• İstanbul 14 °C
  • Ankara 20 °C

Hüseyin Akın: Kullanışlı bir adam harcama enstrümanı: İtham

Hüseyin Akın: Kullanışlı bir adam harcama enstrümanı: İtham
“Çok kuvvetli, çok cesur, çok radikal tartışmalar yapmamız gerekiyor.” Geçtiğimiz günlerde gazetedeki köşesinde hal-i pürmelâlimize değinen Kemal Öztürk, meseleyi bu cümleyle aralıyordu.

Mesele dediğim şey, çoğumuzun karnından konuştuğu, bir kısmımızın ise konuşmayı da aşarak meydan muharebesi sahnesi sergilediği fikri sıkıntılarımız. Hiç kimse orta yolu bulamıyor bu konuları konuşmakta. Sahada iyi performans göstermek yerine kalemize atılan golleri tartışıyoruz durmadan. Olur olmaz her gole ofsayt diyoruz.

Siyasi özeleştiriler yapmak tehlikenin en büyüğü. Yaptığınız eleştiride samimi olmanız bir şeyi değiştirmiyor. Muhataplarınız bir anda sizi anlamak istedikleri noktaya çekiveriyorlar. Gayelerinin sizi anlamak ve tanımak değil tanımlamak olduğunu anlamakta zorlanmıyorsunuz. Birbiriyle aynı düşünsel hizada bulunanlar sürekli karşılıklı güzellemeler yapmaktan düştükleri durumun farkına varamıyor ne yazık ki. Kendini tanıtma fırsatı vermediğimiz insanları tanımlamakla da kalmıyor insaf çizgisini de aşarak kolayca itham ediyoruz.

 

İtham çok kullanışlı bir adam harcama enstrümanı. Bu enstrümanı kullanarak düşüncelerine katlanamadığınız kişileri bir anda sanık sandalyesine yerleştirip kendilerini savunmaya mecbur bırakabilirsiniz. O kişiler artık kendilerini savunmaktan inandıklarını yaşama fırsatı bulamazlar. Bu manzara içerisinde “çok cesur, çok kuvvetli ve çok radikal tartışma” nasıl olacak? Önce herkesin ortak bir noktaya dikkat kesilerek susması lazım. Bunun için birisinin bu her kafadan bir sesin geldiği, kimsenin kimseyi dinlemediği, yumrukların sıkılıp avurtların şişirildiği odaya dalarak “yeter!” diye bağırması gerekiyor. Bir başkası masaya yumruğunu olanca şiddetiyle vurabilir. Silkelenme olmadan uyanabileceğimizi sanmıyorum. Sosyal medya mecraları köşe başlarında sinmiş halde bekliyorlar. Birisi bu sokaktan geçmeye görsün ayaklarını uzatıp yüzüstü yere düşürmekten zevk alıyorlar.

Çokça savrulmalardan bahsediyoruz. Sanırsınız herkes kâğıt parçası gibi rüzgârın önünde sürüklenip duruyor. İnsanların dünya görüşlerini ufacık dünya menfaatleri için topyekûn ve sancısız değiştireceklerine ihtimal vermiyorum. Olup biteni yanlış okuyoruz galiba. Düşünen insanlar düşmüyor düşürülüyor. Kimse savrulmak için kendini boşluğa bırakıyor değil, tam tersi itekleyiciler var. Sözgelimi içinizdeki adamı karga tulumba pencereden aşağı atıyorsunuz, sonra da kalkıp “terk etti”, “kaydı”, “davadan döndü”, “mahalle değiştirdi” gibi laflarla meseleyi saptırmaya kalkıyorsunuz. Kimse kimseyi sendeleyip düşerken elinden tutup dengeye gelmesi için kurtarmıyor. Daha rahat düşmesi için elindeki bütün imkânları seferber ediyor. Tartışmada çok cesur olmak sadece medeni cesarete bağlı bir şey değil artık. Aynı zamanda tarafları belli olmayan bir sokak kavgasının içerisinde bulunmayı göze almak gerekiyor. Doğruyu söylemenin bedeli dokuz köyden kovulmakla kalmıyor. Dört yanlış (adam) sahip olduğun doğruyu tahrif etmek için meçhul ve ıssız bir yere doğru götürüyorlar.

Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/1780473/huseyin-akin/kullanisli-bir-adam-harcama-enstrumani-itham

Bu haber toplam 390 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim