Bir yıldız daha kaydı. Karakoç ailesinin Abdurrahim ve Ertuğrul’dan sonra Bahaettin Karakoç da rahmet-i Rahman’a kavuştu. Ölüm haberini Tokat’tan İstanbul’a döner dönmez aldım. Ne çok adı geçmişti oysa Tokat’ta hasbıhal ettiğimiz dostlarla. Onu, Ay Şafağı Çok Çiçek’le tanıdım. Şiir yazma arzusu onun yaşama sevinci gibiydi. Gündeminden hiçbir zaman şiiri düşürmedi. Edebiyat dünyamızın ak saçlı ihtiyar delikanlısıydı. Kürsüde şiir okurken ki heyecan ve coşkusu zamana meydan okur gibiydi. Ölümün sırası değildi. Gündemde hayat vardı, şiir vardı, aşk vardı. Hastalıklara kolay kolay prim vermezdi. Rahatsız olduğunu duyup da kendisini aradığımda sesindeki hastalık izlerini silme telaşıyla konuşur ve konuyu bir anda son yazdığı şiiri ya da yeni çıkan kitabına getirirdi. Elimde onun bana 2009 yılında doğduğu yer olan Elbistan’da imzaladığı Gündemde Yine Aşk Var kitabı var. Ne kadar içten yazmış: “Yüzü-yüreği güzel, şiir damarı güçlü, yorumları oturaklı şair kardeşim Hüseyin Akın’a, doğduğum kent olan Elbistan’dan hediyemdir. Samimiyim, sevgi doluyum.” O biraz Hareket biraz Hisar ve biraz Türk Edebiyatı ise de çokça yaşayan, gürül gürül akan Türk şiiriydi. 88 yıllık bereketli ömrüne onlarca eseri sığdırmayı başardı. Aynı zamanda çağdaş edebiyatımızın seçkin naat ve münacat örneklerini vermiş olan Bahaettin Karakoç gününü ve saatini nefes nefes beklediği sevgililer sevgilisine kavuştu. Söylediği gibi ve sözünde durarak:
“ıhlamur çiçek açtığı zaman
ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
kimseye uğramam ben sana uğramadan
kavlime sadığım, sadığım sana
takvim sorup hudut çizdirme bana
ben sana çiçeklerle geleceğim
ıhlamurlar çiçek açtığı zaman”
Allah rahmet eylesin!
Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/1718436/huseyin-akin/ciceklerle-giden-sair-bahaettin-karakoc
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.