• İstanbul 19 °C
  • Ankara 22 °C

Seyahatnamelerden Dünya’ya Bakmak

Seyahatnamelerden Dünya’ya Bakmak
Atilla Mülayim

Siyasi konularda verdiği bilgiler yanında şehir tarihi, Osmanlı Devletinin yönetimi, Türklerin dini inanışları, Hıristiyan cemaatlerin; Rum kilisesi, Ermeni kilisesi ve diğer mezheplerin yaşadıkları ihtilaflar ve tartışmalar konusunda birçoğu ilk elden anlatılardır.

Kitapta verilen bilgiler şehir tarihi çalışmaları yapanların yararlanacağı birçok konuya da ışık tutacak seviyededir. Hem Türkiye’deki şehirler hakkında, hem de Türkiye’ye gelirken ve giderken uğradığı şehirler hakkında bilgiler, önemli detaylar içermektedir.

İstanbul’a geldiğinde gördüğü manzara karşısında “Konstantinopolis’i görmeyen henüz mükemmel bir manzaraya tanık olmuş sayılmaz.” sözü, herhalde bir şehir için söylenecek en güzel sözdür.

İzmir ve İstanbul şehirlerinde uzun süre kalan seyyahımız, yaşanılan yerlerin birbirine benzediğini, dar sokaklar, ahşap evleriyle şehir dokusunun aynı görünümü sergilediğini, salgın hastalıklar, yangınlar ve depremler her iki şehrin de en büyük problemleri arasında olduğunu söyler.

 

Türklerden Öğrenilecekler!

Seyyahımızın uzun süre Türkiye’de kalması çoğu konuda derinlikli bilgiler edinmesinin önünü açar. Şehirde yaşayan Hıristiyan cemaatler ve Müslümanlarla kurduğu ilişki sayesinde, kendi ülkesindeki yaşadıklarıyla karşılaştırma yapmak şansı elde eder. Konuları tartışırken örneklendirmesi dost-düşman ülkeler hakkında yaptığı kıyaslar, seyyahımızı okurken aynı zamanda fikri arka planını bulma şansı verir.

Türklerle Avrupalıların kıyaslandığı mevzularda yazarımız ikircikli bir tavır sergiler. Bazen aynı konuda Türklerin üstünlüğünü vurgularken, bazen bunları yapmalarının siyasi olduğu hükmüne varır. Sosyal ve ticari hayatla ilgili konularda ise Türklerden Avrupalıların öğrenmesi gereken birçok şeyi olduğunu söyler. “bizim toplantılarımızda birçok kişi birden konuştuğundan, fazla kalabalık olmayan bir toplantıda bile çok gürültü olur. Oysa Doğulular az konuşurlar ve bir kişi konuşurken bir başkasının onun sözünü kesmesi ayıp sayılır. Biz Avrupalılar konuşan kişiyi sessizce dinlemeyi ve susmayı onlardan öğrenmeliyiz.” Türkiye’de ticaretin olağanüstü yoğunlukta olduğunu belirten yazarımız, ticaret konusunda da örnek alınacak yönlerin bulunduğunu belirtir, “ ithalatı veya ihracatı yasaklanan mallar çok azdır. Malların üstüne eklenen yüzde üç oranındaki vergi de çok düşüktür. Bu insaflı davranış Hıristiyan devletlerin gümrüklerinde uygulanan yöntemlere kıyasla çok daha insani olduğundan, buralarda ticaret çok gelişmiştir.”

 

Avrupa Şehirlerine Bakışlar

Seyyahımız sadece Türkiye ve Türkler hakkında bilgi vermez. Türkiye’ye gelirken ve geri dönerken geçtiği yerler hakkında da önemli bilgiler vermektedir. Mesela Fransa hakkında söyledikleri gerçekten çok ilgi çekicidir; Fransız halkının Hıristiyan ahlakı çok yozlaşmıştır, dinin getirdiklerini sadece dış görünüş bakımından yerine getirmenin dışında hiçbir dini kaygıları yoktur. Bedensel zevklerin tatmininde en uç noktalardadırlar. Yaşlıları da gençleri gibi çılgınlıklardan zevk alırlar. Basit insanlar yoksulluk içinde yaşarlar ve ülkede dilencilerin sayısı oldukça çoktur. 1769 yılında Paris kentinde doğan çocukların üçte birinin anası babası belli olmayan, terk edilmiş çocuklar olması, Fransa’nın dönem itibariyle ne vaziyette olduğunu resmeder. Bu konuda diğer seyyahlarında aynı cümlelerle Fransa’daki durumu aktarması tarihi gerçek olarak bu dönemin Fransa’sı hakkında ittifak edilen bir görüşün aktarıldığı anlaşılır.

Ülkesine dönerken geçtiği yerlerdeki kütüphanelere uğramayı ihmal etmeyen seyyahımız, matbaanın icadıyla basılan kitapların ilk baskılarının bulunduğu Zürih kentinden övgüyle bahseder.

İtalya’ya geldiğinde gördüğü manzara kendisini ürkütür. Burada bir Protestan’ın Katolik mezhebine bakışını okuyabiliriz. Nerdeyse her köşede çeşitli pozlarda resimler veya heykeller görmek mümkün, bu durumu gördükçe aklına Tanrı’nın yasalarının geldiğini söyleyen seyyahımız “Kendi hayalinde bir görüntü üretmekten ve herhangi bir benzetme yapmaktan, bu hayal ürünü görüntülere tapmaktan ve onlara hizmet etmekten sakın! Sen yalnız efendin olan Tanrı’ya tapmalı ve yalnız ona hizmet etmelisin!” Kutsal kitap buyruğunu hatırlar. Kitap, Türkiye’de Hıristiyanlık denince anlaşılan algıyı değiştirecek birçok örnekle doludur.

Seyyahımızın anlattıkları Avrupa ve Türk şehirlerinde yaşayan insanların hayatına dair önemli gözlemler ihtiva eder. Bu tarz seyahatnamelerin yayınlanması tarihe farklı bir gözle bakmak isteyenler için keyifli bir okumadır.

Aşırı övgü yanlış anlaşılmayı da beraberinde getirir. Fakat bu riski alarak söyleyebilirim ki, kitap yayınevinin seyahatnameler konusunda göstermiş olduğu ilgiyi şimdiye kadar hiçbir yayınevi göstermedi. Tarihin tozlu raflarında “asıl” okuruna kavuşmayı bekleyenleri bekletmediği için teşekkürler!

Kaynak: Atilla Mülayim
Bu haber toplam 4353 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim