• İstanbul 20 °C
  • Ankara 24 °C

D. Mehmet Doğan: Kırşehir: İsmiyle müsemma!

D. Mehmet Doğan: Kırşehir: İsmiyle müsemma!
Kırşehir’in tarihî eserleri için elimin altındaki eski kaynaklara şöyle bir bakayım dedim.

İktisat ve Ticaret ansiklopedisi (C.6 1951) şehirdeki tarihî anıtları şöyle sıralıyor: “Âşıkpaşa türbesi, Lâle ve Cacabey camileriyle bir kümbet bulunmaktadır!” Ne kadar muhtasar! Beş sene sonra yayınlanan ve konuyla alâkası daha yüksek seviyede olması gereken Türkiye Ansiklopedisi’ne bakalım (3. C. 1956). Artık Kırşehir Nevşehir’e bağlı bir kazadır! Demokrat Parti 1954’de o zamanın muhalif siyasetçisi Osman Bölükbaşı taraftarlığı yüzünden Kırşehir’i cezalandırmıştır! Niğde’ye bağlı Nevşehir’in il yapılması yerindedir elbette; ya Kırşehir’in Nevşehir’e bağlanması? Kırşehir tekrar il olduğunda Hacıbektaş Nevşehir’de kalır! Bu da ayrı bir mevzu. Mezkür Ansiklopedi’de tarihî eserlerle ilgili her hangi bir bilgiye yer verilmemesi de ilgi çekicidir...

Daha eskilere, yüz, yüz on yıl öncesine gitsek, 1907 Ankara Vilayeti Salnamesi’ne baksak neyle karşılaşırız acaba?

En ayrıntılı ve tatmin edici bilgilere bu Salname’de rastlamamızı neye yormalıyız? İlk aklıma gelen “ciddiyet”!

Bunca yıldır Kırşehir’e gidip geliyoruz, Alaeddin Camii’ni görmüşlüğümüz yok! Bu camiden söz edene de rastlamadık. Yoksa külliyen ortadan kalktı mı?Salname’den okuyalım:

“Kasabanın tam vasatında (ortasında) ve hükümet konağı bulunan mevkiin karşısında yirmi metro irtifada bir tepecik mevcut olup (Konya’daki Alaeddin Tepesinin küçüğü) bu tepenin üzerinde Mekteb-i İdadi (lise) ve Gureba Hastahanesi, Sultan Alaeddin Cami-i şerifi ve kısmı tahtanisi (alt kısmı) kargir (taş) ve fevkaniyesi (üstü) ahşab olmak üzere bir saat kulesi mevcuttur.”

Daha sonra Alaeddin Camii ile ilgili şu bilgiye yer veriliyor: “Harap iken, ahiren Selçuk âsârı bâkiye-i enkazıyla kapusu tezyin edilmiştir.” Bu tarihî cami, 19.yüzyılın sonunda yeniden yapılmış. Kapısı ise, Selçuk eserlerinin enkaz kalıntılarıyla süslenmiş...Sonunda camiin bir fotoğrafını buluyoruz ve beyaz mermer Selçuklu kapısını görüyoruz.

Bu salnamede Caca Bey Medresesi’ne (tabiî camî olarak) genişce yer veriliyor. Selçuklu devrine ait bir fen medresesi harabesi iken camiye çevrilmiş. Eski binadan yalnız bir kapı ile kapının solunda banisinin çok yüzlü muntazam piramit şekilli türbesi ve minare haline konulmuş kuleden başka bir şey kalmamış. Binanın ortasına bir kubbe yapılıp kule de minareye dönüştürülerek camiye çevrilmiş. Salname’de Kırşehri bölümünü yazan meçhul memur, Caca Bey Medresesi’nin fen medresesi olduğunda ısrarlı. Kuyunun sabit bir teodolit vazifesi ifa edebileceğini, böylece yıldızların gözlendiğini iddia ediyor.

Anadolu’nun ortasında bir rasathane kulağa hoş geliyor!

Salname’de Melikgazi türbesi ile Selçuklu döneminde darbhane iken camiye çevrilen Lâle Camii’nden sonra Âşık Paşa türbesine geniş yer ayırılıyor. Âşık Paşa’yı nakşibendi tarikatından, divan sahibi “şair-i beliğ” olarak tanımlanıyor. (Aşık Paşa öldüğünde, Bahaeddin Nakşibend 15 yaşında olmalı!) Divan’ının türbede bulunduğunu ve “Allah adın zikredelim evvela” mısra-ı bercestesiyle başladığı iddia ediliyor.

Bütün dikkatimize rağmen Salname’de Ahi Evran türbesinden, zaviyesinden ve camiinden bahse rastlamıyoruz! Bu durumda “Kırşehir’de kurulan üniversiteye neden Caca Bey adı verilmedi de Ahi Evran tercih edildi?” sorusunun cevabı nasıl verilebilir?

Kırşehir’in nasıl yeşil, bahçeler içinde tek katlı ve toprak damlı evlerden ibaret bir yer olduğunu anlatan Salname’de şu tarif çok dikkat çekici: “Kasaba 1612 haneden ibaret olduğu halde fevkalade müteferrik (dağınık) olduğundan tulen (uzunlukça) iki saatte bir ucundan diğer ucuna gidilebilir.” Şimdi bile –ki nüfusu 150 bine dayanmıştır- bir uçtan bir uca gitmek için bu kadar zaman gerekmez!

Yeşillikler içinde bir yerleşme, hem kır, hem de şehir!

Yani, ismiyle müsemma!

Bu haber toplam 1177 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim