• İstanbul 14 °C
  • Ankara 22 °C

Elif Sönmezışık: Kitaplı Zamanlar

Elif Sönmezışık: Kitaplı Zamanlar
Caddelere sokaklara serpilmiş küçük baharlara sükûnet eşlik edince, dizili taşlara sinen zamanın izini sürmek gibi bir merakın peşinden gidesim geliyor. Köşe başlarının kör noktasına sinen korkulu titreyişiyle hiç tanışmadım, ama huzur ne demek biliyorum.
Bu memleketin nabzı hiç kuşkusuz İstanbul'a bağlıydı hep. Darbeleri de en önce İstanbulluları kuşattı. Bir düşmanın Çanakkale'yi geçmesini, Boğazları düğümlemesini beklemeksizin, burnumuzun dibinde bitiveren kültür spazmı, yakın tarihin kördüğümlerini sık sık hatırlatırdı bize. Tarihî Yarımada'ya sis indiğinde, anlardık ki düşünmenin, düşüncenin süngüsü pas tutmuş.
 
Tam da fikirsizlik devamlı bir buhrana dönüştü derken yayıncılıkta beliren canlanma, umutları körükledi.
 
İnfilak dediğimiz şey, tek zerrelik hava kalmayıncaya dek süren bir sıkışmanın neticesi. Hep bir hasar vermesi beklenir herhangi bir patlamanın. Memleketin surlarında, sokaklarında, suyunda önceleri topları, doksanlarda popları, iki binlerde diyaframları patlattık... Ama kitaba tenezzül etmemekte direnen bu sürecin sonunda nasıl oldu da kitaplar çoğalsın diye bu kadar heveslenmiştik.
 
1980 darbesinin baskısıyla iyice daralan okuma perspektifimiz ve çıkmaza giren düşünce dünyamız, bilhassa 2010'larda bir genleşme yaşıyor. Giderek genişleyen bu alan, arz talep dengesine önemli etkiler gönderdi. Televizyonda devamlı eğlence ağırlayan kanallar, yazarları bir araya getirdikleri sohbet ve tartışma programlarına yöneldiler. Haber ve tematik televizyon kanallarına duyulan ilgi, aktüel meselelerle gündemi birleştiren programlar sayesinde artmaya başladı. Bu yüzden ya yazarçizer takımından isimler televizyona taşındı yahut televizyonda yazarçizerlerle bir arada program yapanlar kaleme sarıldı. Yetmedi, sosyal medya ilginç keşiflere zemin hazırladı. İlgi gören kısa yazılardan kitaplar hazırlandı. Orada beklediğinden fazla beğeni alanlar, yazabileceğine inandı ya da inandırıldı.
 
Manzara yozlaşmaya müsait ve gelip geçici bir hevesle bir dönem yazgısı gibi görünse de bu atak kötüye yorulmamalı. Ancak yazılı ve sözlü şekliyle ihtisasa dayalı kültür birikiminden mahrum ve bu alana ilgisiz bir yazar neslinin, kalite kontrolsüz yazma eyleminin giderek çoğalmasının gelecek nesillere ne tür bir miras bırakacağı endişesini taşımak boynumuzun borcu. Diğer taraftan bu çoğalma, yıllarını okumaya, yazmaya ve bunu yaymaya adamış kalem erbaplarının çilesine deva umudu taşıdı ve yayıncılığın daha sempatik bir ortama dönüşmesini mümkün kıldı.
 
Çünkü bu çoğalma çok sesliliğin de bir sembolü. Kısırlaştırılmış, kırpılmış, azaltılmış bir yazma dürtüsünün devran karşısındaki mücadelesi, ancak yarısı yenik bir serüvenin adı olabilir. Bugün ise neredeyse sınırsız bir akış söz konusu... Elbette sınırsız bir inisiyatif kavgası... Yarısı yenik serüvenler bugünleri yaşasa ne tür destanlar yazılırdı, kim bilir.
Bu haber toplam 548 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim