• İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Cemil Ertem'den: Doğu Avrupa ve Türkiye: Yeni birlik perspektifi üzerine…

Cemil Ertem'den: Doğu Avrupa ve Türkiye: Yeni birlik perspektifi üzerine…
Slovenya, Doğu Avrupa’nın, “eski” Yugoslavya’nın da, belki en gelişmiş bölgelerinden birisi…

Yugoslavya zamanında da böyle olmuş; Adriyatik’e bakan İtalya ve Avusturya ile sınır komşusu olan bu ülke, sanayileşmede ve sanayi alt yapısında Avrupa ekonomisinin kalbi durumundaydı. Slovenya, 1945’te Yugoslav federe yapısına özerk bir cumhuriyet olarak katıldığında “sosyalist” Yugoslavya’yı da katma değer olarak ayakta tutan bir merkezdi. 

Bu yüzden de 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla başlayan Doğu Bloku çözülmesinde, Slovenler, ilk ayrılma talebini ortaya atan ve ayrılan özerk cumhuriyet olmuştur. 
Şimdi Slovenya’nın şaşırtıcı güzellikteki başkenti Lübiyana’da kendime şunu sormadan edemiyorum; acaba, başta bir sanayi merkezi olan, Slovenya dahil olmak üzere, Yugoslavya’yı oluşturan özerk cumhuriyetler ayrılma talebi ile değil de, demokratik bir başkanlık sistemi ile federal cumhuriyet yapısını inatla koruyan bir irade gösterselerdi; Almanya’nın “Balkanlaştırma” tuzağına düşüp Slobodan Milosevic gibi faşist-milliyetçi- katilin peşine takılmasa idi Sırplar ve diğer milletler… Şimdi Slovenya gibi bir ülke, “biz sanayi tesislerimizi, iletişim alt yapımızı özelleştiriyoruz, gelip alın, zor durumdayız” diyecek durumda olur muydu? Hiç sanmıyorum; tam aksi olurdu; şimdi Slovenya dahil olmak üzere, bütün eski Yugoslavya ülkelerini yutmak üzere olan bir Alman finans-kapitali var karşımızda, ama 1990’lı yılların başında, bu ülkeler demokratik yeni bir birlik iradesi gösterselerdi; şimdi ortaya çıkacak ekonomik güç, Almanya’nın sanayi ve iletişim alt yapısını satın alır konuma gelecekti ve 20. yüzyılın başından beri insanlığa saldıran Alman finans-kapitali tarihe karışacaktı. İsterseniz o günlere yeniden bakalım; çok öğreticidir. 

“Balkanlaştırma” bitmedi   

1989’da Berlin Duvarı yıkılıp Sovyetler çözülmeye başlayınca Avrupalı faşistler ve Amerikalı neoconlar ellerini ovuşturarak ‘Balkanlaştırma’ diye sevinç çığlıkları atıyorlardı. Tito, ikinci savaşın hemen ertesinde altı cumhuriyeti ve iki özerk bölgeyi oluşturan Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti'ni kurduğunda, (Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Hırvatistan, Slovenya, Makedonya) hem kapitalizmin ulus-devletçi sistemine hem de Sovyetlerin hegemonyasına aykırı bir iş yapmıştı aslında. Kim ne derse desin Tito’nun Yugoslavya’sı hem ABD’yi hem de Sovyetleri rahatsız etti. Çünkü Tito’nun yönetimi, Stalin’in diktatöryel-merkezi anlayışının aksine öz yönetimci, ademi merkeziyetçi bir özellik taşıyordu ve bu, Batı’yı da Sovyetleri de rahatsız ediyordu. Ben, Tito Yugoslavyasının, biraz Osmanlı ademi merkeziyetçiliğini aldığını ve farkında olmaksızın bu siyasi kültürü devam ettirdiğini düşünmüşümdür. İnanırmısınız, bunun izlerini bugün tabii en çok Bosna-Hersek taşıyor ama Slovenya’da da bunu gördüm. 

Devamı için: http://www.aksam.com.tr/yazarlar/cemil-ertem/dogu-avrupa-ve-turkiye-yeni-birlik-perspektifi-uzerine-e2-80-a6/haber-394507

Bu haber toplam 523 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim