• İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C

Erbay Kücet'ten: Mantığın Uykusu Çocukluktur.

Erbay Kücet'ten: Mantığın Uykusu Çocukluktur.
Biz millet olarak öyle her şeye gülen insanlar değiliz.

Gülerken bile düşünmesini severiz; başkalarının bize gülmesinden, başkalarının yanında gülünç duruma düşmekten nefret ederiz. Oysa kendiyle dalga geçmeye cesareti olma-yanların başka tuhaflıklarla dalga geçmeye de hakları yoktur.

Birçoğumuzun zorlamayla ciddi görünme endişesi ve gülünç görünme korkusunun olduğu bir gerçektir. Eskiden mizah ustaları milleti güldürebilmek için saatlerce düşünür, ciddi hazırlıklar yaparlarmış. Şimdilerde ise espri kaldırımlara düşmüştür.

Çocukluk insanın doğumundan 15-16 yaşına kadar süren oldukça uzun bir zaman dilimini kapsar. Çocuk bu döneminde sorumsuzluğun vermiş olduğu rahatlıktan ötürü güler ve oy-nar. O dönemde hayatı tozpembe görür. Sıkıntıları önemsemez, hayat neşelidir. Çocuk, yetişkinin küçük bir örneği değil, kendine özgü sıfatları olan bir varlıktır. Onun hayal gücü çok fazladır. Bu dönemde edebiyattan da bir oyun tadı almak ister. Onun içindir ki çocuklar için yazılan kitaplarda eğlendirmek ve eğitmek, faydalı ve zevkli olmak daima birliktedir. Ancak çocuk edebiyatımızda ne yazık ki nükteyi, ince alayı bir üslup ve anlatım içerisinde veren örnekler sınırlıdır.

Çocuklar Nasrettin Hoca’yı çok severler. Hiç görmedikleri halde hayal dünyalarında beyaz sakalı ve tonton tipi ile Nasrettin Hoca yaşar. Çünkü hemen her çocuk hocamızın fıkralarından birkaçını bilir. Nasrettin Hoca’yı çok seven çocuklar anne ve babalarından, yakınlarından bu fıkraları dinleye dinleye büyürler. Kimi zaman güler, kimi zaman da ders alırlar. Çocukların küçük dünyalarına yeni kapılar açan Nasrettin Hoca fıkralarının öğüt verici olduğunun da altını çizmek gerekir.

Çocuk eğitiminde mizahın yararının tartışılamayacağı gerçektir. Bir konuyu çocuğa anlatırken onun adapte olmasının sağlanması ve hafızasına hakim olması için mizahın etkisi fazladır. Fakat bu mizah ölçülü olmalıdır. Mizahta ölçüyü kaçırırsak fayda yerine zararını da görebiliriz. Bu konuda eğitimcilerin bir başka belirlemesi ise seviyesi ve miktarı tam ayarlanamayan mizahın öğretici olmadığı hatta çocuğu tembelleştirdiği yönündedir.

Çağımızda bedenen sağlıklı görüntü verse de ruhen rahatsız hatta rahatsızlığının bile farkında olamayan bir nesil yetişmektedir. Bu konuda çocuk edebiyatı ile uğraşanlara önemli sorumluluklar yüklenmektedir. Görselliğin cazibesine kapılmış olan çocuklarımızın gelenekten kaynaklanan eserlerle kuşatılarak, çağımızın çocuklarımızca yakalanmasına yardımcı olabilecek tarzın geliştirilmesi gerekmektedir. İşte burada karşımıza mizah kavramı çıkmaktadır ki mizahı iyi kullanarak çocuklarımıza iyiyi, güzeli, doğruyu ve inanç değerlerimizi eğlendirerek aktarma imkânımız olabilir. Bugün televizyonlar çocuklarımızı kitaplardan koparmış durumdadır. Çizgi filmler, pespaye kamera şakaları, laçkalaşmış komedi programları çocukların ilgisini daha fazla çekmektedir.

Geleneksel Türk evlerinde çocuklarımız ilk yaşlarda sevgiye doydukları için verilen sevgi çocuğu bağlayıcı niteliktedir. Gerekenden fazla ilgi gören çocuk şımarır, çoğu kez de sevgiye boğulur. Okumayla birlikte kitaplara yönelen çocuklar, başkalarının gözlemlerinden, deneyimlerinden, düşüncelerinden yararlanırlar. Bu nedenle çocukların sağlıklı, zihinsel ve ruhsal bir gelişme içerisinde okuyabilecekleri kitaplarda da birtakım niteliklerin aranması zorunludur. Bu açıdan önce çocukların hangi çeşit ve hangi kalitedeki eserlere karşı ilgi duyduklarına dikkat etmek gerekir. Zira çocuk, okumayı daha doğrusu anlayarak okumayı yine okuma yoluyla kavrar. Burada söz konusu olan yazılanı çocuğa indirgemek değil, çocuğu yazılara yükseltmektir.

Şayet bana bir çocuk kitaplığı kur deselerdi işe masal kitapları ile başlardım. Çünkü masallarda çelişki vardır. Çelişkinin olduğu yerde de mizah vardır. Çocuklar her dönemde gülmek, neşelenmek ister. Çocukların bu ihtiyaçlarını da fıkralar karşılayabilir.

Çocuk edebiyatında çocuklara öğüt ve ders verilmeli mi? Bu soru eskiden beri tartışılmaktadır. Eğitimcilerin ders verme anlayışının uygulandığı yerlerde çocukların bu tür eserlere ilgi göstermediklerini, hatta bu tür eserlerin gizli gizli okunduğu yönünde görüşleri vardır. Bu nedenle çocuklar için eser veren sanatçıların hem yazar, hem ruhbilimci, hem beğenisi olan bir çizer, hem de basımcı gibi düşünmek zorunda olmaları ve çalışmalarını ona göre düzenlemeleri gerekmektedir. Çocuklar için hazırlanan eserlerde sanat değerinin bulunması kadar, çocuk psikolojisinin ilkelerine de ihtiyaç vardır.

Atalay Yörükoğlu bu konuda “Çocuklar için yazmak yüreklilik işidir. Yetişkinleri söz boğuntusuna getirebilirsiniz, ama çocukları getirmezsiniz, okumaz atarlar öyle yapıtı. Açık olacaksınız, düşünceleriniz duru olacak, kavramlarınız seçik olacak, diliniz anlaşılır olacak çocuklar için yazarken” diyor.

Gerçekten de çocuklar için yazan ve çizenlerin işi zordur. Çünkü İngiliz şairi Wordsworth da “Çocuk insanın babasıdır” derken, Rousseau da “Çocukluk mantığın uykusudur” özdeyişleriyle bir gerçeğin altını çizmektedirler.

Çocuk, kendisine sunulan eserdeki kişilerin, kahramanların çocuk veya büyük olmasına da önem vermeden kahramanların davranışlarını inceler veya örnek alır. Onun içindir ki çocuklar için yazılan eserlerde mizahın dozunun iyi ayarlanması mecburidir. Ufak bir yanlışlık çocuğun hayal dünyasında büyüyeceği gibi ileriki hayatında da derin yaralara yol açabilir. Yani salt güldürebilmek amacıyla yanlış bilgileri çocuklara vermek doğru değildir.

Öte yandan çizgi filmler gibi oyalamayı amaçlayan ve sanat değeri tartışılan, çocuğun dünyasıyla çelişen, gayesi belli olmayan yayınların da ticari kaygılarla orta-ya çıkması tartışılmalıdır. Çocuk kitabında eğlendirmek ön planda olmalıdır. Yazar eğlendirirken çocuklara bilgi yığını vermekten de kaçınmalıdır.

Ziya Gökalp de bu konuda “Bir çocuk hangi kitapları anlar ve zevk alırsa onu okuyabilir. Anlamadığı, hoşlanmadığı kitapları, zorla okutursanız kitaptan nefret eder” diyerek çocuklar için yazılanların okutulması için gerekli ilkelerden bahsetmektedir.

Cumhuriyet döneminde birçok gazete çocuklar için özel ilaveler yayınlamış, bu ilavelerde daha çok eğlendirici yazılara ve karikatürlere ağırlık verilmiştir. Çünkü çocuklar bu türlerden hoşlanmaktadır. Çocuk dergilerinde de fıkraların, gülmece yazılarının, karikatürlü bulmacaların ve çizgi romanların bulunduğu sayfalar daha fazladır ve daha çok okunmaktadır. Bu gerçek ortadayken, çocukların mizaha olan tutkusu aşikârken, çocukları mizahtan uzak düşünmemiz mümkün değildir.

Çocuklara bilgi aktarımının mizahi türle daha kolay olduğuna inanarak, çocuk edebiyatı ile uğraş verenlerin eserlerinde gülmeceyi ön plana çıkarmalarının yararlı ola-cağını yineleyerek yazımı noktalıyorum. 

 

Bu haber toplam 1766 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim