• İstanbul 12 °C
  • Ankara 12 °C

İsrafil Kuralay: Mehmet Niyazi Bey

İsrafil Kuralay: Mehmet Niyazi Bey
1990’ların başı bir akşam vakti Sinan Paşa Medresesi’nde hararetli tartışmalar oluyor. Her mesele farklı bir bakış açısıyla ele alınıyor.

Sigara dumanları altında yoğun çay trafiği yaşanıyor. Küçük kümeler halinde bir başka dünyanın adamları gündeme dair ne varsa tarih ve medeniyet perspektifinde konuşuyorlar. Burası aynı zamanda İLESAM’ın (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) merkezi.  Medresesinin revaklı bölümü fikir kulübü gibi çalışıyor. Revakların köşe bölümünde daha farklı bir tartışma var. Can kulağıyla dinliyorum ancak bazı konuları anlamakta zorlanıyorum. Daha önce defalarca konuşulmuş konulara sadece atıf yapılıp geçiliyor. Uzun zaman sonra ortama ayak uydurabildim.

Yanlış hatırlamıyorsam o bölümde Mehmet Niyazi Özdemir, Nusret Özcan, Yusuf Özarslan, Kemal Çiftçi, Mustafa Nadir Önay, Bilal Arıoğlu, Ebubekir Kurban bulunuyordu. Yoğun yüksek sesli tartışmaları dikkatle dinleyen Mehmet Niyazi Ağabey sakin üslubuyla konuya açıklık getiriyordu. Hararetli tartışmaların ortasında elinde naylon bir poşetle Hilmi Oflaz Ağabey belirdi. Konulara o kadar muttali ki tartışmaya hemen dalıverdi. Sonunda herkes Hilmi Ağabeyi dinlemekle yetindi. Bütün konuşulanlar Mehmet Niyazi Ağabey tarafından bir sonuca bağlandı. Hilmi Oflaz Ağabey elindeki poşeti açarak getirdiği yiyeceklerden ikramda bunlundu. Böylece Hilmi Ağabey’in sofrasına da konuk olmak nasip oldu.

Bu ve benzeri sohbetlere daha sonraki yıllar Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin bulunduğu Kızlarağası Medresesi’nde devam edildi. Mehmet Niyazi Ağabey özellikle gençleri can kulağıyla dinler onları tatlı bir üslupla tarih ve medeniyetimizin örnek şahsiyetlerinde ibret tablolarıyla yönlendirirdi. İnce tarihi espriler toplantıyı şenlendirirdi. Defalarca katıldığım bu tartışmalı sohbet toplantılarından çok büyük istifade ettim.  Farklı görüşlerde çok insan tanıdım. Bir dönem de yazar, araştırmacı Mahmut Çetin bu sohbetleri organize etti diye hatırlıyorum.

Mehmet Niyazi Bey mesaisini Beyazıt Kütüphanesi’nde araştırma yaparak geçirirdi. Daha sonraki yıllar Bağlarbaşı’ndaki İSAM’da (İslam Araştırmalar Merkezi) okumalarını sürdürdü. Kitaplarının çoğunu bu kütüphanelerde yazdı. Hukuk tahsili görmüş, felsefe üzerine çalışmalar yapmış, Almanya’da doktorasını tamamlayarak uzun süre hocalık yapmış, tarihi meseleleri romanlaştırarak gelecek nesillere aktarma mesuliyetini kendinde görmüş bir bilge insandı.

Mehmet Niyazi Bey’in kitapları kendisinin de kurucuları arasında bulunduğu Ötüken Neşriyat’tan çıkmıştır. Çok sayıda tarihi romana imza atmıştır. Çanakkale Mahşeri, Dâhiler ve Deliler, Yazılmamış Destanlar, Medeniyet Ülkesini Arıyor, Plevne, Ölüm Daha Güzeldi, Yemen! Ah Yemen gibi çok sayıda kitabıyla tarihi günümüze roman diliyle taşımıştır. Çanakkale Mahşeri’ni 8 yılda bizzat Çanakkale’ye gidip savaşın yaşandığı yerleri görerek yazdığını kendisinden dinlemiştim. Kurduğumuz Yedirenk Gezi Kulübü’nün bir programı Çanakkale’ye olmuştu. O gezide bize Mehmet Niyazi Ağabey rehberlik etti.  Cepheleri anlatırken nasıl duygulu ve içten konuştuğunu hâlâ hatırlıyorum.

Devamı: https://www.dirilispostasi.com/makale/mehmet-niyazi-bey-5afc75b58ca7801e611206e5

Bu haber toplam 771 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim