• İstanbul 14 °C
  • Ankara 20 °C

‘Gece Gündüz Erdoğan’a Dua Ediyoruz’’

‘Gece Gündüz Erdoğan’a Dua Ediyoruz’’
Suriyeli aktivist İman Bedir ile Suriye’deki son durumu ve Mazlum Suriye halkının yaşadığı acıları konuştuk. Fatma Gülşen Koçak

Öncelikle sizin hikayenizi dinleyebilir miyiz? Türkiye’ye nasıl geldiniz?

Ben her zaman iyi Türkiye’ye geldim diyorum. 93ten beri diyorum, Türk insanları ensar, bizler muhaciriz. Biz vatandaşlık için geldik. Beyimin idam hükmü var. 1979’da bey bir şey olacağını hissetmiş sanki, Arabistan’a gitti. Üniversite okumaya, inşaat mühendisliği okumak için. Arkadaşı 1980’de bir olaya karıştı. İçeri almışlar arkadaşını. İşkence altında illaki bir şey söylemesi gerekiyor. O da beyimin yurt dışında olduğunu bildiği için, beyimin adını yani Yahya Bedir adını vermiş. Seneler sonra işkenceden çıktı ve beyimle karşılaştı. Beyime dedi ki “hakkını helal et, ben senin adını verdim.” Hemen gazetede idam hükmü çıktı. 17 kişi idam edilecek ve beyim dördüncü kişi. Hangi gün idam olacağı belli ve aynı gün de üniversite sınavı var. Konsolosluğa gidiyor, işlemler için. Oradaki adam 93 yılında emekli olacak ondan sonra gelecek kişi de kesinlikle geçiş izni vermez. Yurtdışına çıktık. İlk önce İspanya’ya gittik 23 gün dayanamadık. Her yerde domuz var. İki çocuk var, Allah korusun ileride başlarına bir şey gelir diye korktuk. Din yok, ezan yok. Orada evimiz vardı, çok ucuza sattık ve Türkiye’ye geldik. İyi ki geldik Türkiye’ye. Ezan var, Kur’an-ı Kerim var, cami var. Beyim dedi ki sen stres yapma, git camide Kur’an öğret, kendin de Türkçe öğren dedi. Benim Türkçem hala zayıftır. Çünkü kursa katılmadım, konuşa konuşa öğrendim. Daha sonra İstanbul’a geldim. 2011de deprem başladı. Oğlum, radyoculuğa meraklıydı. Babası ona dedi ki oğlum sen radyo ve televizyonculuk oku. Oradaki katliamları belgesel yaparsın. 2011 olduğunda ben dedim, “yavrum İbrahim, bir belgesel olsun. Sessiz kalmayalım. Çok sessiz kaldık.”

Ben şahit oldum. Bir bayram günü mahalleye girdiler. Bütün gençleri aldılar. Ağabeyimi de aldılar. Annem gençleri almaya gelenlere yavrum diye sesleniyordu. Aslında yavrum bile dememesi gerekiyor, katil onlar. Oradan birisi geldi dedi ki senin çocuğun bu. Ama almak için ayağımın altını öpmelisin dedi. Annem alabilmek için öptü. Sonra bütün gençleri vurdular. Her tarafta kan var. Suriye demek kan demek. Bu senelerdir benim hafızamda. Ben hala polis gördüğüm zaman titriyordum. Ama burada çok maşallah saygılı, kibar insanlar polisler. Şimdi her polis gördüğümde dua ediyorum, Allah’a emanet olun diye. Seviniyorlar. “fallahu hayrun hafızan ve hüve erhamür-rahimin” her zaman Erdoğan’a okuyorum, onun için dua ediyorum. Ben her zaman diyorum. İnşallah Mescid-i Aksa’yı da fethederler.

 

 

 

 

Suriye’deki son durumdan bahseder misiniz?

Suriye’de önceleri katliam vardı şimdi daha fazla katliam var. Suriye gitti, şimdi Allah korusun Halep gitti. Biraz evvel ablamla konuştum. Bana diyor ki; “İman 10 metre ileri çıkmak bile tehlikeli. O kadar çok çocuk kayıp, annesi bilmiyor kim kaçırdı. İŞİD mi, Esad mı, çocukları parça parça mı bilmiyorlar.

Suriye’de hangi acılar yaşanıyor?

Suriye’de her türlü acı var. En başta tecavüz var, en büyük acı tecavüz. En basiti bir ekmek almak için çıkmak gerekiyor. Ablam kalp hastasıdır. Diyor ki; “Ekmek almak için yolladım, dört gözle pencereden bakıyorum. Ne zaman geleceğini bilmiyorum.” Kızları alıyorlar ve tecavüz ediyorlar. Bir tanıdığımızın kızı vardı. Aldılar ve bir hafta sonra buldular. Bulduklarında mor bir şekilde gördüler, aklını kaybetmiş ve tecavüz etmişler. Başka bir kız daha vardı. Masmavi gözleri vardı. Ay gibi güzelliği var. Çok sevdiğim birisiydi. Hem tecavüz edildi hem de böbreği alındı. İki buçuk yaşında kız kardeşi vardı. O kadar güzel ki. Mavi gözleri var ve sarışındı. Sigara içmişler ve kızın yanaklarını sigara küllüğü gibi kullanmışlar.

Başka bir bayan geldi Gaziantep’e. Aç geldiği için dört tane çocuğunu satmış. Yedi, içti aklı yavaş yavaş yerine geldi. Keşke telefon numarası alsaydım diye. Acaba ileride görebilecek miyim diyordu.

Başka bir acı da intihar etme olayı çok var. Bir çocuk 9 yaşında, geldi intihar edecek. Öğretmen tuttu, “Yavrum ne yapıyorsun” dedi. “Annemi çok özledim. Annemin ayağının dibinde yatmak istiyorum” dedi. Çocuğun annesi de babası da rahmetli olmuş. Başka bir kız da 10 yaşında annelik yapıyor. Yağmur günlerinde dışarı çıkamıyor, “bu kokuda annemi hatırlıyorum” diyor. Bir çocuk yetimlerle birlikte oturuyor. Öğretmen cenneti anlatıyor ve soruyor, “yavrum ne istiyorsun?”. Bir çocuk muz istiyor, öbür çocuk bir elma istiyor, bir tane kız çocuk bez istiyorum dedi. Öğretmen şaşırdı ve neden diye sordu. Çünkü her sabah altıma yapıyorum, annem su yok diye ağlıyor, o ağlamasın diye istiyorum diyor.

Ben yetimleri ziyarete gittim ve çok duygulandım. Elli yetim ziyareti yaptığım zaman, İHH’dan Allah razı olsun her zaman destek oldular. Tavuk döner ve yanında ayran verdiler. Bir yetim geldi, teyze bir daha alabilir miyim dedi. Arkadaşlara sordum, tabi ki dediler. Çantasına koydu. Veda ederken, geldi yanımıza sarıldı, “Allah razı olsun, Allah’a emanet olun” dedi. Daha sonra ayrıldık, akşam namazını kıldık yolda. Yarım saat sonra da trafik kazası geçirdik araba takla attı. Araba ters döndü arabada beş kişiydik ve hiç kimsede hiç bir şey yoktu. Sadece şoförün sol elinden birkaç tane cam çıktı. Ambulans geldi, diyorlar ki 24 saat gözetimde kalmalısınız ayrıca bu arabadan sağ bir kişi bile çıkabileceğine inanmıyorum dediler. Onların duası bu işte.

Halep’in harap edilmesi ve yok edilmesi karşısında neler hissettiniz?

Sadece Halep değil, Halep giderse yanında bütün hepsi gidecek. Allah korusun, Allah korusun, Allah korusun!

Rahmetli Erbakan diyor ki “Halep giderse, Suriye gider. Suriye giderse Filistin düşer” diyor.

Dünyanın sessizliğine ne diyeceksiniz? Dünya orada olanları sessizce izliyor.

Evet, dünya kesinlikle bu olanlara sessiz kalmış durumda. Annem diyor ki “sus kızım, bir şey söyleme”. Kardeşim 12 senedir zindanda tutuluyor. Ağabeyim diyor ki, her türlü işkencelere maruz kaldık, aç kaldık. Bir yumurtayı dört kişi bölüştük. Ona 12 sene vura vura oradan sakat bir şekilde çıktı. 100 kişi bir odada ve 4 yatak var, orada sırayla yatıyorlar. Ne zaman uykuları gelse üzerlerine soğuk bir su döküyorlar.

Kadınlara tecavüz ediyorlar, canlı canlı rahimlerine fare koyuyorlar. Bir kız vardı ağabeysi işkenceye 4 gün dayanamadı. Erittiler, üzerine asit dökmüşler.

Bir kız vardı. Hamile olmasına rağmen, cami içerisine koymuşlar ve tecavüz ediyorlar. Bütün mahallenin duyması için de mikrofonu açmışlar. Kız “Ya Allah” demiş. Onlar da “Allah nerde, seni kurtarsın”.

Bir fabrikada 70 kişiyi tutuyorlar. En başta kızlara tecavüz ediyorlar ve makineye atıyorlar. Sonra kadınlara babalarının, beylerinin gözleri önünde tecavüz edip makineye atıyorlar. Sonra babasını ve çocuklarını da makineye atıyorlar. 70 kişinin hepsini makineye atıyorlar. Sesleri bütün mahalleye duyurmuşlar.

Başka bir olay da bir kızı aldılar. Tecavüz etmişler ve çıplak bir şekilde sokağa bırakmışlar. Kaçmaması için ayağından vurmuşlar. Bir tane mücahit üzerini örtmek için ceketini çıkarttı, orada şehit düştü. Bir başka mücahit bir battaniye aldı üzerini kapatmak için, o da orada şehit düştü. O kızı kurtarmak için 18 kişi şehit düştü. En son rahmetli kızcağızın kanı çok akmış, kan kaybından öldü.

Dünyanın dört bir yanına dağılmış mülteci kardeşlerimiz var. Onlar hangi dertlerle boğuşuyorlar?

Her yerde zor, ama Avrupa’da daha zor durumdalar. En büyük dert açlıktır. Avrupa’dakiler ile akraba olmaktan utanıyorum. Kızıma çok dedim, kızım gitme diye. Üç tane çocuğu var ve hamileyken birisi gitti. “Orada her şey çok güzel, Suriyelilere vatandaşlık verecekler” dedi. Orada diyorlar ki, yemek verdikleri zaman “zehir olsun” diyorlarmış. Şimdi ormanda yaşıyorlar, kim bilir ne ısırdı. Simsiyah olmuş, kangren olmuş.

Çocuklara hediyelik çanta veriyorlar. Eğer onlardan bir şey anlatınca o çantadan çok güzel bir şeyler çıkıyor. Ama Muhammed Sav. anlatınca çok iğrenç bir şeyler çıkıyor içinden. İslam’ı sevdirmemek için çok kötü şeyler yapıyorlar. Çocuklar haç taşıyor. Diyor ki, “yavrum neden haç taşıyorsun?” “o zaman daha çok yemek veriyorlar” diyor. Nişanlı olanların maaşı daha fazla, çünkü ileride “çocuklara düzgün bakamıyorsun” diye ellerinden alacaklar. Örtü çıkaranın maaşı daha fazla olacak.

Son gittiğim konvoyda çamurun içinde bu terliği buldum. Acaba bunun sahibi yaralı mı, aç mı, acaba yetim mi? Çok duygulandım. Bunun sorumlusu Esad ve ona destek verenlerdir.

En başta Tayyip Erdoğan olmak üzere, Türk insanlarına ve konvoydakilere de çok teşekkür ediyorum. Bütün devlete teşekkür ediyorum, onlar olmasa konvoya da izin verilmezdi.

Türkiye ve Tayyip Erdoğan’ın Suriye’ye yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?

Çok güzel. Zaten 15 Temmuzda yetimin duasıyla atlatıldı. Allah yetimin duasını geri çevirmez. Ben orada muhteşem bir manzara gördüm. Sanki ben Hacdayım. “Lebbeyk Allahümmelebbeyk” diye kendi kendime söylüyordum. Sonra kendime dedim ki “İman kalk, uyan. Hacda soğuk olmaz”. Gece gündüz Erdoğan’a dua ediyoruz.

Bundan sonra barış ilan edilse Suriyeliler vatanlarına geri dönerler mi?

Esad ile beraber kesinlikle barış olmaz. Esad olmasa aynı hükümet olsa gene olmaz. Geçen sefer kandırmışlar mesela. “Hafız Esad gitti, Beşer Esad çok güzel olacak” demişlerdi. Bir iki sene değişik oldu, sonra gene aynı. Aynı hükümet olursa hiç güvenme, gene aynı şeyler olur. Hocam bir milyon insanın katilleri bunlar.

Bir baba oğluyla yaşıyor, senelerce çıplak bir şekilde oturuyor ve seneler geçiyor. Sadece çamaşırlarıyla oturuyorlar. Bir gün oğlu babasına, “baba, hakkını helal et. Çok güzel bir rüya gördüm. Peygamber Efendimiz bizim eve ziyarete gelecek” deyip çocuk kıyafetlerini çıkarıp babasına veriyor. Daha gün geçmeden bir çete geldi, tetiği çekti. Babası pencereden baktı nasıl idam ettiklerine.

Açlık var, susuzluk var, elektrik yok. Su gelince insanlar mutlu oluyorlar. Bir bardak suyu 5 kişi içiyorlar.

Bu haber toplam 1571 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim