• İstanbul 14 °C
  • Ankara 13 °C

D. Mehmet Doğan: “Kıbrıs meselesi” mi dediniz?

D. Mehmet Doğan: “Kıbrıs meselesi” mi dediniz?
Bizim nesil “Kıbrıs meselesi” ile yaşıt desem, yanlış olmaz.

Tabiî, meselenin evveliyatı var. Kıbrıs konusunda son noktayı Lozan’da koyduk. İngilizlerin adadaki hükümranlığını kesin olarak tanıdık, böylece Kıbrıs İngiliz kıraliyet sömürgeleri arasına katıldı. Oradaki Türkler/Müslümanlar için de göç alternatifini kayda geçirdik. Lozan’dan sonra Kıbrıs’tan bir hayli göç oldu. Göçmeyenlerden bir heyet, 1930’larda ne etti etti Mustafa Kemal Paşa’ya ulaştı. Hallerini arz ettiler, “Türkiye’ye göçün!” cevabını aldılar…(Bu bilgiyi 1970’lerde Tarih Kurumu için gazete tararken elimden geçen kupürlere dayanarak aktarıyorum)

O tarihten sonra da göçenler olmuştur muhtemelen. Fakat, Atatürk’ün sözünü dinlemeyenler de oldu ki, işte onların nesilleri Kıbrıs’ın Türk nüfusunu teşkil ediyor ve Kıbrıs meselesi de onların varlığı üzerinden yürüyor.

1940’ların sonlarına doğru Kıbrıslı Rumlar Yunanistan’a ilhak için harekete geçti. Bu durum Türkleri arayışa sevketti. Denkleme Kıbrıs Türklerinin katılmasında İngilizlerin rolü olabilir mi? Oradaki stratejik varlığını, en azından üslerini korumak isteyen İngiltere bu tepkileri ustalıkla yönlendirmiş olabilir.

Kıbrıslı Türklerin tepkileri Türkiye’de halk nezdinde yankı bulduğunda Türk hariciyesi Lozan’ın mutlaklığına iman ettiğinden ilgisiz kalmış, iyi bir ilim adamı olmasına rağmen kötü bir siyasetçi olan Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü “bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur!” deyivermiştir!

1950’lerin sonlarına doğru bizim hatırladığımız ilk miting Kıbrıs’la ilgilidir ve şiarı “Ya taksim ya ölüm”dür. Bu miting için Anıtkabir avlusunun seçilmesi de ayrı bir garabettir.

Biz büyüdükçe Kıbrıs meselesi de büyümüş, 1960’da güya Kıbrıs devleti kurulmuş, Rumlar Yunanistan’la birleşmeye engel olan bu devleti tarümar etmek için 1963 Aralığında Kanlı Noel olaylarını başlatmışlar, bu arada Lefkoşe’de bir askeri doktorumuzun eşi ve çocukları banyo küvetinde öldürülmüştür.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sonu böylece gelirken liseli yıllarımızda ve üniversitede Kıbrıs hep arkaplan meselelerden olmuştur. Bir hayli Kıbrıs mitingine, yürüyüşüne katılmışızdır. Türkiye adadaki Türkleri ayakta tutmak için askeri müdahaleyi düşünmüş, işte o zaman bunu gerçekleştiremeyeceğini görmüştür. ABD Başkanı Johnson, o zamanın başbakanı İsmet İnönü’ye meşhur mektubunu göndermiştir: “NATO silahlarını Kıbrıs’ta kullanamazsınız!”

Bunun üzerine NATO dışı bir güç olarak Ege Ordusu kurulmuş, Türkiye Kıbrıs’a askeri müdahale için sistematik değişikliklere mecbur olmuştur. Anadolu’yu Toroslara kadar savunarak NATO kuvvetlerinin müdahalesine zaman kazandırmak esaslı sistemin dışında bir askeri varlık böylece teşekkül ettirilebilmiştir. 1974’te Samson darbesi, yani Adayı Yunanistan’a bağlama teşebbüsü, Türkiye’ye haklı bir müdahale imkânı sağlamıştır. Rakı üzerinden romantik Türk Yunan dostluğuna bel bağlayan Ecevit Türkiye’nin yıllardır sürdürdü askeri hazırlıkların sonuca ulaşmasını engelleyememiştir. Bu noktada Necmeddin Erbakan’ın koalisyon ortağı olarak rolü de dikkatten uzak tutulmamalıdır.

İşte Türkiye Kıbrıs’a müdahale kararını yürürlüğe soktuğunda biz İzmir’de Yedek Subay Ulaştırma Okulu’ndayız. Kuralarımız çekilmiş, kıt’alarımıza intikal edeceğiz. Gece yarısı kışlamızdan çıkarılıp araziye intikal ettirildik; ola ki Yunan uçakları askerî hedeflere saldırabilir diye…

Kıbrıs harekatı komutanlarımızda ciddi bir değişikliğe yol açtı. Dinî konularda hayli laubali, zaman zaman tahkir edici tavırlar takınan, fıkralar anlatan komutanlar, birden dini bir kisveye bürünmüş, şehadet merkezli hayatın değer ve kaderin kaçınılmazlığı üzerine konuşmaya başlamışlardır.

Bizimle birlikte kur’a çeken bazı arkadaşlarımızın birlikleri Kıbrıs harekatında görevlendirildiği için onlar Kıbrıs’ın yolunu tutmuşlardır. Biz İstanbul Kartal Maltepe Terminal Birliğine intikal edince gördüğümüz, halkın Kıbrıs harekatına verdiği göz yaşartıcı destektir. Mühimmat nakliyatı gibi tehlikeli işlerde bile askerin önüne geçmeğe çalışan millet heyecanını yatıştırmakta güçlük çekmişizdir.

Aradan 45 sene geçmiş…

Bu süre içinde Kıbrıs meselesi çözülemezliğini korumuştur. Fakat Türkiye kararlılıkla bu meselesinin takipçisi olmaya devam etmiştir.

Takipçisi olmak mecburiyetini bugüne bakarak bir daha söyleyebiliriz: Eğer Türkiye Doğu Akdeniz’de varlık gösteremezse, bu Türkiye’nin varlığının tehlikeye düştüğünü gösterir. Bugün zengin gaz yatakları keşfedilen Kıbrıs havzasındaki varlığımızı göstermek Türkiye için hayatî bir meseledir.

Şimdi bu yazıyı okuyan birileri Atatürk’ün Kıbrıs’la ilgili bizi yanlışlıyan bir sözü olduğunu iddia edecekler: ‘‘Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir...’’

Atatürk’e yakıştırılan nice uydurma sözden biri de budur! Bu sözü sahih kaynaklardan doğrulayan biri çıkarsa alnından öpeceğim!

22.07.2019-KARAR

Bu haber toplam 843 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim