• İstanbul 14 °C
  • Ankara 18 °C

“Gönüller Yapmaya Geldim”

Ahmet Doğan İLBEY

Semerkand Dergisi Eylül 2019 sayısında Ali Yurtgezen hocanın T. Ziya Ergunel müstearıyla yazdığı “Gönüller Yapmaya Geldim” adlı yazısı nezdimde önemli bir yazıdır.

Modern, yâni vahşi kapitalizmin insanları insanlıktan çıkardığı, kalp, gönül ve merhamet bırakmadığı, herkesin herkese küs ve düşman olduğu, her gün gönüllerin yıkıldığı ve karardığı karanlık bir zamanda gönül yapmanın, gönül almanın büyük ibadetlerden sayıldığına ve bu gayr-ı insanî zamanda en büyük amellerden birinin gönülleri tâmir etmek olduğuna inanıyorsak, Yunus Emre Hazretlerinin “Gönüller Yapmaya Geldim” şiirini ibadetlerden sonra samimice kıraat etmek lâzım.

 

Dost kim? Gönül kim? Kur’ânî ve tasavvufî mânasıyla idrak edilmezse insanlığın sonu harap. Şeriat sistemi de gelse, başka bir sistem de olsa, kalp, gönül ve dost hassalarımız kâvi değilse Müslüman şahsiyetimiz oluşmaz, ham ve sığ kalır.

 

İşte bu yozlaşma çağında “dâva için gelmedim, gönüller yapmaya geldim” diyen Yunus Emre Hazretleri gibi olmak için gönül yapma tâlimini hızlandırmak gerek.

 

Siyasetten, ekonomiden, iç ve dış mihrakların kabûsundan kimselerin önemsemediği bu meseleyi daha iyi kavrayalım ve derûnumuza işlesin diye gönüllere şifa veren bu ilâhîyi şerh etmiş Ali Yurtgezen hoca. Bu sebepten dolayı söz konusu değerli yazının bâzı bölümlerini nakletmeyi vazife addettim:

 

“Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeye geldim
Bezirgânem metâım çok, alana satmaya geldim.

Ben gelmedim dâviyüçün, benim işim seviyüçün
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.

Dost esriği deliliğim, âşıklar bilir neliğim
Değşürüben ikiliğim, birliğe yetmeye geldim.

Ol hâcemdir ben kuluyam, dost bahçesi bülbülüyem
Ol hâcemin bahçesinde şâd olup ötmeye geldim.

Bunda bilişmeyen canlar, anda bilişemez onlar
Bunda bilişüb dost ile, ömrüm harc etmeye geldim.

Yunus Emre âşık olmuş, mâşûkun derdinden ölmüş
Gerçek erin kapısında, hâlim arz etmeğe geldim.

(Yunus Emre)

 

Yunus Emre bu ilâhîsinde Hak âşığı dervişlere mahsus hâllerden bahsetse de, sözlerini işitip okuyanlara, ‘Siz dahi böyle olun yahut böyle davranın’ makamında nasihatte bulunuyor. Söyledikleri, pek çok ilâhîde olduğu gibi, bâzı âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere dayanıyor. Nitekim daha ilk beyitte, Rasulullah s.a.v.’in Abdullah b. Ömer r.a.’tan rivayetle gelen şu nasihatine telmihte bulunulmuş: ‘Ey Abdullah! Bu dünyada ya gurbetteki bir insan gibi, ya bir yolcu gibi ol; yahut da kendini kabir ehlinden farz et!’ Yunus Emre, ‘Benim bunda kararım yok / Ben bunda gitmeye geldim’, yani ‘ben bu dünyada kalıcı değilim; her insan gibi benim de sayılı nefeslerim bir gün tükenecek ve ebedî âleme göçeceğim’ derken, Efendimiz s.a.v.’in bu öğüdüne uyduğunu, dünyada bir yolcu olduğunu beyan ediyor.

 

İnsan ‘zübde-i âlem’, yâni âlemlerin özü, özetidir. İnsan Allahu Azîmüşşân’un halifesidir, muradıdır, cümle mahlûkatının en şereflisidir. Cenâb-ı Hakk’ın bütün esmâ ve sıfatlarına mazhar olabilecek bir kabiliyette, ‘ahsen-i takvîm’ üzere yaratılmıştır. Kendini bilen insan, aynı zamanda ilmin satırlarda değil, sadırlarda, yâni kalplerde olduğunu bilen insandır. İşte Yunus’un, ‘Bezirgânım metâım çok / Alana satmaya geldim’ mısraındaki ‘metâ’, ancak dünyâdan garip bir yolcu gibi geçenlerin vâkıf olabileceği hakikatlerdir.

 

‘Ben gelmedim dâviyüçün, benim işim seviyüçün / Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim’ beytini ilk bakışta böyle anlamak gerekse de, ‘ben’ yerine ‘bizi’ koyup bir nasihat olarak anlamakta fayda var. Madem o Rahmet Peygamberi’nin ümmetiyiz, bizlerin şu üç günlük dünyâ için dâva kılmaktan; kavga ile, incitici tartışmalarla gönüller yıkmaktan kaçınmamız gerekir.

Mümine düşen, gönül kurmak değil, muhabbetle, merhametle, şefkatle gönüller yapmaktır. Rabbimiz, Kâbe’yi imar eden Hz. İbrahim a.s.’a ‘halilim’ demiştir. ‘Halil’ de dost demektir. Allahu âlem, Cenâb-ı Mevlâ’nın ‘dostum’ hitabına mazhariyeti evvela kendi gönüllerinden başlamak üzere gönül kâbesini imar edenler için de büyük bir müjde, bir büyük ikram vaadidir. Gönlünü Dost’un evi kılanlar, Dost’a âşık olur, O’nun güzelliğini müşahede ile kendilerinden geçerler. Sâdık âşıklara mahsus bir esriklik, sarhoşluk hâli içindedirler ve görenler onları deli zanneder. 

 

Hâsıl-ı kelâm, Yunus Emre şunu tembihliyor bizlere: Bir kâmil mürşide varmayınca dünyâdan gelip geçen bir yolcu olduğumuz idrakiyle istikâmet üzere yürümek, mahlûkata muhabbetle nazar kılmak, gönüller yapmak, zikrullah ile marifete ermek muhaldir.”

Yenisöz

Bu yazı toplam 3758 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim