• İstanbul 25 °C
  • Ankara 30 °C

İsmail Kıllıoğlu: Toplumsal ve siyasal olanın çöküşü

İsmail Kıllıoğlu: Toplumsal ve siyasal olanın çöküşü
Siyasal ve toplumsal olayların bizatihi gerçeklikleriyle algılanma biçimleri arasında çoğu zaman farklılıklar ve bazen da karşıtlıklar kaçınılmaz olarak ortaya çıkabilir.

Ayrıca toplumsal olayların fail ve tarafları arasındaki ilişkiler mahiyet ve nitelikleri bakımından daha basit görünseler de, bu basit görünüşün neden ve sonuçları daha karmaşık tarzda belirebilir.

Buna karşılık siyasal olaylar çoğunlukla karmaşık görünüm özelliğine sahip gibi görünürler. Fakat siyasal olayların fail ve tarafları genel olarak belli oldukları için, olayın tespiti bakımından belli bir kolaylığın bulunduğu izleniminin doğması mümkündür. Gerçekten siyasal olayın tespitini yapmaya çalıştığımızda, önceden şöyle veya böyle sahip olduğumuz belirli bir kanaat, söz konusu kolaylığın benimsenmesini de beraberinde getirir görünmektedir. Çünkü soyut ve aynı zamanda yanlış yargıların kurulmasına da kaynaklık eden “siyaset” olgusunun kendiliğinden oluşmasına meydan veren algılama adeta kaynak işlevi üstlenebilir. Bir başka ifadeyle, kolaylığı sağlar görünen şeyi, eş deyişle algı ya da kanaatin doğal tezahürü olarak siyasal olayın temelinde yatan iktidar, dolayısıyla güç ve menfaat unsurları, fail ve tarafların belirlenmesinde önemli rol oynarlar, şeklinde anlaşılmasıdır. Gerçekte böyle bir anlayış, siyasetin varlıksal olgusundan çıkartılamaz, ancak siyasetin, farklı değer dünyalarının kendi bağlamları çerçevesinde uyum içinde oluşturdukları amaca yönelik olarak işlerlik kazanmasıyla ilişkisi kurulabilir. Dolayısıyla siyaset kendi varlık alanını bu değer dünyalarının işaret ettiği amaca göre belirlediği ölçüde anlam kazanabilir. Böyleyken, bunların kolayca ve basit bir şekilde belirlenme niteliği göstermesi, siyasal olayların kolay ve basit yoldan anlaşılacağı hükmüne götürmemelidir bizi. Çünkü iktidar, güç ve menfaat kavramları, olayların gerçekliğinden doğan şeyler değil, bunların dışında var olan olgulardır. Kimi zaman bizzat siyasal olayların fail ve tarafları bile, iktidar, güç ve menfaatin öznel niteliğinin gereği ya da sonucu olarak, pasif veya kullanılacak öznelere dönüşebilirler.

 

Toplumsal olayların fail ve tarafları genel olarak yaşayan gerçek kişilerdir ve ortaya çıkmalarında bunların varlıkları, irade ve tutumları öncelikle belirleyici niteliğe sahiptirler. Bir dereceye kadar siyasal olaylarda da gerçek kişiler yer alırlar, ama bunlar her zaman kendi varlıklarına, irade ve tutumlarına değil başka varlıkların, iradelerin ve tutumların istek ve amaçlarına göre davranmak zorunda kalırlar. Kimi zaman da siyaset olgusunun mahiyet ve istemleri gereği, gerçek olaylardan çok simgesel anlamı olan durumlara dayanırlar, bunlara başvururlar, kullanırlar ya da kullanılırlar. Bu bağlamda toplumsal olaylar ile siyasal olaylar farklı bir mantık yapısına dayandıkları için, bazı zamanlarda karşı karşıya gelebilir, birbirine karşıt hedeflere yönelebilirler ve dolayısıyla çatışmak zorunda kalabilirler.

Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/1922775/ismail-killioglu/toplumsal-ve-siyasal-olanin-cokusu

Bu haber toplam 364 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim