• İstanbul 19 °C
  • Ankara 19 °C

Birkaç kitap hakkında…

Ahmet Doğan İLBEY

Gazeteci-yazar Dr. Arslan Tekin vasıtasıyla, Bilge Kültür-Sanat Yayınlarından üç kitap geldi adresimize.

Bu kitaplardan ilki Dr. Arslan Tekin’in hazırladığı “Üç tarz-ı siyaset ve tartışmalar / Yusuf Akçura ve Ali Kemal-Ahmed Ferid- Hüseyinzâde Ali-Vambery ve İsimsizler” adlı kitap. Diğerleri ise Nargiza Sattarova’nın hazırladığı “Ziya Gökalp / İslâm Konulu Makaleleri” ve “Ziya Gökalp / Türkleşmek İslâmlaşmak Muasırlaşmak” adlı kitaplar. 

İsimlerini zikrettiğim ilk kitap seküler Türkçü Yusuf Akçura’nın Kahire’de çıkan “Türk” mecmuasında Türkçülük hakkında yazdığı yazılar ve ona cevap verenlerin yazılarından müteşekkildir. İkinci kitap, Ziya Gökalp’in Yeni Osmanlıcılığı (İslâmcılığı da diyebiliriz), İslâmî müesseseler ve ahkâmlar hakkında yazdıkları hakkındadır. Üçüncü kitap, daha önce okuduğumuz ve 70’li yılların okuyucularının bildiği bir kitap.

Ziya Gökalp’ın seküler Türkçü yönüne âcizane birkaç yazıyla temas etmiştim. Gökalp’in iki dönemi var. Katı bir seküler Türkçülüğünün yanında Osmanlıcılığı ve İslâmcılığı vardır. Fikir hayatının birinci döneminde Gökalp, Osmanlıcılık akımının ve Namık Kemâl’in tesiri altındadır. Bu dönemde temel İslâm ilimlerine ve hususen kelâm ve tasavvuf ile ilgili kaynaklar üzerine yazılar yazmış. Volkan ve Diyarbekir gazetelerinde yayınlanan ilk yazılarında İslâm ilgili fikirleri çoktur.

“İslâm Konulu Makaleler” kitabında yer alan yazılarda “İcma, cemaat, cuma, ehli sünnet vel’cemaat” gibi kavramlardan yola çıkarak, İslâm’ın toplum hayatına dair hüküm bildiren bir din (içtimaî şeriat) olduğunu anlatıyor. Gökalp’e göre “İslâm, Araplar’ı çadırdan, Türkler’i ise, bozkırdan kurtarıp medenî hâle getirmiştir.” 

İçtihat meselesiyle ilgili yazılar yazmıştır. “İçtihat kapısının kıyamete kadar açık kalacağını” ifade ediyor. Pozitivizme de yakın seküler toplumcu Emil Durkheim’i taklit eden Gökalp’i düşünürsek, din, tasavvuf, medrese gibi konularla ilgili yazıları hayli şaşırtıcı... Ona göre; “Batıda bütün kemâlin kaynağı fendir. Oysa, Şarkta da her feyzin membaı dindir... İslâm dini, İslâm devletlerinden önce gelmektedir. Başka memleketlerde dinin menbaı devlet olduğu halde, Ceziret’ül Arab’da devletin masdarı dindir…  İslâm’ın bir cevher-i hakikat olduğunu; gelişmiş bir medeniyet oluşturmak için İslâm’ın tek başına yeteceğini; bunun da içtihad merkezleri olan medreseler vasıtasıyla gerçekleşeceğini yazıyor.  Osmanlı devletinin geri kalmışlığının sebebi medreselerdeki eğitimin duraklamasından ileri geldiğini,  dinî cehaletin olduğu yerde istibdatın olacağını ve İslâm medeniyetinin olduğu yerde ise hürriyetin var olacağını söyleyen Gökalp,  içtihatlara açık olan Osmanlı islâmcılığını savunuyor. Tekkeler meselesine de temas ediyor. Tekkelerin kaynağını İslâm’ın ilk yıllarındaki Ashab-ı Suffa olduğunu yazıyor. İçtimaî ve kültürel açılardan son derece faydalı olan bu kurumlardan çoğunun daha sonra eski görevini yitirdiğini ve şeriata ve vahye dayanmayan bazı sapık akımlardan etkilendiğini söylüyor.

İkinci döneminde Batılı toplum şemasından laik / seküler bir Türk toplum nazariyesi ortaya koyan ve görüşleriyle Kemalizm’e destek olan ve fikirlerine katılmadığım Gökalp’ten neş’et ediyor bu yazılar… Bu fikirleriyle yâdedilmesini arzu ederdim. Kader işte… Gökalp deyince ikinci dönemindeki laik-seküler ve “dokuz umdesiyle” Atatürkçü Cumhuriyete tesir eden Gökalp kaldı zihinlerde.

Gökalp’in ilk dönemi yeni Osmanlıcı ve içtihatçı (yenilikçi) İslâmcı yazılarında bugünkü İslâm âlimlerinin çizgisinde görüşler mevcut. Hülâsa ifadeyle şöyle: Dini, bir ümmette mukaddes tanınan bütün itikatların mecmuu (toplamı) şeklinde tarif eden Gökalp, İslâm dinini mukaddes mahiyeti haiz olan bütün ahkâmı, nizamı altında toplayan ve bir inanç sistemi ve bir sosyal sistem, bir ahlak ve eğitim müessesesi olarak görevi daima muhafaza etmiş ve edecektir. İkinci dönemin Batılı seküler toplumcu anlayışını Türklüğe zemin alan Gökalp söylüyor bunları. Trajik bir durum bu…

Gökalp’in bu kitaptaki İslâm konulu görüşlerini merak edenler için bâzı yazıların başlıklarını sunmak istiyorum.  “İslâm terbiyesinin mahiyeti”, “Fıkıh ve içtimaiyet”, “İçtimaî usul-i fıkıh”, “Hüsün ve kubuh”, “Dinin İçtimaî hizmetleri”, “Diyanet ve kaza”, “Din ve Şeriat”, “Cahiliye ailesi ve İslâmiyetin aile hukukunda yaptığı inkılâplar”, “Hilafetin hakiki mahiyeti”, “Hilafetin vazifeleri”

La-dinî ilkeler ve pozitivist eğitim sisteminden teşekkül eden Cumhuriyet devletinin kurucusu M. Kemal’in, “Fikirlerinden istifade ettiğim insan” dediği Gökalp yazmış bu yazıları… Hayat böyle işte; bir kararda durmuyor …

Dr. Arslan Tekin’in hazırladığı kitap ise, Yusuf Akçura’nın 1904 yılında Kahire’de çıkan “Türk” mecmuasında yayınlandığı bâzı yazılar ve cevaplar tıpkıbasımıyla da yer almış.  Kitapta, devrin münevveranından Ali Kemal’in, Ahmed Ferid’in, Hüseyinzâde Ali’nin “A.Turan’i” imzasıyla ve müsteşrik Vambery’nin ve bâzı isimsiz kişilerin Türkçülük konulu yazılarına yer verilmiş. Kitapta Üç Tarz-ı Siyaset makalesinin Osmanlıca metni de yer almış. Bu saha ile ilgilenenlerinin bildiği mevzudur. Osmanlıcılık,  İslâmcılık ve Türkcülük tartışmalarını Yusuf Akcura "Üç Tarz-ı Siyaset" başlığı altında toplamış ve devlet ve toplum projesi olarak orta atmıştı. Bu mevzu çokça yorumlandı. Bu fakir ise Akçura’nın üçlemesini ve Türkçülük anlayışını son derece Batılı zihni şemaya yakın seküler ve “eklektik” bulup tenkit etmişti. Yusuf Akçura'nın üç siyaset yazısında devrin şartları içinde devletin nasıl yekineceği hakkında orta attığı düşüncelerini 1904 yılında “Türk” mecmuasında üç sayı imzasız yayımlanmış. Tartışmalara sebep olan bu makaleye cevap önce gazete idaresinden gelmiş ve "Cevabımız" başlığı altında Akçura ağır tenkit edilmiş. Akçura'nın yol arkadaşı Ahmed Ferid de tartışmaya katılmış. Ardından, Türkçü hareketin  teorisyenlerinden Azerbaycanlı Hüseyinzâde Ali  de "A. Turanî" imzalı bir mektupla düşüncelerini yazmış. “Türk” mecmuasının idarecileri bu mektuba da cevap vermiş. Mevzu uzun… Bu mevzulara ilgi duyanların okuması lâzım.

Üçüncü kitap, başta belirttiğim üzere herkesin bildiği bir kitap: “Türkleşmek İslâmlaşmak Muasırlaşmak”.  Gökalp’in bu başlığı, Akçura’nın üçlü sentezinden mülhemdir.  Prof. Dr. Erol Güngör gibi bu sahanın ustalarının tenkit ettiği bu kitabı, bu satırların sahibi de âcizâne tenkit etmişti. Bâzı fikirlerine katılmasak da kitaplar güzeldir, faydalıdır, dolayısıyla okumak gerek.

Kitap deyince, geçen hafta Kahramanmaraş 6. Kültür Kitap Fuarı’nda kitaplı bir gün yaşadım ve şifa buldum. Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi Standında, Ali Yurtgezen hocanın “Evin Mahremi Olmak-Beyit Şerhleri” (Semerkand Yayınları) ve “Milletimizin Bugünkü Meseleleri / Cemaat-Tarikat-Devlet” adlı (TYB Kahramanmaraş Şubesi Yayını)  kitaplarını, şair ve hikâyeci Hasan Ejderha’nın “Sokakbaşı” romanını (Semerkand Yayınları) ve Mehmet Raşit Küçükkürtül’ün “Osmanlı Tokadı Nasıl Atılır?” (Mostar Yayınları) adlı kitabını ve TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan’ın “Ortadoğu’nun Türkçesi” (Yazar Yayınları) kitabını alıp başucuma koydum.

Hâsıl-ı kelâm; kitaplar sevilmeli ve okunmalıdır.
 

Yenisöz

Bu yazı toplam 309 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim