• İstanbul 15 °C
  • Ankara 14 °C

İstiklal Marşı emperyalistlere karşı meydan okumaktır!

Fatma Gülşen KOÇAK
İstiklal Marşı emperyalistlere karşı meydan okumaktır!

Şair Mustafa Özçelik, “İsitiklal Marşı; vatan, millet, din, devlet, aile, şehitlik, bayrak, ezan gibi bizi biz yapan ne varsa hepsini bünyesinde barındırır. Diğer yandan Batılı emperyalistlere karşı bir meydan okumadır." dedi.

FATMA GÜLŞEN KOÇAK - Bugün İstiklal Marşı’nın kabulünün yıldönümü. Batı’nın çirkefliklerini açık açık sergilediği bir dönemde milletimiz için İstiklal Marşı daha derin bir anlam ifade ediyor. Tek dişi kalmış canavara dönüşen Batı’ya karşı iman dolu göğsümüzle dik durmamızı öğütlüyor adeta. Bugün Avrupalıların rezalet tutumlarına karşı Hakkı haykıracak Akif gibi yürekli şairlere ihtiyacımız var. Marşımızın kabulünün yıldönümünde ve Avrupa’nın çirkinliklerinin zirveye çıktığı bugünlerde Akif’i konuşmanın daha anlamlı olacağını düşündük. Mehmet Akif üzerine çalışmaları olan Şair Mustafa Özçelik ile karakter abidesi Milli Şairimizi ve Milli Marşımızı konuştuk... 

AKİF HALKIN GÜR SESİYDİ

- Mehmet Akif Ersoy neden büyük bir şairdir? 

Her şeyden önce aydınların, sanatkârların milletine yabancılaştığı bir dönemde yerli ve milli Aydın olarak dikkati çeken bir isimdir. Bu milletin, o zor dönemde vicdanı ve sesi olmuştur. Buna kendini kültürel ve sanatsal yönden çok iyi yetiştirmesi ve her anlamada örnek alınacak şahsiyetini ekleyebiliriz. O her şeyden önce Türk şiirinde milletin dertlerini, karşı karşıya kaldığı problemleri bütün açıklığıyla dile getirmiştir. Bununla da kalmayarak problemlere dair sağlıklı çözümler teklif etmiştir. Şiir dili çağdaşı şairlerden çok daha mükemmeldir. Aruz veznini Türkçe’de en başarılı kullanan şairdir. Safahat’ı, o dönemin toplumsal bir tutanağıdır. 

MISIR’A NİÇİN KAÇTI?

- Mehmet Akif, Mısır’a niçin gitmek durumunda kaldı?

Bu oldukça trajik bir hikayedir. Söze şöyle başlayalım. Akif, Milli Mücadele sürecinde çok aktif bir tutum içerisinde olmuştur. Onun şiir ve yazılarıyla verdiği mücadele daha sonra cami kürsülerine taşınmış böylece aydınıyla, halkıyla bütün bir millet Akif’in yazdıklarıyla hem olup bitenleri anlama imkanı bulmuş hem de cesaret ve güven kazanmıştır. Akif, bu manevi önderliğini daha sonra Milli Mücadelenin merkezi Ankara’da devam etmiş, Meclis’te Burdur milletvekili olarak görev yapmıştır. Onu Milli Mücadelede böylesine aktif bir çalışmaya yönelten ise istiklalimizi kazanmak ve yeni kurulacak devletin hür ve bağımsız olması arzusu idi. Fakat mücadele kazanıldıktan sonra 2. Meclis’e alınmadı. Emekliliği hak ediyor olmasına rağmen kendisine bir emekli maaşı bile bağlanmadı. Dergisi kapatıldı. Arkadaşları birer birer tutuklanmaya başladı. Çünkü iktidarı ellerinde bulunan kadroların yeni Türkiye anlayışı ile Akif’in hayal ettiği Türkiye arasında ciddi farklılıklar vardı. Gücü ellerinde bulunduranlar Batılı, laik, seküler bir devlet yapısından yanaydılar. Akif, bu şartlar karşısında zor bir dönemden çıkan milletin yeni bir problemle karşı karşıya kalmaması için İstanbul’a döndü ve bir bakıma inzivaya çekildi. Ama muhalifler ona yine rahat vermediler. Onu itibarsızlaştırmak için basında yoğun kampanyalar başlattılar. Bağımsızlığı için onca mücadele verdiği, fedakarlık yaptığı yurdunda adeta “istenmeyen adam” durumuna düşürmüştü. Bu yüzden canından çok sevdiği ülkesinden ayrılıp Mısır’a gitmek zorunda kaldı. Bu bir tür hicret yahut gönüllü sürgünlük olarak da ifade edilebilir. 

- Akif’in karakterinden ahlakından örnekler verir misiniz?

Akif, şüphesiz büyük bir şairdir ama onu asıl büyük yapan ve değerli kılan karakteridir.  Rahmetli Orhan Okay Hoca, onu “bir karakter abidesi” olarak niteler. Bu yüksek karakter, aile, okul çevresinde kazandığı değerlerle ilgilidir. Buna başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere yaptığı okumalar da etkili olmuştur. Şiirlerinde ahlaka dair söylediği tüm ilkeleri hayatında bizzat uygulamıştır. Yani o inandığını söyleyen, söylediğini yapan ve yaşayan bir şahsiyettir. Bu anlamda hayatında asla bir tutarsızlık görülmez. Fikren muhalif olanlar bile şahsiyetinden dolayı saygı duymuş, takdirle anmışlardır. Akif, yüksek ahlakıyla da örnek bir Müslüman olarak bütün zamanların nesillerine model olacak özelliklere sahiptir. Bunu en iyi özetleyen ise Asım’ın kitabında yer alan “Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem” mısralarıyla başlayan bölümdür. 

İSTİKLAL MARŞı İŞİN ÖZÜ

- Efendim İstiklal Marşı’nın bu millete yüklediği ruh nedir?

İstiklal Marşı, istiklali en büyük değer ve bir varoluş şartı olarak gören vatansever, dindar, yüksek karakterli bir şairin şiiridir. Akif, bu şiiriyle tam bir destan şairi olarak karşımıza çıkar. Bu yüzden bu on kıtalık şiir bütün bir Safahat’ın özü ve özeti gibidir. Onda bizi millet yapan bütün özelliklere temas edilir. Bunlar vatan, millet, din ve devlet kavramlarıdır. Bunları tamamlayıcı kavramlar ise mabed, bayrak, ezan, şehitlik inancı ve ocak yani aile kavramlarıdır. Bütün bunlar bizi biz yapan değerlerdir. İstiklal, her şeyden önce bütün bu değerlerin var olması ve varlıklarını devam ettirmeleri açısından önemlidir. Öyleyse bu ruhu milletimizin tarihsel misyonuna uygun olarak yaşaması için gereken değerlere samimi bir şekilde ve sıkı sıkıya bağlanması olarak özetleyebiliriz. Diğer yandan bu marş, Batılı emperyalistlere karşı bir meydan okuma metnidir. Yine ortak değerlere vurgu yaptığı için bir mutabakat belgesidir. Fakat biz onu sadece iki kıtasıyla marş olarak okuduğumuz için ondaki bütün anlam zenginliklerini görme imkanı bulamıyoruz.

AKİF YETERİNCE ÖĞRETİLMİYOR

  - Akif sizce yeteri kadar yeni nesiller tarafından tanınıyor mu, tanınması için neler yapılmalıdır?

Sevildiğini söyleyebiliriz ama yeterince anlaşıldığı görünmüyor. Onu ne yazık ki iki şiiriyle biliyoruz daha çok. Bunun ötesine geçmeli, Safahat başta olmak üzere vaazlarını, düz yazılarını, tercüme eserlerini dikkatlice okuyup anlamalıyız. Akif’in hayatı, şahsiyeti de çok iyi bilinmelidir. Bir sonraki aşamada ise artık klasik bir esere dönüştüğü için bu eser roman, hikaye, tiyatro vb. türlerde işlenmelidir. Buna şu bakımdan da muhtacız; Akif’in gündemde oluşunun bir sebebi de onun bahsettiği sorunların devam ediyor olmasıdır. 

- Günümüz edebiyatçıları Akifin hangi yönünü örnek almalı?

Günümüz şiiri halktan ve onun meselelerinden büyük ölçüde kopuk. Topluma ruh verecek eserlerden maalesef yoksunuz ya da örnekleri çok az. Bu yüzden Akif, bu yönde de örnek alınması gereken bir şahsiyettir. Yazmak, bir sorumluluk gerektirir. Akif de bunu yaptı. Ama bunu yaparken sanattan ödün de vermedi. Akif’in şair olarak örnek alınacak bir yönü de samimiyetidir. Türkçe’ye hakimiyetidir. Şiirlerinin yüksek bir kültürün ürünü olmasıdır. 

ABDÜLHAMİD HAN’A NİYE KARŞI ÇIKTI?

“Bu tamamen, meselelere bakarken kişilerin durduğu ve baktığı yerle ilgilidir. Abdülhamid Han, siyasi bir şahsiyet, Akif ise münevver bir şahsiyettir. Meselelere bakışta bu anlamda farklılıklar söz konusu olmuştur. Diğer yandan 2. Abdülhamid’in iç ve dış sebeplerle bir zorunluluk olarak uygulamaya koyduğu olağanüstü hal, uygulama sahasında hürriyetleri daraltma gibi sonuçlara da ister istemez sebep olmuştur. Buna sahadaki uygulayıcıların kişisel tasarrufları ve uygulamaları da rahatsız edici kimi sonuçlara meydan vermiştir. Yine Akif, idari sistem olarak saltanata sıcak bakan biri değildir. Meşruti idareden yanadır. İşte bütün bunların devrin hemen bütün aydınları gibi Akif’in de bir Abdülhamid muhalifi olmasına sebep olduğu söylenebilir. Konu ile ilgili olarak bugüne dair de bir şeyler söyleyelim. Bu durumları istismar ederek ne Akif karşıtlığı ne de Abdülhamid düşmanlığı yapmanın hiçbir manası yoktur. İkisi de bizim değerimizdir. Her ikisini de müktesebatları, şahsiyetleri, devrin karmaşık olayları içinde değerlendirirsek bu örüş farklılıklarını daha iyi değerlendirmiş oluruz.”

ASIM’IN NESLİ...

- Akif, Asım’a nasıl bir misyon yüklemiştir?

Gençlik, gelecek demektir. Akif de o dönemde ülkenin önce istiklalini sağlayacak, ardından kalkınması, gelişmesi için ter dökecek bir gençliğin hayalini kurdu. Bu nesle “Asım’ın nesli” adını verdi. Özelliklerini de Safahat’ın 6. Kitabı olan “Asım” kitabında anlattı. İlk sınavlarını Çanakkale’de vermişlerdir. Savaş bittikten sonra bu nesilden beklenen ise ciddi manada ilim, fen eğitim alıp ülkenin ihtiyacı olan mesleklerde kendilerini çok iyi yetiştirerek ülkenin eğitimden, sağlığa, ziraatten hayvancılığa, sanayiye kadar her alanda gelişmesi için çalışmalarıydı. Bu nesil bilgi anlamında iyi yetişmiş olmanın dışında ahlaken de çok yüksek özellikler taşıyan bir nesildi.

Bu yazı toplam 732 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim