Şair Tayyip Atmaca’nın “Med-Cezir” kitabı için şiirin denemesi mi yoksa denemenin şiiri mi demek lazım olur? Açıkçası bir isim verme hükmünü kendimde görmedim. Şairin mensur şiir diye tanımladığı bu tür, galiba kendisiyle müsemma. Daha önce hikaye-deneme ya da gezi-deneme tarzı gibi yazılara rastlamıştım.
Aslında Tayip Atmaca’nın “Med-Cezir” kitabı klasik edebiyatta bir dönem revaçta olan “Süslü Nesir” diye tabir ettiğimiz bir türün devamı da sayılabilir. Sinan Paşa’nın şiir gibi yazdığı denemeler ve şair portreleri “Türk Nesri” olarak da adlandırılıyordu. Ama meseleye modern gözle bakan edebiyat anlayışımız daha doğrusu modern edebiyatta bunu tanımlamak güç.
Gelenekten beslenen şairimiz Tayyip Atmaca’nın da kaderi olsa gerek modern edebiyattaki tanımı. Modern çağda ve modern zamanda kimse durup dinlemiyor artık sizi. Bu yüzden tanımlama modülü de oluşmuyor. Ya şiir yazmışsınız ya da deneme. Bu kadar yani. Sihay ile beyazın yanında gri yok...
Gülten Akın’ın bir şiirinde “Kimsenin de vakti yok artık ince şeyleri düşünmeye” demesi gibi bir şey oldu Modern Edebiyat. Kendi değerlerimizi başkalarının verdiği puanlarla ölçüyoruz.Kendi iç hesabımız yerine başkalarının hesabıyla edebiyatımızı yönlendiriyoruz.
Şimdi kitaba dönersek şunları söyleyebiliriz....
Kitaba bir okur izlenimi ile bakıldığında belli bir yerde şiir, belli bir yerde nesirin yani düz yazının ön plana çıktığına şahit oluruz. Bu durum adeta Kerem ile Aslı hikayesini anlatan Aşık Kerem’in gâh olayların etkisiyle sazı eline alıp gâh yorulduğunda söz ile devam eden bir aşığın macerasını da okuyucuya hissettirmektedir.
Sazı hamuşken şöyle diyor şair:
“Ne yüreğin yarayı hissedebiliyor ne kulakların kelimeleri duyabiliyor? Ya kulaklarında kelimeleri seçen bir şey var ya da ben kelimelerin arkasına gizlenerek senden saklanmaya çalışıyorum.”
Devamı: http://milatgazetesi.com/bir-med-cezir-vaktinde-saire-rastlamak-makale,122577.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.