi’ndeki ofisinde asılıydı. Pastoral hikayeler gibiydi resimleri, desenleri...
HELE DUR AĞACA BAK!
Yine bir gün Kanal 7’nin Reşitpaşa’daki binasına doğru birlikte yürürken, aniden kolumdan tutup ‘Dur’ dedi. Başını göğe dikmiş bir ağaca bakıyordu… ‘Hey mübarek ne kadar görkemli bir ağaç.’ Kutlu’nun işaret ettiği ağaç öyle heybetli bir ağaçtı ki sanki gökyüzüne erişmek istercesine dal budak salmıştı.
Dikkatliydi Mustafa Kutlu, çevreye karşı, tabiatın seslerine, verdiği ilhamlara karşı rikkat sahibiydi. İnceliklerin insanıydı.
Devamı için: http://www.star.com.tr/yazar/bir-edebiyat-dergahi-mustafa-kutlu-yazi-1148146/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.