• İstanbul 14 °C
  • Ankara 22 °C

Burhan Bozgeyik: Yaz, Gazeteci Yaz!

Burhan Bozgeyik: Yaz, Gazeteci Yaz!
Kaşıkçı örneğinde olduğu gibi dünyanın her yerinde “namuslu gazeteci”nin mesleğini icra etmesi çok zordur ve bu gibi “gerçek gazeteciler” yığınla tehditle, riskle, tehlikelerle yüz yüzedirler.

Hele de ülkemizde bu mesleği icra etmek çok daha zordur. Zira ülkemiz, hem Ortadoğu’nun, hem Orta Asya’nın merkezi durumundadır. İpek Yolu üzerindedir. Dolayısıyla dünya ticaret yolunun da merkezindedir. Asya ile Avrupa’nın bağlantı noktasındadır. Bütün bu özellikleri ve daha sıralayabileceğimiz yığınla müstesna yapısından dolayı, ülkemiz dünya siyaset devlerinin de kapışma noktası olmuştur. Dolayısıyla dünyada cereyan eden bütün mühim hâdiselerin ya merkezinde, ya bir bölümünde ülkemizden bahis vardır. İşte böyle bir ülkede, dünya çapındaki hâdiselerin içyüzünü yazmak için, sadece bilgi, beceri yetmez, mangal gibi de bir yürek lazımdır.

Ülkemiz yakın tarihine baktığımızda bir Ali Şükrü Bey cinayetini görürüz. Ali Şükrü Bey, Trabzon mebusudur, ancak bu görevinin yanı sıra gazetecidir. Tan gazetesinin sahibidir. Görüşlerini çekinmeden dile getiren biridir. Lozan görüşmeleri esnasında Lozan’a giden heyetin sergilediği tavra ve ileri sürülen görüşlere şiddetle karşı çıkmıştır. Vatanperver ve yiğit yapısıyla tanınan Ali Şükrü Bey 1923 yılında, Cemal Kaşıkçı cinayetini hatırlatan bir hunharlıkla boğularak şehit edilir. Onu şehit edenlerden biri olan Topal Osman, önce yaralı olarak ele geçirilir, hemen akabinde başı kesilir ve ayağından asılarak cezalandırılır. Biz “Yakın Tarih Ansiklopedisi”nde Ali Şükrü Bey’in başına gelenleri bütün yönleriyle ele alıp işlemiştik. Tarihimizin en ibretlik olaylarından biridir. Sonraki yıllarda da pek çok gazeteci öldürüldü. Abdi İpekçi, İlhan Darendelioğlu, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Musa Anter, Hrant Dink bunlardan bazıları. Tuhaftır, bu gazeteci cinayetlerinin pek çoğu aydınlatılamadı. Böylelikle o gazeteciler “kim vurduyagitti”ler… Bu cinayetler ve hapisler, “gerçek gazeteciliğin” önünü kesti. Son zamanlarda, “acar gazeteciler” yetişmez oldu. Gözler Uğur Mumcu, Cüneyt Arcayürek gibi araştırmacı gazetecileri arar oldu. 

Selda Bağcan’ın, “Yaz gazeteci yaz!” diye bir aranjmanı var. “Aman gasteci gel bizim köye; bizim halleri de yaz!” diye başlar ve “şunları da yaz!” diye sıralar. Şarkı bu ya, elbette diyecek. Demesi kolay. İş ciddiye binse Selda Hanım’a denilecek cevap; “Gel erkeksen sen yaz!” olurdu.

Dünyanın en stresli, en tehlikeli mesleği nedir? diye sorsanız, şahsen ben, “Gazetecilik, yazarlık!” diye cevap veririm. Elbette kriterim, “meslek namusuna sahip olmak”tır. Bizim mesleğin zorlukları ve riskleri Cemal Kaşıkçı cinayeti ile bir kere daha gündeme geldi. Bu menfur cinayet, emniyet mensuplarının becerisi olmasaydı bütünüyle ülkemizin üzerine ihale edilecekti. Ancak, mesleğinde mahir görevlilerin delilleriyle ortaya koyması üzerine, Suudi yetkililer cinayeti itiraf etmeye mecbur kaldılar. Şu ana kadar cesede rastlanmadı. Ancak cesedin asitle eritildiği görüşü ağırlık kazanmakta. Ortada “Fredi’nin Kâbusu” ya da diğer korku filmlerini geride bırakacak bir cinayet var. Kaşıkçı’nın yazdıklarından ve konuştuklarından dolayı başının belâya girdiği kesin.

 
Bu haber toplam 509 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim