• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

İktidarın Atatürkçülüğe yakınlaşması fenâ! millet affetmez

Ahmet Doğan İLBEY

İktidar yanlısı televizyon ve gazetelerde köpürtülen “Milletimizin gönlündeki Atatürk ile sonradan kavramlaştıran Atatürkçülük farkı ortaya çıkmıştır.

Sorun bir zihniyetin Mustafa Kemal'i kendi ideolojik amaçlarının simgesine dönüştürmüş olmasıdır” şeklindeki sözler yakın tarihte yaşanan gerçeklere göre fahiş bir hatadır!

Atatürkçülüğü köpürtmek

İslâmî hassasiyete sahip geniş bir kitlenin desteğini alan iktidarın, rol müdür, gerçek midir anlayamadığımız Atatürkçülük yapması ayıp ve hafiflik… Atatürkçü zümrelerin istihzasına muhatap olunduğu gibi, desteğini aldığı dindar toplumun zihinlerinde kafa karışıklığı oluşmasına meydan verildi.  

Düşüncelerini bütünüyle ideal olarak görmesek de, millet hasımlığıyla geçen doksan yıllık Türk siyasî tarihinde milletle uyum sağlamış bir iktidarın “Atatürkçülük” yapmaya ihtiyacı olmamalıydı. Posası çıkmış bir ideolojiyi “müdara” ve “muvazaa” metodu olarak kullanmamalıydı. Atatürkçülüğü bir takıyye metodu olarak dahi yapmış olmanın Müslümanla aynı mânaya gelen Türk milletini ikna etmez. Yakın tarihte görüldüğü üzere iktidarların kendi toplumuna takıyye yapması hiç affedilmemiştir.

Baştan bu yana beyan ettikleri düşüncelerine sâdık kalmak isteyen bir iktidarın Atatürk inkılâplarının milletle bir meselesi olmadığını söylemesi hiç de doğru bir siyaset değil. İktidar en baştaki üslûp ve kimliğine sâdıksa şayet Atatürkçülükle taban tabana zıt bir siyasî hareket olması gerekir. “Atatürkçülük” takıyyesiyle mukaddesatçı dindar topluma mesaj vermek, göreceksiniz ters tepecek ve kırgınlığa sebep olacaktır.

Atatürkçülük, Müslümanlığıyla var olan Türk milletinin kültür ve medeniyetini ihya edecek inkılâplar yapmadı. Bilakis lâdinî ve pozitivist olan M. Kemal, kendi ilkeleriyle kurdurduğu cumhuriyetiyle Türkçe ezanlar, yasaklanan Kur’an-ı Kerimler, milleti bir gecede bin yıllık hafıza ve kültüründen mahrum bırakan Latin harfleri, seküler eğitim ve Batılı bir zihniyet bıraktı. Bundandır ki, “Atatürk’le bir meselemiz yoktur” diyen iktidar mensupları çelişki içerisindedirler.

Bir misal verelim: İktidarın tesirli bir milletvekilinin “Atatürkçülüklere veya Kemalizm diye tanımlanan ideolojiye karşı çıkmak ile Atatürk’e karşı çıkmak aynı şey değildir” sözleri milletin derûnunu yaralamıştır. Kamuoyunda “Atatürk açılımı” adı konulan bu durum devam ederse şayet desteğini aldığı necip millet iktidarı affetmez.                                 

“Atatürk aslında şöyleydi böyleydi…” şeklinde gerçeklikten uzak, sun’i konuşmalar pespâyelikten başka bir şey değil. “Atatürk ayrı, Atatürkçülük ayrı” iddiası çok gülünç ve gerçeklerden uzak. Atatürkçülüğün temellerini M. Kemal uygulamalarıyla bizzat kendisi atmıştır. İktidar mensubu muhafazakâr-mukaddesatçı bilinen bâzı gazeteci, yazar, milletvekili ve parti başkanları tarafından yapılan “Atatürk’ü Kemalistlere ve CHP’ye bırakmayalım” yollu konuşmalar gündemi hayli işgal etti ve zihinlerde soru işareti bıraktı.

İktidarın “Atatürkçülüğü” takıyye mi?

İktidarın Atatürkçülüğe yakınlaşma siyaseti oyun mu, taktik mi, takıyye mi? Üç tavırda yanlış! Atatürkçü olmadığına kanaat ettiğimiz reisicumhurun bir manevrası olduğunu sanıyoruz. Fakat iktidara gönül vermiş kitlelerin zihinlerinde soru işareti oluşmuştur. Sultan Abdülhamid Han ve Meşrutiyet Dönemi’nde de siyasî hâl ve şartların oluşturduğu duruma göre bu tarz bir siyasî üslûp kullanılmıştır. İsmail Kara’nın “İslâmcılık Düşüncesi” ciltlerine bakılabilir. Devrin Fetö’sü olan Jöntürkler üzerinden Sultan Abdülhamid Han’a yapılanlar gibi, düşman devletlerin içerdeki Atatürkçü derin güçleri ve kuruluşları “manipüle” ederek kargaşa ve istikrarsızlık oluşturma niyetlerinin önünü kesmek gayesi taşıyor olabilir.

Yüz çivisinden doksanı çekilememiş Atatürkçü rejim karşısında açık tavır göstermenin zorluğu elbette hesaba katılmalı. Fakat iktidar mensuplarının fosilleşmeye başlayan Atatürkçülüğe “oynamasının” hiçbir mânası yok. Din ü devlet ve mülk ü millet düsturumuza yabancı olan Atatürkçülüğe yakınlaşmamalı. M. Kemal, Millî Mücadele’deki anlayışını 1924’den sonra bırakmış, bile isteye “Kemalist” yahut “Kamalist” olmuştur. O kadar. 

Hocaların Atatürkçülük işine girmesi tehlikeli

Vaazlarıyla tanınan “Cübbeli hoca” nam kişinin Odatv gibi prokovatör, Kemalist, Taksimci, hâşa huzurdan LBGT’cilere “özgürlük” yanlısı gibi her türlü ahlâksızlığa çanak tutan bir kanalda konuşması abes üstü abes ve kınanacak bir fiil… Üstüne üstlük şenaat yayan bu kanalda “algı operasyonuna” açık Atatürkçülükle ilgili mesajlar vermesi esef verici bir hâdise…  Müslüman çevre için kanaat önderi olma vasfına kendi eliyle zarar veren bu kişinin gündemdeki siyasetin “aktörlüğüne” soyunması son derece kerih kaçmıştır.

“Cübbeli hoca” nam kişinin yaptığı ahlâklıca ve mertçe bir üslûp değil. İslâmî makamların yıpratılmasına sebebiyet veriyor. Cübbeli hocayı ciddiye almaya gerek yok. Vaazlarında ölçülü olsun yeter. Onun demesiyle kimse M. Kemal'i sevecek değil. Mesele, Millî Mücadele’deki M. Kemal ile 1923 den sonraki M. Kemal’i fikrî, siyasî ve dünya görüşü cihetinden tefrik edebilmektir.

“Cübbeli hoca” nam kişi “Ben siyasî ve tarihî meselelere girmem, sadece Millî Mücadele sırasında M. Kemal’in istikameti vatan, millet ve istiklâl üzeredir, Kurulan cumhuriyette ârızalar var…” deyip sahasıyla ilgili sorular sorulmasını söyleyebilirdi. Anlaşılan o ki, hükümetin varlık sebebi gereğince bâzı odaklara karşı muvazaa siyasetinde “aktör” olarak yer almıştır. Mesele, M. Kemal’in fikirlerine, siyasetine, öncülük ettiği cumhuriyetin İslâm’ı geri plâna atan pozitivist ve lâdinî inkılâplarına itiraz etmek…   Atatürkçülükle mücadelenin yolu da budur... 

M. Kemal’in 1924 den sonra hızlandırdığı sistemin Millî Mücadele’nin İslâmî ruh ve fikrine mugayir olduğunu ve M. Kemal’in önderlik ettiğini bilmektir bütün mesele... Milliyetçi, İslâmcı, ülkücü ve birçok grubun göz ardı ettiği bir meseledir bu... 

“Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir”

Reisicumhurun, Aliya İzzetbegoviç'in vefat yıldönümünde söylediği yüreklere işleyen sözünü iktidar mensupları hatırlamalıdırlar: “Onun nazarında savaş, ölünce değil, asıl düşmanına benzeyince kaybedilen savaştır.”

Sözün aslı şöyle: “Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.” Milletin dimağında hikmetli ve ibretli kıvılcımlar yakan bu muhteşem söz merhum bilge devlet adamı Aliya’ya aittir. (Aliya İzzetbegoviç, Özgürlük Mücadelesi ve İslâm Düşünürü) 

Bu anlamlı sözden mülhem diyoruz ki: Onbir asırdır Müslümanların yaşadığı bu ülkede millet reyiyle iktidar olan yorulunca değil, Atatürkçülüğe özenince yıkılır.

Bu yazı toplam 242 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim