Şehir ordaydı, Ulu çınarın önünde şehrin erkânı saf tutmuştu. Ülkemizin birçok şehrinden gelen şairler, yazarlar el bağlamıştı…
Güne şiirle başlayan, her günü şiirle tamamlayan, zamanı şiirle yaşayan şairi uğurluyorduk.
Oyun biter, perde iner
Yalancı yağmurlar diner
Kâinat raks ile döner
Mutlaka davettir şiir
Şiir onun için “mutlak gerçeğe, mutlak güzele yönelmenin dillenişi ve kalbin dirilişi” idi. “Ana sütü gibi helâl bir söz”dü.
Şiirimizin aksakalıydı o. (Aksakal “şeyh”in türkçesidir.)
Karın sesini duyan şairdi. “Şair bir ses avcısıdır” derdi.
Şiire yılmadan usanmadan emek veren, gelenekle bağını koparmadan yeni olan ve sözü dosdoğru söyleyen bir edebiyatçıydı Karakoç.
Sözü özüne kefildi. Kalubeladan beri şairdi. Acelesi vardı. Leylü nehar âşıktı. Bayrağı direkte aşkı yürekte sallanırdı…
On dokuz şiir kitabı yayınlamıştı. İlave olarak Maraş’ta Dolunay dergisini çakarmış ve Dolunay şiir şölenleri düzenlemişti…Şiire verilen emeğin yanında yaşadığı şehirde bir edebiyat zemini oluşturma çabalarının verimleriydi bunlar.
Bahaeddin Karakoç Maraşlı ve ömrünü Maraş’da geçirdi. Taşra engelini hiçe sayan ve şehrinde kalarak sınırları aşan bir şairdi. Onun Ankara seferleri, İstanbul seferleri mutlaka şiir yükünün taşınmaz olduğu ve artık kitaplaştırmanın gerektiği zamanlardır.
Nereye gidersen git, heybene gönül doldur
Bir kovan parçalama bir parmak acı bala
Yontuldukça yer kapla ve her zaman güzel kal
Temiz kal, fazlanı at, eksiğini tamamla
Azıksız çıkma yola!
Hepimiz şahidiz ki, Bahaeddin Karakoç yola azıksız çıkmadı!
22.10.2018 Karar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.