• İstanbul 20 °C
  • Ankara 22 °C

Burhanettin Can'dan: ÇÖZÜM SÜRECİ BUZDOLABINDA-2:

Burhanettin Can'dan: ÇÖZÜM SÜRECİ BUZDOLABINDA-2:
Sömürü Ve Tahakküm Düzeninin“Asimilasyoncu” Yeni Bir “Ulus Yaratma” Politikaları

Giriş

Burada, Lozan’da Haım Naum doktrinine göre Batı kültür ve medeniyetini merkeze alan bir devlet anlayışının, İslam kültür ve medeniyetine göre şekillenmiş bir millete rağmen “ulusal bir kimlik” inşa etmeye kalkmasının ve tüm alt kimlikleri asimile etmeye çalışmasının, bugün yaşadığımız sorunların ana sebebi ve kaynağı olduğu konusu ele alınacaktır.

Erbakan Soruyor, 1993: “Niçin Bu Kanlar Akıyor?”

Rahmetli Erbakan, Refah Partisi 4. Büyük Kongresi’ni açış konuşmasında, Kürt sorununa özel bir yer vermiştir. “Müslümanlığın, tarihin, coğrafyanın, medeniyetin ve kader birliğinin Türklerle Kürtler arasında ortak payda” olduğunu ifade eden Milli Görüş hareketi Lideri, “Sorarım size, asırlar boyu tek vücut olarak yaşadığımız halde ne oldu da bu husumet ortaya çıktı? Niçin bu kanlar akıyor?” şeklinde can alıcı bir soru sormaktadır(1).

Erbakan Hoca, meseleyi, 1-Terör, 2- Kürt Meselesi, 3- Güneydoğu Meselesi olarak 3 boyutlu bir mesele görmüştür. Her üç mesele birlikte, bir bütün olarak ele alınıp çözüme kavuşturulmalıdır. Erbakan’a göre, Kürt konusunun bir sosyal problem haline gelmesinin ana sebebi, “taklitçi zihniyetin”, “sömürü ve tahakküm düzeninin” uyguladığı “asimilasyoncu”, “materyalist” ve “Irkçı politikalardır”(1). Yanı Lozan’da Müslüman millete rağmen kabul edilen ve uygulanan, “asimilasyoncu” yeni bir “ulus yaratma” politikalardır.

Lozan’da Lağvedilen Kimlikler

Son dönem Osmanlı yönetiminin, taklitçi yaklaşımı, genel olarak Cumhuriyet dönemi yöneticilerinin de yaklaşımı olmuştur. Fransız ihtilalının etkisinde kalan cumhuriyetin kurucu kadrosu, heterojen Osmanlı toplumundan miras kalan bir ümmeti,  yeni bir ‘ulus’a dönüştürmeyi, kendi tabirleri ile ‘yaratmayı’, ana politika olarak benimsemiştir.

Avrupa delegasyonu, Lozan’da, Hıristiyanlara, Musevilere ve Kürtlere azınlık statüsünün tanınmasını istemiştir. Birinci meclis, Türklerle, Kürtler arasındaki “gaye ve din birliğini”  gerekçe göstererek Kürtlere “azınlık statüsü” verilmesi isteğine şiddetle karşı çıkmış ve Lozan’da bir şeylerin ters gittiğini görerek Lozan anlaşmasını ret etmiştir(2). Lozan’a karşı olan, örgütsüz ve fakat çoğunlukta olan birinci meclis üyelerinin büyük bir kesimi, örgütlü bir azınlık tarafından ayak oyunu ile tasfiye edilmiştir.

Cumhuriyetin ilk başbakanlarından Rauf Orbay hatıratında, Lozan’da İsmet Paşa, İngilizlerle gizli irtibatı olan İstanbul Yahudi Hahambaşı Haim Naum ve Lord Gurzon arasında gizli bir anlaşmanın var olduğunu açıklamaktadır. Bu Gizli anlaşmaya göre “halifelik lağvedilecek”, “İslam dünyası ile her türlü ilişki kesilecek” ve “laiklik merkezli”  yeni bir sistem inşa edilecektir(2-4).

Ana Unsurları Bölme: İki Etnik Kimliği Karşı Karşıya Getirme

Türkiye de, başta Türk ve Kürtler olmak üzere tüm Müslüman etnik unsurlar için İslam ve halifelik en önemli bağlayıcı bir unsur ve bir çimento idi. Kürt Sorunu ile ilgili yapılan araştırmalarda (1-Martin van Bruinessen; 2- Nader Entessar; 3- Kemal Kirişçi-Gareth M. Winrow; 4- David Mc Dowall yazarların eserleri) Kürt kavmiyetçiliğinin başlangıç noktası olarak Hilafetin kaldırılması gösterilmektedir. Kürtlerle Türkler arasındaki kardeşliğin kırılma noktası halifeliğin kaldırılması, ivme kazanması laikliğin getirilmesi, zirve noktası ise Kürt kimliğinin inkâr edilmesi ve Kürtlerin asimile edilmeye çalışılmasıdır(5).

Tüm Kimliklerin Parçalanması, Yeni “Türk Kimliği” İnşası

Lozan’da verilmiş olan sözlerle, bu coğrafyada farklı etnik yapıları birbirine bağlayan en önemli bağ olan İslam’a savaş açılmıştır. Cumhuriyetin çekirdek kadrosu, gücü tam olarak ele geçirene kadar hem Kürt önderlere, hem de Müslüman önderlere bol vaatte bulunmuş halifeliği, İslam’ı çok öne çekmiştir. Mustafa Kemal-14 Ocak1923 İzmit konuşmasında Kürtlere özerklik bile vaad etmiştir(5).

Fakat çekirdek kadro, gücü ele geçirince hem Türk kimliğini, hem Kürt kimliğini ve hem de İslam kimliğini ve de İslam Kültür ve medeniyetini ret ve inkâr etmiştir. Bu uygulamalardan sonra Türkiye’nin bağrında, İslami kimlik, Türk Kimliği, Kürt Kimliği olmak üzere üç ana kimlik sorunu, hep var ola gelmiştir. Batılılaşma hareketi ile yol boyu, hem İslami kimlik hem de Türk, Kürt ve diğer kimlikler ret ve inkâr edilmiştir. Devrimlerle bir taraftan var olan tüm kimlikler parçalanırken, Batı kültür ve medeniyetinin değerlerini benimseyip inanan bir halk inşa edilmeye çalışılmıştır. İnşa edilecek olan yeni ulusun, mevcut tarafından kabul görmesi için etnik olarak çoğunlukta olan Türklerin ismi, kanı  ve konuşma dili dayanak olarak seçilmiştir.

Devamı için: http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/COZUM_SURECI_BUZDOLABINDA-2/26076#.VeAS0fntmko

Bu haber toplam 841 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim