• İstanbul 14 °C
  • Ankara 17 °C

Fatma Barbarosoğlu'dan: Müslümanların müslümanları, İsrail'in çocukları öldürdüğü

Fatma Barbarosoğlu'dan: Müslümanların müslümanları, İsrail'in çocukları öldürdüğü
Adını yazmayacağım. Ülkesinin adını da. Körfez ülkelerinden biri diyeyim sadece. Gerisini siz anlayın. Muhayyilenizin dokusuna uygun, ses verin ışık verin anlatacaklarıma. Ona kendi adımı vereceğim.
fatmabarbarosoglu12

Adını yazmayacağım. Ülkesinin adını da. Körfez ülkelerinden biri diyeyim sadece. Gerisini siz anlayın. Muhayyilenizin dokusuna uygun, ses verin ışık verin anlatacaklarıma.

Ona kendi adımı vereceğim. Çok başka bir ismi var, adını anarsam belki de onu zor duruma düşürmüş olurum diyerek ona Fatıma diyeceğim. Ortadoğu'da bütün kadınlar Fatıma'dır, Hatice'dir, Ayşe'dir, Hacer'dir ya.

Ramazan-ı Şerifin son cuması idi. Şimdiye kadar konuşacağımız pek çok ortak zaman ve mekan olmuştu. Ama konuşmamıştık. Konuşamamıştık. Başkasının lisanı içinde ağır, kendi lisanımızın kanatlarından mahrum. Bir defasında o, olanca muhabbeti ile dertleşmeyi denemiş, Arapça bilmediğimi anlayınca şaşırmıştı.

Öyle ya nasıl hem bu kadar yakın, hem de bu kadar uzak olabilirdim.

Muhabbet iklimi ile yakın, lisan iklimi yad.

Anlaşabileceğimiz tek lisan vardı: İngilizce.

İki Ortadoğulunun –evet Haşmet Babaoğlu haklı Ortadoğu'ya geri döndük. İlkokul öğrencisi iken Türkiye Ön Asya ülkesi idi, Lise yıllarında Ortadoğu. Çocuklarım ilk okula başladığında hesapta/rüyalarda/söylemde Türkiye bir Avrupa ülkesi oldu, şimdi tekrar Ortadoğu'dayız.

Ne diyordum...

İki Ortadoğulunun İngilizce üzerinden anlaşması ile açılıyor hendekler.

Bizi ayıran hendeğin derinliğine teslim olmamak için, kelimelerle değil vücut diliyle anlaşmayı sürdürdük haftalarca. İçten bir tebessüm, onlarca ciltlik kitabın manasına eş olabiliyor ya bazen. İşte öyle.

Ramazan-ı Şerifin son cuması idi, diyaloğumuzu bizden daha iyi anlayacak olan İtalyan ve Fransızlara rağmen konuşmayı denedik tekrar. Eid mübarek dedi. Evet bayram dedim. BURADA dedi. Sustu.

Gurbette bayramın ne zor olacağını anlatacak, uygun İngilizce fiili bulamadı herhalde diyerek düşünmeye başladım.

Konuşmanın devamı çok başka bir yerden geldi. Şikago'da çok Arap var dedi. Ve hiçbirisi de ülkesine dönmek istemiyor. Müslümanlar Müslümanları öldürüyor. Yöneticiler halka hizmet sunmuyor.

Müslümanlar Müslümanları öldürüyor derken 'öteki'lerin duymaması için sesini olabildiğince alçalttı. Fısıldar gibi. Ama 'ötekiler' yine de duydu. Oysa kendi aralarında şakalaşıyorlardı. Şakalaşmayı kesip Gerçekten mi diye sordular şaşkınlıkla. Onlar belli ki 'haberler'den 'haberdar' değildiler.

Gerçekten diyemezdik. Özel bir konuşma olduğunu anlamalarını, bize bu anlayışı bahşetmelerini bekledik.

Konumumuzu değiştirip pencere kenarına gittik. Rüzgara ram olmuş yaprakların Temmuz ayı içindeki sonbahar görünümü, duygusal iklimimize kederden bir efekt oluşturuyordu. Uzun bir sessizlikten sonra, anamı babamı özledim dedi. Çocuklarım da özledi. Ama yine de ülkeme dönmek istemiyorum. Burada daha özgürüz. Burada daha özgür olup da vatanımda özgür olamamak bana çok acı veriyor.

Ya Filistin dedim. Senin ülkenin yöneticilerinin Filistin halkının acılarına uzak durmalarına ne diyorsun.

Konuşmamızın hala dinlenmekte olduğunu, 'öteki'lerden birinin İsrail yanlısı bir şeyler söylemesi ile idrak ettik. Kendilerini koruma haklarının olduğuna dair bir şeyler. Ona karşılık vermeye çalışmadık. (İngilizcelerini ilerletmek için CNN izlemelerine; haberleri, düşünmelerini gerektirmeyecek yorumları ile özümseme kapasitelerine mi vereceğiz bu savunmayı!)

Her gün 1000 Müslümanın öldürüldüğü bir dünyada, Müslümanları Müslümanların katlettiği bir dünyada, acımızı ve kederimizi kelimelerle anlatacak kadar mahir değildik.

Aynı anda, aynı marka telefonlarımızı çıkardık, İsrail'in katlettiği bebek fotoğraflarını gösterdik.

Buruk bir Şikago bayramı işte böyle başladı...

Eskiler dilim döndüğünce diye söze başlardı. Ne vakittir dilim dönmüyor ey okuyucu. Dilim dönmüyor.

Yeni dünya için yeni bir dil gerekiyor. Ne ki gramerini henüz hiçbirimiz bilmiyoruz.

Bayram mübarek elbet. Allah bize de mübarek olmayı nasip etsin. AMİN!


Yeni Şafak, 28.7.2014

Bu haber toplam 598 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim