• İstanbul 14 °C
  • Ankara 20 °C

Gelmeseydim dünyaya o kadar kırılmazdım

Gelmeseydim dünyaya o kadar kırılmazdım
Babam 1936 doğumlu. Seksen üç yaşını geride bıraktı. Ben onun yedi evladından altıncısıyım. 17 yaşında evlenmiş, yirmili yaşlarda gurbet görmüş. İstanbul’a taşı ve toprağı için gelenlerden.

Altında gözü yok. Daha o yaşlarda nerelerde çalışmamış ki: Ali Sami Yen Stadı inşaatı mı dersiniz, Hilton oteli ya da Tarabya Oteli inşaatı mı? Uzun süre Kağıthane Sanayi Mahallesi’nde Agop’un tuğla harmanlarında çalışmış, Derme çatma mekanlarda sabahlamış. Yatağı sırtında yanına ilişecek bir ahbap aramış.

Namaz surelerini, içten dua etmeyi, her durumda Allah’a şükretmeyi gayet iyi bilir. Tek parti dönemi ile Menderes dönemini o günleri yaşarcasına karşılaştırır. Her defasında da sözünü “şimdi siz…” diye devam eden bir cümleyle bitirir. Isırgat hikayeleri, gizli Kur’an halkaları ve Türkçe ezan dayatmaları hepsini her seferinde ilk kez anlatıyormuş gibi anlatır. Bizden önce ve bizden sonra yaşadığı bütün darbelerin iç yüzünü değme analizciye taş çıkartacak derecede ortaya koyar.

Hiç elinde bir kitap okurken görmedim ben babamı. Nadiren de olsa takvim yapraklarının arkasını okur ve bir kenara koyardı. Bir de kendine ait defterdenYunus Emre, Niyazi Mısri ve Eşrefoğlu Rumi şiirleri okur ve okuduğunu ilahi şeklinde yorumlardı. İki binli yıllara kadar torsan marka radyo ile iktifa ederdi.  Televizyonun ne siyah beyazına ne de renklisine tahammülü yoktu. “Onun olduğu yerde sohbet ve muhabbet yoktur” başka da bir şey demezdi. Gece yaptığı kondusu gündüz kaç kez belediye zabıtalarınca tepesine yıkılmıştı. Hatta yine kendi anlattığına göre bir keresinde belediye zabıta ekipleri tuğla harmanında çalışan Anadolu’dan gelme işçilerin başlarını sokmak için yaptıkları gecekonduları yıkmaları yetmiyormuş gibi bir de işçileri toplayıp bir kamyonun kasasına yükleyerek gece vakti Hasdal ormanlarına çakıl döker gibi boşaltıp gitmişler. Nasıl olsa bir daha geri dönemezler diye düşünmüş olmalılar.

Fakat durum hiç de düşündükleri gibi olmamış Latife Tekin’in “Berci Kristin Çöp Masalları” aynı kararlılıkla yazılmaya devam etmiştir. Babamın anlattığı her hikâyede mutlaka kötü bir adam vardır. İlkokulda budaklı sopayla sorunun cevabını bilmeyen öğrenciye kafa göz dalıp yüzünü gözünü kan revan içerisinde bırakan eğitmen, köyde zorbalıkla güç yetirebildiklerinin topraklarını ellerinden alan köy ağaları, ısırgatlar, vergi memurları, eski yazı okuyanları köşe bucak arayan kolluk güçleri ve ormanların yegâne hâkimi ormancılar, asker kaçakları, hapishane kaçkınları ve ormanların doruklarında yaşayan, dağları mesken bellemiş eşkıyalar. İstanbul’la beraber hikâyenin kötü adamlarına belediye inzibatları, insafsız patronlar ve işgüzar işverenler de eklenmiştir.

Devamı: https://www.dunyabizim.com/gelmeseydim-dunyaya-o-kadar-kirilmazdim-makale,189.html

Bu haber toplam 675 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim