• İstanbul 19 °C
  • Ankara 22 °C

D. Mehmet Doğan'dan: Diyarbakır’ın Şehidi Var, ya “Baro”su!

D. Mehmet Doğan'dan: Diyarbakır’ın Şehidi Var, ya “Baro”su!
Diyarbakır’da bir eczacı dükkânı basılıyor ve Yunus Koca şehid ediliyor… Kimdir Yunus Koca?

Şahsen tanımıyoruz; Ankara’da yaşasaydı ahbabımız olurdu muhtemelen. Daha önce AK Parti Diyarbakır Gençlik Kolları başkanı imiş… Öldürülmesi için bu sıfatı yeter! Fakat o sıfatın arka planı asıl onun öldürülmesinin sebebi. Bu arka planda bir mümin kimliği var. Nitekim babasının oğlunun şehid edilmesi üzerine söyledikleri bunu doğruluyor: “Ölürsek de böyle ölelim.” 

Şu sıralar bölgede devletin askeri, polisi, görevlileri, hatta terör örgütüne mesafeli olanlar hedef konumunda. Kime ne zaman nasıl saldırılacağını bilmek mümkün değil. Terör bu zaten: Kancık düşman! 

Diyarbakırlı eczacı delikanlı kendini hasım gören biri ile erkekçe dövüşmeyi seçerdi. Ölür veya öldürülürdü; bu şerefli bir dövüş olurdu. Ne yazık ki, terörde şeref gibi, haysiyet gibi insanî kavramların geçerliliği yok. Hedef seçilenin kendini savunma hakkı yok. Vicdan tamamen devreden çıkarılmış. Hatta saldırganlar öldürdüklerini neden öldürdüklerinin farkında bile değil. Emir yerine getiriliyor, o kadar!

Bütün bunlar üzerinde kafa yoranlar Diyarbakır’da var mıdır? 

Mesela İnsan Hakları Derneği (İHD) diye bir dernek vardı… Bir zamanlar hak hukuk diye afra tafra satar dururlardı. Onlar bu kirli savaşa karşı seslerini yükseltiyorlar mı? Eğer böyle bir şey yapıyorlarsa, sesleri bize kadar ulaşmıyor demektir. 

Ya Mazlum-Der? 6-7 Ekim olaylarından sonra Mazlum-Der’in yine bizce malûm bir açıklaması olmadı. Biz de Mazlum-Der Zalim-Der mi oldu mealinde bir yazı yazdık. Sükut ikrardan gelir…

Bunlar otomobil piyasasında yaygın olan “doğan görünümlü şahin” misali insanî görünümlü PKK yandaşı dernekler olmasın? Nitekim her ikisinin de yöneticileri uzantı partiden milletvekili oldular!

Diyarbakır’ın mahallî vicdanı, 6-7 Ekim’den beri nasıl ses veriyor? O tarihten bu yana Yasin Börü’süz günün geçmemesi lâzım bu şehirde. Mazlumların âhının o kalın surları tir tir titretmesi lâzım…

Diyarbakır’da haksızlığa, zulme, katliama itiraz edenler oluyor mu? 7 Haziran’a kadar böyle bir şey olmadığının göstergesi olarak okunabilir mi seçim sonuçları? 

Böyle okumazsak nasıl okuyacağız? 

Sonra işler daha da karıştı terörün kurumlaşmış kesimleri devletin askerî barajlar, yollar vs. yaptığını bu yüzden ateşkesi sonlandırdığını açıkladı. Ülke ekonomisinden çok bölge iktisadına büyük faydalar sağlayacak yatırımları engellemek HDP’nin eş başkanı için bile olabilir görüldü…

Meğer Diyarbakır’ın bir barosu varmış…Şehrin vicdanını değilse bile adalet hissini temsil edebilir belki böyle bir kurum diye düşünülebilir. Nitekim, baro bir açıklama yapmış. 

Buyrun haberi okuyalım: “Diyarbakır Barosu, görev başındaki trafik polis memurları Ahmet Gılıç ve İlker Narin’in şehit edilmesine tepki gösterdi. Baro adına yazılı açıklama yapan Tahir Elçi, ailelerin acısını paylaştıklarını belirterek, “Toplumun günlük yaşamını kolaylaştırıcı bir kamusal hizmet yürüten trafik polislerine silahlı saldırıyı kabul edilemez buluyoruz. Bu tür eylemler toplumumuzu ve meslektaşlarımızı vicdanen rahatsız etmiştir” dedi. Trafik polislerine yapılan saldırının son olmasını dileyen Elçi, şunları ifade etti: “Diyarbakır Barosu her fırsatta devlet görevlilerinin şiddet ve silahlı eylemlere karşı yürütecekleri faaliyetlerin hukuk içinde kalması, insan haklarını ihlal etmeyecek şekilde yürütülmesi gerektiğini ifade etmiştir. Devlet dışı silahlı güçlere de insancıl hukukun asgari ölçülerine uymaları, bu çerçevede güvenlik görevlisi de olsa silahsız veya operasyonel faaliyet içerisinde olmayan görevlilere karşı silahlı eylemler yapılmaması çağrısında bulunmaktadır.” 

Bu ifadeler şehrin vicdanı olabilir mi? Ne diyor bu avukatlık teşekkülünün ilgilisi? Kamu hizmeti yapanları, halkın işini kolaylaştıranları öldürme! Siz buradan terör karşıtlığı çıkarabilir misiniz? Teröriste “öldürürken seçici ol, bizim işimizi kolaylaştıranları öldürme, diğerlerini ne yaparsan yap!” demek ne anlama gelir? 

Askerleri öldür, polisleri öldür…Tek kriter: “İnsancıl hukukun asgarî ölçülerine uymak!”

Ne demekse o? 

Biz de baroculardan asgarî insanlık, asgarî adalet, asgarî vicdan umuyoruz. Onun da ilk adımı teröre öldürürken kriter getirmek değil, “ama”sız, “fakat”sız, kayıtsız şartsız karşı çıkmak!

Diyarbakır insan hakları tantanası ile, haklar hürriyetler avazeleri ile yıllarca çalkalandı. Devlete karşı bunu öne sürenler şimdi daha yakın bir silahlı gücün karşısında konuşur gibi yapıyorlar! 

Doğruyu dosdoğu söylemedikten sonra mırın kırın etmenin, mış gibi yapmanın âlemi yok!

2.9.2015
Bu haber toplam 383 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim