• İstanbul 14 °C
  • Ankara 17 °C

Felsefesi Olmayan Milletin Mektebi Olmaz Demişti Nurettin Topçu

Felsefesi Olmayan Milletin Mektebi Olmaz Demişti Nurettin Topçu
Eğitime materyalist ve modernist bakış açısının getirdiği ruh yoksunluğu Nurettin Topçu’nun en önemli dertlerinden biri olmuştu.

O ‘Maarif Davamız’ adlı eserinde, hakikatin maarifle bulunacağını düşünüp kritik noktalara işaret etmiş ve temelden yapılması gereken reformlara dikkat da çekmişti. Zeynep Saylan yazdı.

Eğitim kadim çağlardan günümüze kadar üzerinde en çok konuşulan alanlardan birisi olagelmiştir. Etkisinin tüm insanlık üzerinde belirleyici olması onun üzerinde hararetli beyin fırtınalarının yaşanmasına, yeni önerilerin ortaya atılmasına ve yeni yöntemlerin denenmesine kapı aralamıştır. Bununla birlikte eğitimin felsefi temeli, düşünürlerin eserlerinde kayda değer bir tartışma zemini de bulmuştur.
 
Türkiye’nin en önemli değerleri arasında yer alan; felsefe, sosyoloji, eğitim gibi birçok beşeri ilimle hemhâl olmuş hareket insanı Nurettin Topçu’nun Maarif Davamız eseri olmaksızın eğitim hakkında bir değerlendirme yapmak Türk eğitim sistemi için bir eksiklik olur. Eğitime materyalist ve modernist bakış açısının getirdiği ruh yoksunluğu onun en önemli dertlerinden biri olmuştur. Hakikatin maarifle bulunacağını düşünüp kritik noktalara işaret etmiş ve temelden yapılması gereken reformlara dikkat çekmiştir. Maarif tartışmaları hala güncelliğini korurken, 1960’larda Topçu’nun tespit ettiği problem alanları nelerdi? Sunulan çözüm önerileri kendilerine uygulanma zemini bulabildi mi? Sorulması en elzem soru ise şu olsa gerek: Türk eğitim sistemi kendi özüne ait bir felsefe oluşturabildi mi?
 
“Mâbede nasıl girdimse sınıfa da öyle girdim”
 
Mâbed ve sınıf kavramlarının ayrıştırılmaya çalışıldığı yeni Cumhuriyet döneminde Topçu, hakikate ancak bu kavramları mezcederek ulaşılabileceğini düşünür. Her çağın farklı bir eğitim anlayışı olduğu gibi, her milletin de kendi yürüyüşünü içine alacak bir eğitim sisteminin olması gerektiğini savunur. Düşünüre göre son üç asrın buhranının en önemli sebebi kültür ve maarifimizde olan çözülmelerden ileri gelmektedir. Âlimin atının ayağından sıçrayan çamuru şeref olarak karşılayan hükümdarın devrini geride bırakmış bu millet, hem devleti hem de toplumu silikleştiren ve etkisi altına alan bir bozulmaya koşar adım gitmiştir.
 
Topçu için bu bozulma Cumhuriyet’e kadar farklı suretlere bürünerek sistem içine nüfuz etmiş hastalıklı bir haldir. Bu hastalıklı hali Cumhuriyet’in kurulmasıyla üzerinden atmak isteyenler problemlerin tespitini hakkıyla yapamamış olmalılar ki, geleneği ve geçmişi tamamen silerek yeni bir Türk tarihi anlayışıyla birlikte yeni Türk eğitim sistemini oluşturmaya çalıştılar. Şekilcilikten öteye gidemeyen inkılâp anlayışının medeniyet ve insan hakikatine katacağı ne gibi değerler olabilirdi ki? Modanın ve modern Batı anlayışının körü körüne taklit edilmeye çalışılması bir ülkenin evlatlarına, geleceğine ve belki de geçmişine yapılmış en büyük yanlışlar arasında yerini almıştır.
Bu haber toplam 1777 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim