• İstanbul 19 °C
  • Ankara 22 °C

Eğitimde Dezavantajlı Gruplar Ve Maarifin Adaleti

Memiş OKUYUCU

Dezavantajlı gurupların diğer kesimlerle arasındaki muhtelif alanlardaki gelişmişlik farkını asgari seviyeye indirip, her insana ortak ve adil yaşama standartları ve hakları sağlama konusunda, doğuda ve batıda farklı ölçüler benimsenmiştir.

Batıda özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sanayi alanındaki gelişmeler nedeniyle,  şehirlerin nüfus yapısı, nüfus yoğunluğu ve niteliği değişmeye başlamıştır. Bu çağda başlayan nüfus hareketliliği ve göçler neticesi, işsizlik ve diğer alanlarda göç edilen yerlerde belli sorunların doğması ve bu sorunların toplumsal ahengi etkilemeye başlaması, İngiltere başta olmak üzere kıta Avrupası ülkelerinde sosyal politikaları doğurmuştur.

 

Bizim  medeniyet tarihimizde ise; boy, soy, statü, bölge, gelir,  makam, ırk v.b. farklılıkların ve yetersizliklerin güçsüz kesimleri tümüyle cılızlaştırıp, diğer yaşama standartlarının yanında eğitim ve öteki haklarından daha fazla  mahrumiyete düşürmesinin önüne geçilmesi, cemiyetin sürekli gündeminde tutulan bir mesele olmuştur! Çünkü cemiyette temel yaşama standartlarında; hak, adalet ölçülerine uygunluk ve toplumsal enerji ve sinerji kaybının önüne geçilmesi, bir toplumsal beka meselesi olarak da görülmüştür!. 

 

Sosyal politikaların batıdaki doğuş temellerinde, toplumdaki dezavantajlı gurupların kabaran sayı ve kontrol dışına çıkabilme potansiyellerinin, sistemin sürdürülebilirliğini tehlikeye sokmaları da vardır. İşte bu çerçevede ortaya çıkan ve hayata geçirilen sosyal politika uygulamaları, batı da ‘hak’ temelli olarak kurulmuştur. Temel bir insan hakkı olarak; insanların sahip olmaları gereken asgari yaşama, sağlık ve eğitim standartları belirlenmiş. Belirlenen insani yaşama seviyelerinin altında kalanların yaşama standartları, eğitimi de içine alacak şekilde muhtelif sosyal politika destekleri ile güçlendirilmiştir.

 

Batı da hak temelli olarak kurulan zayıfların, güçsüzlerin, kimsesizlerin, engellilerin desteklenmesi maksadı ile ortaya çıkan sosyal politika olarak adlandırılan destekleme programları, biz de ‘merhamet’ temellidir. Irkı, rengi, derisi, geliri, getirisi ne olursa olsun Yaradan’ın merhameti, tüm canlıları kuşatmıştır!. Tüm yaratılmışlara, insanlara merhamet nazarları ile bakılır!. Yunus’un lisanında ‘yaradılanı hoş gördük yaradandan ötürü’ felsefesine bürünen merhamet temelli bakışımıza göre her yaradılan, yaradanın hürmetine hoş görülmeyi ve insanca yaşamayı hak etmektedir.. Hak ettiği ölçülere göre insani bir eğitim almak, bizim temel insan haklarımızın icaplarındandır!.


Şimdi...

Bu çerçevede sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel bakımdan kırsal kesimler ile büyük şehirlerde merkezin dışında kalan çevrenin, eğitim bakımından dejavantajlı durumları da, insani açıdan bir ‘eşitsizlik’ halidir. Avrupa yaklaşık 150 senede tamamladığı şehirleşme sürecinde, eğitim ve diğer alanlardaki eşitsizliği uyguladığı muhtelif politikalarla asgari seviyelere indirmiştir.  Bugün için Avrupa’da sosyo-kültürel farklılıklar en alt düzeylere indirilmekte ve bu yöndeki çalışmalar da  devam etmektedir!. Sosyo-ekonomik farklılıklar ise, devreye konulan sosyal politika uygulamaları neticesi,  en zengin yüzde yirmi ile en fakir yüzde yirmi arasındaki gelir farkı bire altı düzeylerine indirilmiş durumdadır! Bu sonuçların eğitimde adalette ve ülke üretimindeki  yansımaları en üst düzeylere çıkmış. Ülke açısından ise sosyal barışı, üretimi ve verimliliği maksimum seviyelere çıkarıcı bir itici güç fonksiyonu görmüştür!.



Türkiye’de durum.

Özellikle son yıllarda uygulanan sosyal politikalarla Türkiye’nin en zengin yüzde yirmilik kesimi ile en fakir yüzde yirmilik kesimi arasındaki ekonomik zenginlik farkı, bire on bir on ikilerden, bire sekiz (7.5) oranına kadar geriletilmiş durumdadır!. (DİE 2018 İstatistikleri) Sosyal politikalarla desteklenen en alt gelir diliminde yer alan  yüzde yirmilik kesimin   sosyo-ekonomik durumunda meydana gelen iyileşmenin eğitimde, farklılıkları ortadan kaldırıcı tesiri ve müspet yansıması bir hayli umut verici sonuçlar sağlamış durumdadır!. Ancak Türkiye’nin sosyo-kültürel durumundaki çelişkilerin devam etmesi, eğitimde eşitsizlik ve ülke üretimine ve ülke başarısına negatif tesirler bırakarak devam etmektedir!.

Türkiye’de 1950’lerden sonra başlayan özellikle  1980’lerden sonra hızla artan şehirleşmenin getirdiği nüfus hareketliliği ve akabinde şehirlerin değişen sosyo- kültürel ve sosyo-ekonomik yapısı ile birlikte, şehirlerimizde yeni bir sosyoloji teşekkül etti.

Büyük şehirlerin merkezinden çevresine doğru yapılanan,  yaşam tarzı, tüketim alışkanlıkları, gelenekleri, kültürleri ile farklılıklar barındıran yeni bir nüfus dokusu, yepyeni bir insan topluluğu meydana gelmeye başladı.

2019’larda şu içinde yaşadığımız yılda, özellikle 1980’lerden sonra hızı artan şehirleşme ile birlikte ülkenin ağırlıklı bir kesimi yaklaşık yüzde seksenleri şehirlerde yaşamaya başladı. 1970’lere kadar yüzde seksenlerde seyreden köyde yaşayan nüfus oranı, yaklaşık elli yıl içerisinde çok büyük bir nüfus hareketliliği ile şehirlere taşındı. Bu nüfus hareketliliği ve göç, çok büyük sorunları da beraberinde getirdi. Bu sorunların en başında yer alanı da şehirlere taşınan bu nüfusun sosyo-kültürel durumunun aynı oranda geliştirilerek, sonuçlarının eğitime ve adil eğitim hakkına yansıtılamaması oldu. Şehirlerde kültürel yetersizlik yaşayan bu dezavantajlı gurup ve kesimlerin oranı nerede ise ülke nüfusunun yarısını teşkil etmektedir!. 


Uygulanacak  muhtelif program ve desteklerle bu dezavantajlı gruplar, sosyo-kültürel alanda geliştirilerek, ülke eğitim imkanlarından eşit ve adil ölçülerle faydalandırılmaları gerekmektedir!. Sağlanacak destek programları ile ülke üretimi, sosyal barış ve dayanışma artırılarak, insan temelli adil eğitim hakkı alanında, sosyal devlet temelinde gelişecek Büyük Türkiye ideallerine çok büyük katkıda bulunulmuş olur!.  


Dezavantajlı gurupların,  desteklerle toplumsal gelişime entegre edilmeleri, uyuyan dev Büyük Türkiye ideallerine çok büyük bir ivme katacaktır!. 


Bunun için devletin temel felsefesi başta olmak üzere, eğitim felsefesinin ve eğitim yönetiminin merhamet temelli olarak yapılandırılması, inşa edilmesi gerekmektedir. Maarif teşkilatı, yukarıdan aşağıya eğitimde dezavantajlı gurupların korunması, desteklenmesi ve geliştirilmesi esasına göre yapılandırılmalı. Ülke maarif sisteminde yeteri kadar kapasitesinden faydalanılamayan rehberlik sistemi de, eğitimde dezavantajlı bu gurupların desteklenmesi ve geliştirilmesi için esaslı bir misyon ve felsefeye büründürülmelidir. 

 

Sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yönden dezavantajlı gurupların maruz kaldığı ‘eğitim eşitsizliği’ bu ülke için hem acilen çözülmesi gereken bir adil vatandaşlık hakkı, hem de bir sosyal barış ve toplumsal motivasyon meselesidir.  


Dezavantajlı gurupların maruz kaldığı eğitim eşitsizliği, maarif sistemimizin çözmesi gereken en temel problemlerden birisidir!. Maarifin adaleti, dezavantajlı guruplara da sunabildiği 'adil eğitim hakkı' ile sağlanabilir. Maarif reformunun ana temalarından biri de, vatandaşlarına sunduğu ‘eşit’ ve ‘adil’ eğitim hakkı olmalıdır.

Eşit ve adil eğitim hakkının tüm vatandaşlarımıza sunulduğu Büyük Türkiye, bütün dünyaya umuttur. Büyük Türkiye’ nin maarif sisteminin temeli adil bir sistem ile bizi geleceğe taşıyacaktır.

Sağlıcakla kalın.

 

Bu yazı toplam 554 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim