Bu açıklama Suud gururunu ziyadesiyle incitecek kadar kabaydı. Ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra gittikçe güçlenen ABDSuudi Arabistanilişkilerini muhasebeye çekmeyi gerektirecek kadar da reeldi.
Yine Trump Yönetimi ile yapılan bölgesel hesapların kaderi hakkında derin düşüncelere düşürecek kadar da uyarıcıydı. Anlaşılan, Trump ile küre başında ittifak kurmanın ve İran'a karşı blok oluşturmanın maliyeti sadece para ile ödenmiyor. Bölgesel güçlerin, süper güç ABD ile asimetrik şekilde iş tutması kırılgan ve milli menfaatlere aykırı bir zemine oturtulabiliyor.
Otonomisi olmayan devletin parayla satın alacağı güvenlik başa kakılan ve gerektiğinde kendisine karşı kullanılabilen bir hizmetten öteye geçemiyor.
Trump'ın nobran cümleleri BM Genel Kurulu'nda OPEC ülkelerinden petrol fiyatınıartırmamaları uyarısıyla birlikte ele alınmalı. Zira Suudi Arabistan en önemli petrol ihraç eden ülkelerin başında geliyor. Demek ki, Riyad'ın, ABD'ye yapacağı dolar ödemelerini petrol fiyatlarının artışıyla karşılaması da istenmiyor.
***
Veliaht Selman, Trump'ın açıklamasına cevaben, Bloomberg televizyonunda bir söyleşi verdi. Suud'u gururunu koruma gayretiyle değerlendirmelerde bulundu: "ABD'den aldığımız tüm silahların parasını ödedik. Bunlar bedavadan gelen silahlar değil. Suudi Arabistan tarihte 1744'ten bu yana mevcut.
Sanıyorum, ABD'den 30 yılı aşkın süre önce vardı." Bu cümleler Trump'a bir eleştiri değil.
Riyad, Washington ile kendi politikalarını geri dönülemez şekilde örtüştürüyor. Hatta bunun için Filistin/Kudüs konusunda İsrail ile aynı hizaya geliyor. Geleneksel Suud dış politikasını rayından çıkaran bir tavizde bulunuyor.
Bu riski alan Riyad, Trump'a sarılmaktan başka bir çare görmüyor. Selman da inciticicümleleri "Herhangi bir dost, iyi ya da kötü şeyler söyleyebilir" şeklinde karşılıyor.
Riyad'ı dünya gündemine taşıyan diğer bir olay ise muhalif bir gazeteci olan Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul konsolosluğunda kaybolması.
Kaşıkçı, evlilik işlemlerinde kullanmak üzere istediği belgeyi almak için gittiği konsoloslukta kayboldu. Türk emniyeti öldürüldüğünden ve vücudunun parçalara ayrılarak bavullarda dışarı çıkarılmasından kuvvetle şüpheleniyor.
Riyad'ın muhalifleri zorla kaçırma ve kaybetme konusunda bir geçmişi de var.
Nasır el- Said'in 1979'da Beyrut'ta kaybolması, Prens Sultan bin Türki'nin 2003'teCenevre'de Suud yetkililerince paketlenmesi ve Saud bin Saif el Nasr'ın meçhul akibeti sadece bir kaç tanesi.
Yine Lübnan Başbakanı Hariri'nin Riyad'da alıkonulması ve zorla istifa ettirilmesi de hala hatırlarda.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.