• İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C

İsmail Kıllıoğlu: Topluluktan topluma-II

İsmail Kıllıoğlu: Topluluktan topluma-II
İnsan topluluk ve toplumlarının varlıklarını, bu varlıkların benzeyen ve ayrılan farklarını kendilerine özgü değerlerine, amaçlarına, kurumlarına örgütlenmelerine ve kültürlerine bakarak belirlemek mümkündür.
Bu belirleme sürecinde en belirgin olgunun örgütlenme faaliyetinde kendini gösterdiğini, ilk yazıda işaret etmiştik.
 
İlk bakışta insan topluluk ve toplumlarının örgütlenme biçimi bakımından bütünüyle birbirine benzediği, açık ve kesin farklılıklarının pek bulunamayacağı algısına varılacağı tasavvur edilebilir. Sözgelimi varlıklarını, hayatlarını sürdürebilmek için, gerek topluluk gerekse toplum içinde insanların gerçekleştirdikleri ve iktisadi veya ekonomik denilen faaliyetleri, faaliyet olarak öyle esaslı bir fark göstermezler. Genel olarak, belki, başvurulan araç-gereç, alet-edevat, sarf edilen emek ve çaba, bunlar ile ilgili bilgi, beceri, maharet, ölçü ve değer şeklinde tanımlanan olguların, değişkenlerin farklılıkları söz konusu edilebilir.
 
 
 
Fakat bir başka açıdan bakıp irdelemede bulunmak gerekir. Aslında, daha başlangıcından beri felsefi düşüncede zorunlu olarak kendini duyuran ve kısaca Öz ve Biçim sorunu olarak tanımlanan konudur bu. Bu konu, insanın salt birey olarak ele alınmasında İde  ve Madde, eş deyişle Ruh ve Beden kavramlaştırmasına başvurularak tartışmanın temelini oluşturmuştur. Buna karşılık insanın, varlık olarak bir başka insan ile ele alınması suretiyle ortaya çıkan çevre olgusunun söz konusu edilmesi halinde, konunun mahiyeti aynı olmakla birlikte, kavrama düzeyine getirmede, kaçınılmaz olarak başka kavramlara, değişkenlere başvurma zorunluluğu belirmektedir. İnsanın birey olarak bir başka insan bireyiyle ilişkiye geçmesi durumunu açıklayabilmek için, mesela, sosyoloji grup, zümre, topluluk, toplum gibi ek kavramlaştırmalara başvurma gereği duymuştur. Hukuk bakımından bu durumun açıklanmasında hak ve menfaat, özgürlük ve ödev, yetki ve sorumluluk kavramlarıyla karşılaşılmaktadır. Sözgelimi, hukuk açısından salt insan bireyi ele alındığında, söz konusu kavramların birçoğunun oluşum neden ve gerekçesini temellendirmek bir hayli güçtür. Gerçi insan bireyinin varlığı, hayatı, içinde bulunduğu ortamla ilişkisi üzerinde birtakım kurgulamalara dayalı betimlemeler edebiyat ve sanat alanında söz konusu edilmiştir. Ancak edebiyat ve sanat alanındaki bu betimlemelerin, dolayısıyla insan bireyinin açıklanma girişimlerinin gerisinde daima, açık veya örtük bir başka insan bireyi figürü daima göz önünde tutulmuştur. 
Bu haber toplam 569 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim