Devlet Bu Kitaba Sahip Çıkmalı!

Mahmut BIYIKLI

Kelimeler vardır, ana sütü kadar katışıksız; dallarında burcu burcu ihlâs rayihalanan gür damarlı, insana sevdalı candan kelimeler.

Cümleler vardır, muhkem kaleler gibi sağlam. Vefalı, taviz vermez sevdiklerinden; usulünce herkese hitap eden. Sohbet olup neşe ve tebessüm kesilip gözlerinizde dalgalanan ölçülü cümleler…

Kitaplar vardır, dostu hatırlatan. Huzur dolduğunuz okuduğunuzda… Gönlünüzün şenlendiği, ruhunuzun kuşlar gibi hafiflediği, sahibini tanımadan sevdiren, damarlarında sağlam cümleler gezinen, uğurlu kitaplar…

Yazarlar vardır, sıcakkanlı, ince ruhlu, yüksek seciyeli. Pek çabuk seviliveren, içinizdeki türküleri tutuşturarak gurbetten gelmiş bir yolcu edasıyla bir anda yürek ucunuza ilişiveren yazarlar… Satırlarında hilm, tevazu, kanaat okuduğunuz, sabır, merhamet, şefkat teneffüs ettiğiniz; ömür ağacının çiçekleri kelimelere dönüvermiş, güzellikler almak, güzellikler satmakla zenginleşen soylu yazarlar…

Hayatlar vardır, cihat tadında yaşanan uyanık hayatlar. Yaşadığını yazan, yazdığını doğrulayan muttaki hayatlar… Hakk’ın kaim olması için savaşan, kimseyi incitmemeyi din edinen, Peygamber ahlâklı hayatlar…

İşte peygamber ahlaklı hayatlar arasında sözü, sohbeti üzerimizde en çok tesir bırakan isimlerden birisi Ali Ulvi Kurucu. Yakın Türkiye tarihinde yolumuzu aydınlatan gönüllerimizde Saadet Asrı’nın neşesini uyandıran ufuk insan.

ÖRNEK BİR HAYAT

Kurucu’nun sinema filmlerini aratmayacak kadar dolu ve dinamik hayatında, hepimiz için ibret alınacak örneklikler güzellikler mevcut. Geçtiğimiz yıllarda ciltler halinde yayımlanan hatıralarını okuyunca merhuma olan muhabbetim daha da ziyadeleşti.

Kayıpların yıkımların yıkılışların arasında başlayan ömrü, son nefesine kadar hep mücadele içinde geçiyor. Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra geleneksel kültüre karşı yürütülen projeler yeni sistemin dayatmalarından sonra babası İbrahim Efendi çocuklarını yetiştirmek için Medine'ye hicret eder. Ali Ulvi bu hicretten sonra bambaşka bir hayata yelken açar. Suudların estirdiği aykırı yorum ve anlayış rüzgârlarının tesirine kapılmaz.

Ali Ulvi’nin temeli sağlamdır çünkü. Konya’nın ulularından olan dedesi Hacıveyis Efendi, torunu Ali Ulvi’ye küçük yaşlarından itibaren hafızlığın yanı sıra musiki gibi kültürel eğitimleri de verir.

Kurucu, sağlam bir temel, oturmuş şahsiyet, sarsılmaz bir itikatla Medine’de geçirdiği yıllar boyunca geleneksel kültürümüzden hiç kopmaz ve hayatının hiçbir döneminde savrulma geçirmez. Selefiliğin katı yaygınlıkta olduğu yerlerde bile, Konya’da dedesinden öğrenmiş olduğu eğitimle edindiği çizgiyi hiçbir zaman değiştirmez. Türkiye’den uzakta olsa da Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip eder. Âdeta kalbi Türkiye ile birlikte atar. Bütün dualarında Türkiye vardır. Yazılarında ve sohbetlerinde, mübarek Anadolu’ya duyduğu aşk hemen hissedilir. Yanına alnı ve gönlü secdeli bir Türk genci geldiğinde gözyaşlarını tutamayarak, “Sizler benim kabul olunmuş dualarımsınız” der ve onları bağrına basar.

YAKIN TARİHİN KAHRAMANLARI

Ali Ulvi Kurucu 2002’de aramızdan ayrılışıyla, ardında her yaştan her meşrepten sayısız dostlar ve ufkumuzu zenginleştiren hatıralarını bıraktı geride.

Vefatından sonra yayınlanan 4 ciltlik Hatıralar’la, tarihin karanlıklarına gömülmekten kurtulmuş birçok tarihî anekdota ulaştık. Bu ülkenin uzun yıllar kökünden koparılmasına uğraşılan garip çocukları olarak, iman kahramanlarına neler borçlu olduğumuzu bu vesileyle öğrendik

“Bu memleket fakir değildir. Bütün çektiği örnek adam fakirliğidir. Ruh güzelliğine sahip kişilerin azalmasındandır.” diyor Süheyl Ünver. Hatıralar’ı okuyunca, yıllar geçerken fakirliğimizin nasıl arttığının da farkına varıp üzülmekle birlikte;  öte yandan bunca güzel şahsiyetin iz bıraktığı toprakları Rabbimiz boş bırakmaz, diyerek ümidimizi tazeledik.

Bir hatıra kitabının sahibi, çağının önemli hususiyetlerine ayna olmuşsa, hakikati ifadelendirmekte sağlam ilke ve kaynaklardan beslenmiş bir yürek ülkesine sahipse, işte o hatıraları okumaya doyum olmadığını görmüş olduk.

Okuyucusunu sık sık gözyaşlarına boğmakla birlikte okunuşu çok keyifli olan kitabın satırları arasında ilim, edep, irfan, tarihimiz, dilimiz, edebiyatımız, hâsılı, “bizi biz yapan değerlerimiz” var. 

Kitapta zikri geçen mübarek zevat, hatibin yakın dostları, hocaları, talebeleri… Zamanının irşat kutbu M. Sami Ramazanoğlu Hazretleri, Ladikli Ahmed Ağa, Şeyh M. Zahid Kotku, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Abdülgaffar Abbasi, Ebul Hasan Nedvi, Hasanü’l-Benna, Ali Yakup, Mustafa Runyun, Miralay Sadık Beyler, Filistin Müftüsü Şerif el-Hüseyni… Çağlarına ve tarihe renk ve anlam katan daha nice isim.

DÜZDAĞ TİTİZLİĞİ

Ali Ulvi Kurucu’nun hatıralarının içeriğinin zenginliği yanında, usta yazar Ertuğrul Düzdağ’ın uzun yıllarını vererek titiz bir işçilikle yaptığı editörlük başarısını da mutlaka vurgulamak gerekir. Düzdağ’ın bu kitaba verdiği emek, kültür tarihine geçecek kadar destansıdır. İşini ciddi yapan adamlara özgü bir mükemmeliyetçilikle gece gündüz demeden fikir teri döker. Hatta mükemmeliyetçilik o kadar ileri derecededir ki, Kurucu kitapların yayımlandığını görmeyi çok arzu etmesine rağmen uzun yıllara yayılan çalışma programından dolayı ömrü vefa etmez. Merhum dünya gözüyle eserleri göremez ama aziz ruhunu mesut edecek kalitede ve estetikte çıkan şaheserler, nesilleri doyuracak doygunlukta ve doluluktadır. Ders kitabı olarak okullarda okutulması icap edecek derinlikte bir eser sunulmuştur kabul olunmuş dualarım dediği Türk gençliğine.

CUMHURBAŞKANIMIZA ÇAĞRI

Bizler, okur olarak Muhterem üstat Ertuğrul Düzdağ’a minnettarız. Fakat gençlere, öğretmenlere ısrarla tavsiye ettiğimiz bu şaheser, şu anda bir talihsiz süreci yaşamakta. Çeşitli tilkiliklerle yayın hakkını alan Kaynak Yayınları FETÖ soruşturması nedeniyle kapatılınca FETÖ’yle ve onun ihanet dolu fikirleriyle uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan bu kitaplar da piyasadan çekildi. Yayılması gereken hatıralar, bir anda yasaklı yayınlar arasına girdi. Şimdi böylesine muazzam ve faydalı bir eserden, bu milletin çocuklarının mahrum bırakılması büyük talihsizlik. 

Cumhurbaşkanımızın meydanlarda anlatmaya çalıştığı, yakın tarihteki bütün aksaklıklar ve yürütülen haksızlıklar bu kitapta, yaşanmış örnekleriyle en canlı şekilde anlatılmakta. Bu kitap, Yeni Türkiye iddiasını yürüten Erdoğan’ın bütün tezlerini delilleriyle haklı çıkartan bir şahitlik bildirisi. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımız bir talimat buyurmalı ve istifadesi bol olan bu müthiş eser, temiz ve şaibesiz bir yayınevinden basılarak kültürümüze yeniden kazandırılmalıdır. Kaynak Yayınları’nın diğer kitaplarına haklı bir şekilde uygulanan prosedürden bu kıymetli eser muaf tutulmalı, bu aziz hatıraların esareti bitirilmelidir. Elbette Ertuğrul Düzdağ’ın ömrünün önemli kısmını verdiği unutulmadan, emeğinin karşılığı fazlasıyla verilmeli, Kültür Bakanlığı Özel Ödülü’yle de vefa taçlandırılmalıdır.

Bu duru kaynağı, FETÖ’nün kirli Kaynak’ından kurtararak milletimizin istifadesine sunmak, devletimizin üzerinde bir borçtur. 

Bu yazı toplam 906 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim