• İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Ceren Kenar'dan: Sorun Kürtler mi, yoksa Iran yayılmacılığı mı?

Ceren Kenar'dan: Sorun Kürtler mi, yoksa Iran yayılmacılığı mı?
“Babi yeki kuştine yek jî ji pirs di ke. Dibije babite suwaran kuşt an peyan. Kuri kuşti ji dibije babimin hat kuştin ha suvaran kuşt ha peyan.”

Bu Kürtçe deyimi, avukat ve Kürt meselesine dair çalışmaları ile tanınan dostum Gülçin Avşar hatırlattı. "Adamın birinin babasını öldürmüşler. Adama sormuşlar, atlılar mı öldürdü babanı, yayalar mi? Demiş ki: Babam öldürülmüş, ha atlılar öldürmüş, ha yayalar.”

Kobani'de ölen 200'den fazla sivil sonrası HDP'nin Türkiye siyasetindeki tavrını özetleyen bir kıssa. Sivil ölümlerin acısı tazeyken, iç kamuoyunda görülen siyasi hesaplar...

Neden Kürt hareketi mevcut siyasetinde ısrarcı oluyor? Neden kendisine barış eli uzatan bir hükümeti, dünyanın en vahşi terör örgütlerinden birinin destekçisi gibi hem iç kamuoyuna hem de dünyaya lanse ediyor?

“Bir yandan, Türkiye devletinin çoluk çocuğu sahurda katleden bir vahşi terör örgütüne destek verdiğine inanıyorsa, neden bu devletle masaya oturuyor? AK Parti’nin IŞİD’e zihniyet ve yöntem olarak benzediğine iddia edip, neden HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş, CHP-AKP koalisyonunu destekleyeceklerini açıklıyor? Bu saldırıda Türkiye’nin hiçbir payı olmadığı açıkken, neden Kürt tabanını provoke edecek ve hatta sokağa dökecek açıklamalar yapılıyor?
Masum insanların kanı üzerinden bu siyaset neyi hedefliyor?

Türk-Kürt barışını mı? Toplumsal uzlaşmayı mı?

Yoksa bölgesel başka hesapları mı?”

Diye sormuştum dünkü yazının sonunda... Bu realpolitikin arkasında yatan sebep ne?

Bu sorunun cevabı aslında hem Suriye'de hem de Irak'ta yaşanan son gelişmelerde saklı.
Kürt siyasetini ve Suriye'yi yakından takip eden gazeteci Efadil Fırat, şu an Rojava'da olan biteni ve Türkiye'nin tepkisini anlamak için kasedi biraz geriye sarmamız gerektiğini söylüyor:
“Rojava'da bugün yaşananları ENKS ve TEV-DEM'in 2014 yılında Duhok'ta yaptığı anlaşma üzerinden okumak gerekiyor.

Duhok’da 24 Ekim 2014 tarihinde ENKS ve TEV-DEM arasında yapılan 3 maddelik anlaşmaya göre KDP ve PYD Suriye’de 'ortak yönetim, ortak askeri güç ve siyasi birlik' kuracaktı.

Türkiye'nin Rojava sınırları dahilinde bir tampon bölge talebi üzerine harekete geçen ABD, Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Tony Blinken ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Brett McGurk'dan oluşan bir temsilci heyet ile  10 Ekim’de Kürdistan Başkanı Mesud Barzani ile Duhok’ta bir görüşme gerçekleştirdi. Talep edilen Tampon bölgenin kurulması için öncelikle Rojava'da Kürt Partilerinin birleşmesi gerekiyordu.

Duhok’taki bu görüşmeden sonra, Paris’te, 12 Ekim’de bir başka görüşme gerçekleşti. ABD Suriye Özel Temsilcisi Daniel Rubinstein ve Dışişleri Bakanlığı heyeti PYD lideri Salih Müslim‘le görüşüp aynı mesajı iletti. Bu iki görüşmenin ardından taraflar 15 Ekim’de Duhok’ta müzakere masasına oturdu.

Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Brett McGurk, Barzani'yle görüşmeden hemen önce Türkiye’deydi ve 'IŞİD’le Mücedale Koalisyonu'  Özel Temsilcisi John Allen ile birlikte Ankara’da Ahmet Davutoğlu, Mevlüt Çavuşoğlu ve Feridun Sinirlioğlu ile görüştü.

ABD ve Türkiye'den gözlemcilerin olduğu Duhok'taki toplantıda KDP PYD'ye 'Kantonlar feshedilip tek bir yönetimde birleştirilsin' teklifini sundu. PYD ise bu talebi üç kantonun üç ayrı hükümet tarafından yönetilmesi gerektiğini söyleyerek reddetmişti.

Devamı için: http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ceren-kenar/586872.aspx

Bu haber toplam 409 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim