• İstanbul 16 °C
  • Ankara 21 °C

Cumhuriyetin Nimet Abla gişesi ve murdar millî piyangosu

Ahmet Doğan İLBEY

İnsanımızın ahlâkını yozlaştıran bir mihrak arıyorsanız “Millî Piyango İdaresi” ne gidin. “Millî Piyango Çekilişi” cühelâ zümresinin parasını murdar eden “yasal” bir kumar odağı ve devlet eliyle kumar oynatmanın adıdır.

Dinimizce haram sayılan piyango çekilişi Kumarbaz Cumhuriyet eliyle resmîleştirilmiş bir kumar türüdür. Kemalist devletin şarlatanlıklarından biridir. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi” nin 4. cildinin “Cumhuriyet dönemi kültür sanat ve sosyal hayat” bölümünü sürerek anlatalım:

Millî Piyango İdaresi, M. Kemal tarafından projelendirilmesinin ardından 5 Temmuz 1939’da Hava Kuvvetleri’ne sözde yardım maksadıyla kurulur ve ilk çekiliş Cumhuriyet şeflerinin tâlimatıyla 19 Mayıs 1940 Törenleri’nde yapılır. Sonra “Şans Oyunu” reklâmlarıyla bütün cemiyete musallat edilir.

Lâ-dinî kumarbaz Cumhuriyet seçkinlerine hizmet eden Türk Tayyare Cemiyetince 1931 de ilk defa yılbaşı piyangosu düzenlenir ve “Tayyare piyangosu” çekilişi yılbaşı kutlamalarıyla birleştirilir. Tayyare Piyangosu İdaresi çekilişlere katılma sayısını devlet radyosu vasıtasıyla artırmaya çalışır. Yılbaşına yakın günlerde Kemalist rejim yanlısı gazetelerde bol bol “Nimet Abla’nın Nimet Gişesi” reklâmı yapılır.

Millî, yâni İslâmî varlığımıza aykırı reklâmlardan bir örnek: “Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiş ve müşterilerimizin birçokları nimet sahibi olmuşlardır…”                                                                                                                                    

“Tanrı”larından uzaklaşan lâdinî ve pozitivist Batı’nın icadı olan piyango azgın kapitalizmin bir kumar çeşidi… Batı’yı iktibas eden kumarbaz Cumhuriyet’in gelir kaynağı olan piyangonun cemiyetin ahlâkını bozduğuna dair sayısız araştırmalar mevcut iken, devlet ve hükümet anayasanın 58. Maddesi olan “…Zararlı Şeylerle Mücadele Kanununu” alenen çiğniyor.

 

Piyango ile millî kelimesini birlikte kullanmak küfürdür

Piyango ile millî, birbirine düşman iki ayrı milletin kelimeleridir. İlki Haçlı, yâni Avrupalıdır… İkincisi İslâm, yâni Müslüman milletin… Piyango ile “millî” kelimesinin yan yana olması İslâm’a yapılmış küfürdür. Bu ağır küfrü anlamak için millî kelimesinin mânasını bilmek gerek. Millî, İslâmî, yâni dîne ait olan demektir. Bundandır ki millet kavramı da İslâm kelimesinden olmadır; İslâmî hükümlerin tamamı olan şeriat, yâni din etrafında toplanan topluluk mânasına gelir.

Piyango biletlerinde hâlâ “millî” kelimesinin kullanılıyor olması, dini mübin-i İslâm üzere kurulmuş Türk devletine, Müslümanla aynı mânaya gelen Türk milletinin târihî ve hâdimülharameyn vasfına ağır hakarettir. Bu şenî fiili, bu alçakça cürmü işleyen, kumarı kanunla “devlet kurumu” yapan ve üstüne üstlük bir de “millî” kelimesini ekleyen Kemalist devletin bu gayr-ı İslâmî âdetinin hâlen devam ediyor olması utanç vericidir.  

“Şans oyunları” adı altında kumar oynayanların sayısının 20 milyon gibi dehşet verici rakamlara ulaştığı yüz kızartıcı bir gerçek. Televizyon ve gazeteler vasıtasıyla yaygınlaşarak sosyal hâle gelen, murdar bir bağımlılığa dönüşen piyango denilen ecnebi ve cenabet kelimenin yanından “millî” kelimesini kaldırması gereken adres bellidir.                                                                    

Millîlikle alâkası olmayan birçok müessesenin başında din ü millete karşı hakaret alâmeti gibi duran “millî” kelimesini piyangonun önünden kaldırmayan hükümetlerin bu mesuliyetsizliğinden dolayı sual edileceklerini düşünmek ne kadar acı!                                                           

 

Haram diyen Diyanet, haram işleyen devlet

Bir yanda umut tâcirliği yapan devletin izin verdiği “Piyango İdaresi” insan ahlâkının yozlaşmasına sebep olurken, diğer yanda Diyanet İşleri Başkanlığı, “İslâm dinine göre piyangonun her türlüsü haramdır” diye fetva yayınlıyor. Bu ülke bu tezattan ne zaman kurtulacak?

 

“Millî piyango” ruhî hastalıkları artıyor

“Millî piyango” yu modern-laik görüşlü psikiyatristler bile “normal olmayan bir beklenti” olarak târif ediyor ve depresyona yol açtığına …” dair tebliğ üstüne tebliğ yayınlıyorlar. Hülâsa olarak diyorlar ki:

Umutlarını şans oyunlarına bağlayarak psikolojilerini bozan insanlar mânevî olarak bir girdabın içine düşüyorlar. Emek harcamadan maddî imkânlara ulaşmak istiyorlar ki bu ruhî hastalığın sebeplerinden biridir. Kazanılan paranın emeksizce, yâni gayr-ı meşru şekilde elde edilmesi şans oyunlarına yönelmeyi artırıyor. Beklentileri gerçekleşmeyen insanlar hayâl kırıklığına uğruyor, ruhî ve ahlâkî buhrana kapılıyorlar.

Sözün özü: Cemiyetin ahlâkî çöküşüne yataklık eden “millî piyango biletini” almak şuursuzluk. Biletteki “millî” kelimesinin Avrupa menşeli piyango ile kullanılmasına göz yummak ve millî sızı duymamak daha beter bir şuursuzluk, hattâ çürümüşlük…

-----------------------------------                                                                    

“Biyofrafik Fragmanlar

Kuşun kanadından kaplumbağanın sırtından”                                  

Balıkesir Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı üstüne alın teri döken öğretim üyesi şair-i âzamım Mehmet Narlı dostlarından mahrum uzak Batı gurbetinde dost ve gurbet sızısı çekiyor. Onu yaşatan, dostlarını, aidiyetini, mekân şuurunu gönül ve dimağında diri tutan şiirlerdir. Şiirleriyle “o toprağın insanı olarak ateşim ve hüznüm, şiirim ve türkülerimle ben varım…” diyor. 

"Biyografik Fragmanlar" adlı pek dokunaklı bir şiirini göndermiş fakîre. Defalarca okudum. Bizim hikâyemizi anlatıyor. Bu topraklarda doğan insanın fıtratını, ana kucağından, ana elinden, yâni aslî değerlerinden sokağa çıkan çocuğun hissetiklerini, gördüklerini ve anasından öğrendiklerine benzemeyen sesleri ve mekânı mısralara çekmiş:

“BİYOGRAFİK FRAGMANLAR

I

kuşun kanadından

kaplumbağanın sırtından

yan yan yürümesinden yengecin

başında tepsisi için simitçinin hesaba çekildiği

herkesin daryerlere yatırıldığı bir cehennemden

birinci menderes kuşatmasından sonra atmış üç civarı

zamanın ne  başlayıp ne bittiği bu yere

ateşe serpilen suya karışıp gelmişim

niçin gelmişim allahualem ve nasıl

bir yıllara beş yıllara on yıllara katlanarak

güya ki denizi yurt edinmişim

insana benzer bir su karaltısı olarak

her şey kendini doğurmuş evrende

ağaç ağacı su suyu  insan  insanı 

anam da beni eski martın bir sabahı

her kutsanışında tapınmaların o günden beri

eğilip ağzımın içine bakmışlar

biz böyle boşluk görmedik böyle karanlık

bilincimizi yutan kuyu budur demişler

II

duyduğumda bunları ne gamze bilirdim henüz ne tüfek

tepelerin üstünde ay kovalardım

ve anne  eli gibi incecik ve verimli bir çubuğun  eşliğinde

kuru üzümden katılaşmış önlük cebime dalarak

mendilimin üstüne serip parmaklarımı

sevinsin diye annem aferinler alırdım

ahırdan bozma ama sıcak bir odanın cağında

rutubeti ergenliğin örtüsü olmuş yorganın altında

elektromanyetik öğrenememenin gerginliğine

orhan gencebay ağırlığı ve önkuzu öfkesi katarak

aşka yalvar yakar vatana gönüllü bir profil içinden

ve aslında yapayalnız ve aslında bir köylü olarak

davul kardeşlerde tokmak elinde kimin vur allah vur öl allah öl

ne yüzü var kimsenin ne sesi ahırdağı uğultusu kapalı çarşı

ve nihayet okulda kahvede hatta manifaturacıda resimleri şapkalı adam

trak tak eller yukarı yat yere yat sizi satılmışlar cahiller vatan hainleri

oturdular yedeklerinde bankalar ve mızıkalar korkularımıza karşı

Yenisöz

Bu yazı toplam 288 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim