• İstanbul 15 °C
  • Ankara 14 °C

İsmail Öz: Stratejik olarak hedefte olmak…

İsmail Öz: Stratejik olarak hedefte olmak…
Bazen “zarar” sadece bir ön kabuldür. Neden mi? Çünkü akıllı kafalar için zarar verici olanlar bir fırsatı da içlerinde taşırlar.
Bu tezimizi yazılımcıların kullandığı teknikle daha görünür hale getirebiliriz. Onlar, ürettikleri yazılımları hacker (kırıcı) denilen ve sistemlerdeki açıkları bularak o sistemin içine sızan kişileri, yazdıkları programlara bilinçli olarak sızdırırlar.
 
Bu, çok önemli ve gizli kalması gereken bilgilerin korunduğu yazılımlar için olmazsa olmazdır. Evet, programcılar bu işi bir simülasyon olarak yapar; gerçek bilgiler yüklenmeden önce. Fakat her şeye rağmen bu saldırılardan yüzde yüz korunulabildiğini de söyleyemeyiz; bunun en önemli örnekleri “wikileaks ve man” belgeleri oldu.
 
Sosyal hayatta ya da devletler arası münasebetlerde ise bir simülasyon şansınız yoktur. Özellikle açık toplumlar her türlü etkilemeye, manipülasyona açık olarak yaşarlar. Bu, onların açık olma hali elbette onların güçsüz oldukları anlamına gelmez.
 
Toplumlar güçlendikçe, kendi değerlerini yaşatmaya devam ettikçe dışarıdan yapılan bu manipülasyonları çok daha güçlü bir şekilde savabilirler. Yani toplumlarında hangi değerin yaşamasına ya da yaşatılmasına kendileri karar verirler. Manipülasyon bir asimilasyona dönüşemez orada.
 
Dış etkilemelerden korkarak içe kapanmak da başka bir acizliğin göstergesidir. Açık olmak aynı zamanda bir özgüven göstergesidir. Bu sebeple Türkiye’nin de bugünlerde yaşanan “kur savaşı”na karşı bu özgüveni gösterdiğini görebiliyoruz. Uluslararası ticarette hem ithalat hem de ihracatta faaliyetlerine devam eden Türkiye, bu saldırılara yine aynı açık alanda ve uluslararası partnerler arayarak karşı koymaya çalışıyor.
 
Saldırılar karşısında sadece savunma tedbirleri almak yerine kendi planlarını geliştirerek proaktif bir yol izliyor. Bu konuda Türkiye’nin durduğu zeminin uzun vadede ABD’den çok daha güçlü olduğu aşikârdır.
 
Büyük liderler ve büyük devletler mutlaka büyük meselelere çareler üreterek büyüdüler. Basit bir tehdidi bertaraf ederek büyük olmuş bir lider şahsen hatırlamıyorum. Osmanlının 36 padişahı vardı ama hepsinin şanı aynı mukavemette değil; Batı’da da bu böyle Roma’nın bütün imparatorları aynı derecede nam bırakamamıştır.
 
Oysa aynı coğrafya yani Osmanlı ya da Roma, görünüşte bütün yöneticilerine aynı fırsatları veriyordu. Fakat hepsi bu fırsatları aynı akıl gücüyle yönetemediler ve göremediler. Üstelik çoğu için tehditler de benzer idi.
 
Demek istediğim şudur aslında: Bugün bunca büyük meseleyle uğraşmak, büyük de bir lütuftur. Bu lütfun büyüklüğünü ancak tarihsel hafıza bize verebilir. Türkiye’nin bugün bu noktada bir hedef yapılması nasıl ki bir tesadüf değildir; o zaman saldırılara verilmesi gereken cevaplar da tesadüfen olamaz/olmuyor da.
Bu haber toplam 518 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim