• İstanbul 16 °C
  • Ankara 20 °C

Hakan Albayrak: Bu gidişle Mescid-i Aksa'nın yıkılışını da normal karşılayacağız

Hakan Albayrak: Bu gidişle Mescid-i Aksa'nın yıkılışını da normal karşılayacağız
İsrail, “arkeolojik çalışma” bahanesiyle yıllardır Mescid-i Aksa’nın altına tüneller kazıyor, Mescid-i Aksa’nın altını oyuyor.

Bir gün, Mescid-i Aksa’nın çöktüğü haberiyle uyanabiliriz.

Tabii ki infiale kapılırız.

Önce ne yapacağımızı şaşırırız, sonra İsrail’i “şiddetle” telin ederiz.

İsrail, “Yanlışlık oldu, pardon” der.

Mescid-i Aksa’nın orijinal haliyle yeniden inşa edileceğini taahhüt eder.

Aradan zaman geçer.

Sonra biraz daha zaman geçer.

Daha daha zaman geçer.

Zaman geçip durur ama Mescid-i Aksa’nın yeniden inşası bir türlü başlamaz.

Bu arada İsrail kamuoyunda ve siyasetinde “Mescid-i Aksa’nın yerine Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa edelim” talebi yükselir.

Yükselir, yükselir ve bastırılamaz hale gelir.

En azından İsrail hükümeti öyle olduğunu iddia eder ve “Bir demokrasi olan İsrail’de ezici çoğunluğun talebini karşılamaktan daha tabii ne olabilir?” deyip “Süleyman Mabedi”nin inşası için kolları sıvar.

Biz yine infiale kapılırız.

Önce ne yapacağımızı şaşırırız, sonra İsrail’i “şiddetle” telin ederiz.

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, hatta Britanya ve ABD de İsrail’i “o kadar ileri gitmemesi” yönünde ikaz ederek bize güya destek verir.

Konu enine boyuna tartışılır.

Uzun uzun tartışılır.

Uluslararası görüşmeler, diplomatik manevralar, arabuluculuklar falan filan.

Nihayet İsrail hükümeti “yumuşayıp” şöyle bir “uzlaşma formülü” geliştirir: Tamam, Mescid-i Aksa yeniden inşa edilecek. Bununla beraber, Harem-i Şerif’in bir kısmında Yahudiler için küçük bir ibadethane de inşa edilecek… 

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İngiltere ve ABD, Müslümanlara dönüp, “E siz de eşek değilsiniz ya; bunu kabul edersiniz herhalde” der.

Kabul etmeyen, fanatik ilan edilir.

İlgili inşa çalışmaları başlar.

Biz bir kere daha infiale kapılırız.

Önce ne yapacağımızı şaşırırız, sonra İsrail’i “şiddetle” telin ederiz.

Belki de bu seferki telinimiz “şiddetli” olmaz.

“Şiddetli” teline takatimiz kalmaz belki de.

“Az kalsın Mescid-i Aksa’yı tamamen kaybediyorduk. Buna da şükür” deyip rahat bir nefes bile alabiliriz.

Neticede, Harem-i Şerif’in bir kısmından feragat etmeyi içimize sindirmiş halde buluruz kendimizi.

Onu bir kere içimize sindirdikten sonra devam da gelir.

Bir kısmını daha Yahudilerin ibadetine ayırır İsrail.

Sonra bir kısmını daha.

Daha, daha, daha.

Bir gün bir de bakmışız ki ne Mescid-i Aksa kalmış ne Kubbet’üs-Sahra; “Süleyman Mabedi” bütün haşmetiyle Harem-i Şerif-i kaplayıp Kudüs’e damgasını vurmuş.

A evet… İnfial, telin.

Ama geçmiş olsun artık!

İsrail hükümeti, “Biz egemen bir devlet değil miyiz? Burası bizim toprağımız değil mi?” deyip geçer.

Devamı: http://www.karar.com/yazarlar/hakan-albayrak/bu-gidisle-mescid-i-aksanin-yikilisini-da-normal-karsilayacagiz-4503#

Bu haber toplam 645 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim