• İstanbul 24 °C
  • Ankara 26 °C

Mustafa Tekin'den: Yavaşla ve Tefekkür et

Mustafa Tekin'den: Yavaşla ve Tefekkür et
Hız, Post/Modern zamanların en önemli handikapı haline geldi. Özellikle şehirlerin yaşamı daha çok hızla karakterize edilmektedir.
mustafatekin323

Hız, Post/Modern zamanların en önemli handikapı haline geldi. Özellikle şehirlerin yaşamı daha çok hızla karakterize edilmektedir. İnsanlar kaldırımlarda hızla yürüyor, hızla vapura biniyor, hızla iniyor; koştura koştura hayata yetişmeye çalışıyor. Bu sebeple hız, Post/Modern hayatın “normal”lerinden olarak kendisini kabul ettirmiş durumda.

Aslında hızın, artık hayatın ve özellikle büyükşehirdeki bir hayatın bir rutini olarak kabul edilmesinin arkasında, bu hayata temellük etmeye çalışan bir ideolojinin devasa kollarını görmek gerekiyor belki de. Çünkü yaşanan şey; masumane bir biçimde yapılacak işlerin çoğalması ve insanların ona yetişmesi meselesi değildir. Bundan öte, bir yaşam biçiminin dışarıdan farklı yollarla hayatımızın tümünü esir almasıdır. Bunun mantıksal temeli; zamanı temellük etme ve ona egemen olup yönetme arzusudur. Ancak problem şu ki; burada kişi kendi zamanının yönetmemekte; aslında sadece dışarıdan planlanmış bir çerçeveyi hayatının merkezine oturtarak ona yetişmeye çalışmaktadır.

Dolayısıyla en başta iki şeyi ayırmak ve temel bir soru sormak zorundayız. Yetişmeye çalıştığımız hayat, bizim kendi hayatımız değildir. Bu bağlamda bize paketlenmiş ve çerçevelenmiş olarak gelen hayat, gerçekten bizim yaşamak istediğimiz hayat mı? Bize sunulan hayat, kendi içerisinde bazı eşik noktalarına sahip olup; kişi bu eşik noktalarına ulaştıkça başarılı olarak addedilmekte, ödüllendirme ve cezalandırma düzeneği ile de sistemin (dünya sisteminin) büyük biraderi tarafından bu hayat teyit edilmektedir.

Bu klişe hayatın ciddi bir handikapı vardır. İnsanın kendisine ve varoluşuna dair soru(n)ları ile gerçekten kendisini kendisi kılacak işlerini rahat bir zamanda yapmak üzere ertelemesidir o handikap. Fakat işin ilginç tarafı; bu zaman aralığı hiçbir biçimde bulunamaz ve aslına bakılırsa bu hız devam ettikçe asla da bulunamayacaktır. Çünkü zaten sistem bunu gerektirmektedir ve özellikle kişinin varoluşuyla temasa geleceği bir zaman aralığını ona bırakmaz. Bundan dolayı “yaşadığımız hayat gerçekten bizim mi?” sorusu anlam kazanır.

Modern sosyolojinin önemli bir konusu da boş zamanlar sosyolojisidir. Boş zamanlar sosyolojisi, özellikle makinalaşmaya dayalı ve dijital bir hayatın baskın bir şekilde kendisini göstermesi ile açığa çıkan zamanı kişi için yeniden nasıl kurulduğunu göstermesi bakımından kayda değer. Çünkü bu artık zaman, kişinin kendisine bırakılamayacak kadar değerlidir ve kişiyi Post/Modern hayatın değerlerine entegre edecek biçimde kurgulanır. Bu kurgu hayatı teşvik etme ve onaylama işi de medyaya kalmıştır. Medya, reklamı, programları, dizileri ile kişi ile kendisi arasına giren bir mesafe hüviyetine bürünür.

Bu sebeple, tüm bu faşist dayatmalar karşısında kurtuluş, kişinin bir an için durup tefekkürü hayatının içine dahil etmesi; giderek hayatının merkezine yerleştirmesiyle mümkün olacaktır. Kur’an-ı Kerim aslında kişinin kendisine sorması gereken soruyu çok güzel formüle etmiştir: “Feeyne tezhebun?” (Gidiş nereye?). Tefekkürü hayatın merkezine yerleştirecek ve asla ertelenemeyecek soru bu. Her seferinde “dur şunu da yapayım, sonra düşünürüm” diyenler, asla bu cenderenin içinde çıkamayacaklardır. Müslüman bir insanın artık zamanı olmaz.

Yaşadığımız hayat, içinde bize son derece büyülü, ışıklı ve özgürlüğün tezahürlerinin sonuna kadar göründüğü bir hayat olarak gösteriliyor. Aslına bakılırsa, bunun tersini ispat etmek ise son derece güç. Çünkü bizim “hayat”ımıza kastedenler (=bize klişe bir hayatı dayatanlar), bunu o kadar ustalıklı olarak yapmaktadırlar ki, elde suça ait deliller yok. Fakat ruhumuzda müthiş bir günahkarlık hissinin yorgunluğu hayatımızı olabildiğince ağırlaştırıyor ve bize silkinme fırsatı vermiyor.

Evet, YAVAŞLA VE TEFEKKÜR ET.

24.04.2014 Milat

Bu haber toplam 466 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim