• İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C

D. Mehmet Doğan: Seçimlerle ilgili otoritemiz var, dille ilgili yok!

D. Mehmet Doğan: Seçimlerle ilgili otoritemiz var, dille ilgili yok!
Yüksek Seçim Kurulu Türkiye’de seçimle ilgili tek yetkili kurum. Kararları kesin, otoritesi tam, başka itiraz mercii yok. Ne derse o! Son günlerde bir çok karar veriyor, bunlardan birinden basın yoluyla haberimiz oldu.

Bir partinin Edirne adayı “usulü nedenlerle düşürülmüş”...Tabiî bundan mağduriyet üretmeye çalışan partinin başkanı, aynı zamanda cumhurbaşkanı adayı, “konu ile ilgili gereken cevabı perşembe günü Uzunköprü Adalet Meydanı'nda verecek”miş!

Bazı cumhurbaşkanı adaylarımız bayağı seyirlik! Tuluatçılar sahnelerimizden çekileli epeyce oldu. Şimdi siyaset sahnesinde onları aratmayanlar var. Dümbüllü’nün kavuğunu tiyatroculara değil, bunlara vermek daha yakışık alırdı! Seyret gül! “İnce” olanının dış siyaset kavrayışı kalınlık itibarıyla ölçülebilir değil. “İyi” olanın hukuk anlayışı var mı, araştırmak lâzım!

Bizim niyetimiz siyasî yazı yazmak değil. Meselemiz dil... Dil konusunda perişanlığımız yayılıyor. Bunun için seçim konuşmalarına kulak vermek yeter. Sadece konuşma dili değil, yazı dilinde de ciddi sıkıntılar var. Akademi türkçeyi unutmak üzere. Yaş durumuna göre akademisyenlerin kelime bilgisi tedricen azalıyor. Kariyerin başındaki akademisyenler arıdil ile ingilizce kırması bir dille meramlarını ifadeye çabalıyorlar. Az kelime ile çok mana ifade etmek kolay değil elbette! Ortalık -sel’den, -sal’dan geçilmiyor. Bir kelimeye -sel veya -sal takınca büyülü anlamlar kazanıyor!

Mevzumuza dönelim. Siyasiler hemen şunu söyleyebilirler: “Usül de neymiş kardeşim, asıl esastır. Asılda problem yoksa, usülden engel koymak haksızlık.” 

Usül/usûl kelimesi hâlâ yaygın olarak kullanılıyor. Yerine kullanılabilecek metod, yöntem kelimeleri de dolaşımda, fakat bilhassa hukukta yöntem veya metod kelimelerinin kullanıldığına dair bir bilgilimiz yok. Usûl ise sık kullanılan bir kelime. Eskiden usûl mü asıl mı (esas mı) tartışması yapılırmış. Sonunda “Usûl esasa mukaddemdir” denilmiştir. Yani usûl, esastan önce gelir. Sanırım Mecelle’nin kaidelerindendir bu.

Hukuk önce usûle bakar. Usûlün şartları oluşmamışsa, esasa geçmez. YSK bir adayın adaylığını usûl yönünden reddetmiş. Bunu “usûlî sebeple red” olarak ifade edebiliriz. Usûl’ün sonundaki (î) nisbet belirtir. Bu (î)nin (i) şeklinde yazıldığını görüyoruz ama “ü” olabileceğini düşünmemiştik!

TDK bile bunu böyle yapmıyor! Hatta, Yazım Kılavuz’un usül/usûl değil “usul” var. Başka bir kelime ile karışma bahasına (yavaş anlamına “usul”) bunu böyle yapmışlar. Hadi diyelim ki öyle olsun. Peki usûle ait anlamına “usûlî”yi nasıl  yazacağız? İmla kılavuzunda asıl bulunması gereken bu. Millî, hayalî, dahilî, haricî, tarihî...Kılavuzda var. Usulî yok. Burada “l” harfinin ince olduğu düşünülürse, usûlî veya usülî şeklinde yazmak gerekir. Sesce benzer kelimeler aradım. Mesela tasavvuf. Yazım kılavuzumuz böyle bir kelime tanımıyor. Dolayısıyla tasavvufî de yok! Cumhur var, cumhurî yok! Neyse “zuhur”a baktık, zuhuri de var. Neden “tarihî”de veya “millî”de olduğu gibi zuhurî dememişler? Keyfim öyle istedi! Neyse, zuhuru dememişler hiç değilse!

Dil Kurumu kendi sahasına giren bir meselede gerekeni yapmayınca dilimizin kaideleri birileri tarafından yeniden yazılıyor!

(Bu arada Yazım Kılavuzu şöyle bir gözden geçirilse neler çıkar neler).

Düzeltme:

"Tasavvuf" Yazım Kılavuzu’nun sonraki baskılarında yer almış. Tasavvufi de var. Neden tasavvufî değil?

Bu haber toplam 1222 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim