Bizi seven ile kullanan insanları birbirinden iyi ayırmamız gerekiyor. 1 Kasım günü, milletimiz tam manâsıyla bunu yapmıştır.
İlk yazmamız gereken: Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı kimler uğurladıysa, milletimiz o topluluğun yolunu açmıştır.
Son yıllarda, hiç olmadığı kadar algı operasyonlarına ve toplum mühendisliğine maruz kaldık. Devamında, iç savaş çığırtkanlığına şahitlik ettik. Evet, algı: Terör örgütüne yakın duran bir gazete, 'silahların gölgesinde seçim' başlığıyla haber yapmış. Haberin içinde, polisleri gösteren büyükçe bir fotoğraf kullanmışlar. Oysa gerçeğin başka türlü olduğunu biliyoruz.
İki seçim arasında beş aylık sancılı bir süreç yaşadık. Şehitler, acı kayıplar, şaşırtıcı gelişmeler, olmayacak ittifaklar ve iltifatlar. Açık amaç, milleti yıldırmaktı. Mesela bu dönemde, milliyetçi partinin hiçbir millî hamlesini göremedik. Aklımızda tek kalan, cumhurbaşkanlığına yürüme tehdidi oldu. Yine, 'barış' diyenlerin gizli ajandası bulunduğunu gördük. Çift dilli bir siyaset takip ettiler.
Siyasi rekabet olur, olmalıdır. Fakat milletçe, siyasi husumete ve hasede şahitlik ettik. Hemen ekleyelim: Haset, 'bir kimsenin elindeki nimetin / imkânın yok olmasını arzu etmek' anlamına geliyor. 'Hasede götüren sebepler' başlığı altında şu maddeler / durumlar sıralanıyor: Kin ve düşmanlık, büyük ve güçlü görünmeye çalışmak, kibir, kendini beğenme, maksada ulaşamama korkusu, liderlik ve makam sevgisi, nefsin çirkinliği.
***
Yazmıştık, tekrar yazalım: Hiç kimsenin kafası milletten daha fazla çalışmaz. Ne senin, ne benim.
Bugün kutuplaşmadan şikâyetçi olanların sabıka kaydını millî hafıza iyi bilir. Asla unutmaz. 'İrticayla mücadele' başlığı altında, mütedeyyin insanları birinci tehlike olarak gören, gösteren kimlerdi? Ana gövdeyi saf dışı bırakmak isteyenler? Millete rağmen halkçılık yapanlar?Nihayetinde, öz yurdunda garip olanlar, galip olmuştur. Bu ifadeyi yanlış anlayan çıkabilir, çıkmasın. Seçimlerin kazananı millettir. Uzak diyarlardaki sevinç gösterilerini de dikkate alırsak, İslâm milleti.
Sonuçların belli olmasının ardından, 'onlara rahat yok' diye başlayan cümleler okuduk, sözler duyduk. 'Onlar.' İşte kutuplaştırma budur.
Bazıları da iç savaş isteklerini saklayamadılar. Bu kimseler, milletin iradesine razı olmayıp seçim sonuçlarına batı dünyasıyla birlikte üzülenlerdir. Ne kadar yerli ve millî olduklarını belirtmemize gerek var mı?
Devamı için: http://www.yenisafak.com/yazarlar/ibrahimtenekeci/allah-mahcup-etmesin-2022805
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.