• İstanbul 14 °C
  • Ankara 22 °C

Bu Dünyadan Bir Hüsamettin Arslan Geçti

Bu Dünyadan Bir Hüsamettin Arslan Geçti

Hayat tuhaf, hatta düpedüz saçma. İnsan kendi trajedisinin aktörü ve mağduru. Ve finalde her şeyi o kadar derinden ve geri döndürülemez bir şekilde değiştiren, zamanın kat’i adaleti. En hayatî iktidar mücadelelerinin bile uçucu ve geçici anlık beyhude didişmelerden ibaret olduğunu ısrarla biz fanilere öğretmeye çalışan, hastalık ve ölümün hep yanı başımızda oluşu. İşsiz, hasta ve lanetlenmiş olarak uyandığım yeni bir yılın ikinci gününde telefonumdaki okunmamış mesajların ilk üç tanesine takılıyor gözlerim: Hüsamettin Hoca bu sabaha karşı vefat etti. Ardından çapraşık ve tanımlanamaz düşünceler, düşünceler, düşünceler… Şimdi yirmi beş sene evvelini düşünüyorum da her şey ve herkes gibi Hüsamettin Arslan ile birlikte nasıl son sürat kendi kaderimize doğru koşmuşuz.

1992 senesinde tanıştığımızda Hoca Epistemik Cemaat’i yeni yayınlamış, üniversitede göreve yeni başlamış, otuz altı yaşında çiçeği burnunda bir doktordu. Ben ise on dokuz yaşında gencecik bir birinci sınıf öğrencisiydim. Kahverengi ceketini, kahverengi örme kravatını, emzik gibi sınıfta ders anlatırken bile ağzından düşürmediği birbirine eklediği sigaralarını hatırlıyorum. O sağcıydı, ben solcu; o köylüydü, ben kentli; o hocaydı, ben öğrenci; ve çeyrek asrı aşan kader birliğimizde hem dost hem de düşmandık.

Çalışkan bir adamdı diyerek geçiştirilemeyecek kadar çalışkandı. Hatta aşağıdan yukarıya çıkmak için mücadele verenlerin hepsinde olduğu gibi çalışkanlığından başka övünecek çok şeyi de yoktu. Dersini bütün ruhuyla anlatırdı, ki o yıllarda bizim bölümün akademik kadrosu yetersiz olduğundan neredeyse mezun olana kadar her dönem en az iki dersi ondan almış ve dinlemiştim. Akademiyle değil, ne yaparsam akademiye rağmen yapabileceğimi o öğretmiş ve beni daima çok zorlamıştı. Üzerimde çok emeği vardı. Klasik ve pür bir sosyolojinin sınırları içinde kalmamayı ondan öğrendim. O olmasa asla akademik bir kariyer yapmayı denemezdim. Disipline edilemez, asi ve söz geçmeyen bir tarafım vardı. Bunu çok iyi bilir ve beni bir başıma bırakarak idare ederdi. Entelektüel hayatta başka ufukların olabileceğini ve hayat mücadelesinde kara diye bir şeyin olmadığını da hep o göstermişti.

Akademiye sığamıyordu. Bunun için başlı başına bir akademi sayılabilecek Paradigma Yayınları’nı kendi maaşıyla kurdu. Ve biz ikinci bir kader birliğine de akademiden sonra Paradigma’da giriştik. Büyük hayallerimiz ve büyük umutlarımız vardı. Ve hiç paramız yoktu. Bütün imkânsızlıklara, beceriksizliklere ve amatörlüklere rağmen Paradigma bu memleketin entelektüel tarihinde çok özel bir yer kazandı. Hoca art arda Gadamer, Ricoeur, Toulmin, Lakoff, Heidegger, de Man ve Ellul yayınlıyordu. Onun kitaplarında benim, benim kitaplarımda onun; Paradigma’nın her kitabında ikimizin birden göz nuru vardı.

Devamı: http://www.izdiham.com/dunyadan-bir-husamettin-arslan-gecti/

Bu haber toplam 977 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim