• İstanbul 18 °C
  • Ankara 24 °C

İbrahim Kiras: İki tür ‘İslamcılık’ mı var?

İbrahim Kiras: İki tür ‘İslamcılık’ mı var?
Cihan Harbi sonunda “Devlet-i ebed müddet” diye bildiğimiz imparatorlukla beraber aslında eski her şeyi kaybedip yeni her şeye sıfırdan başlamanın gerektiği bir süreç başladı, demiştik.

Kurtuluş Savaşı devletin kurtuluşuydu son tahlilde. Ama eski rejimin küllerinden tesis edilen Cumhuriyet artık “ebed müddet” vasfı taşımıyordu. Başındaki kutsallık halesini artık kaybetmiş olan bu devleti ayakta tutabilmek için toplumun adamakıllı değiştirilmesi gerekiyordu. Geçmişteki ıslahat programlarından çok daha radikal bir şekilde…

Öteden beri düşünülen, tasarlanan ama bir türlü uygun şartlar bulunmadığı için tam olarak hayata geçirilememiş olan inkılaplar “çevre”de rahatsızlık yaratacaktı. Bunun Tanzimat döneminden farkı bu tepkiselliğe liderlik edip yönlendirecek bir aydın kesiminin artık mevcut veya aktif olmayışıydı. “Yeni Osmanlılar” gibi bir aydın zümresi yoktu. Aydınlar çoğunlukla yeni iktidarla bütünleşmişler, iktidarın programına destek olmayacağı düşünülenler de çeşitli yollarla tasfiye edilmişlerdi. Zaten hem İslamcılık hem de Türkçülük yeni ortamda karşılığı kalmayan fikirlerdi artık.

Şöyle düşünün: Bir yanda Osmanlı aydınlarının “devleti kurtarma programı”olarak sarıldıkları Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük hareketleri… Öbür yanda ise anadili Türkçe olmayan nüfusun büyük bölümünü, Müslüman olmayan nüfusunun ise tamamına yakınını kaybetmiş bir devletin aydınlarında İslamcılık veya Türkçülük fikirlerinin bulabileceği karşılık…

İslamcılığın birleştiriciliğine talip olacağı unsurlar kalmamıştı ortada, Türkçülüğe ise ihtiyaç kalmamıştı.

Diğer yandan İslamcılığın “öze dönüş” ideali yeni rejimin radikal laikleşme girişimlerinin destekçilerine “tutucu” görünüyor, tam tersine dindar kitlede ise bu talepler “dini ortadan kaldırmak isteyenlerle iş birliği” olarak algılanıyordu. Dolayısıyla Meşrutiyet devri İslamcılığının hayat sahası Cumhuriyet devrinde ortadan kalkmıştı.

İslamcı Türk aydınını Meşrutiyet devrinde uyuyup cumhuriyet devrinde uyanan biri olarak düşünün. Gözlerini açtığı bu yeni dünyada kendisine oynayacağı hiçbir rol bırakılmadığını acıyla fark edecektir. Söz gelimi Akif’in gönüllü Mısır sürgününün en başta gelen sebebi bu olsa gerektir.

Meşrutiyet devri İslamcılığının, diyelim ki Mehmet Akif’in “fikir çizgisinin”Cumhuriyet devri aydınları arasında da izleyicileri yoktur denemez. Nurettin Topçu veya Sezai Karakoç gibi isimler ilk akla gelenler. Ancak İslamcı ideallerin toplumsal ve politik karşılıklarının bu dönemde artık mevcut olmadığı düşünülürse ne bu aydınların yaklaşımlarının ne de toplumsal alanda boy gösteren “yeniden İslamlaşma” hareketinin “İslamcılık” olarak adlandırılması uygun olur.

***

İslamcılık fikriyatının üç temel direği olduğunu bu serinin ilk yazılarından birinde izah etmeye çalışmıştık: Öze dönüş, ittihad-ı islam ve istibdat karşıtlığı...

Çünkü 19. yüzyılın dünyasında Müslümanların ve tek bağımsız İslam ülkesi olan Osmanlı Türkiye’sinin Batı dünyası karşısında içine düştüğü “zillet” halinin başlıca üç sebebi olduğu kabulünden yola çıkar İslamcılık:

Devamı: http://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kiras/iki-tur-islamcilik-mi-var-8038?utm_source=partners&utm_medium=gazeteoku.com&utm_campaign=feed#

Bu haber toplam 794 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim